8-)Çıkmaz

699 63 1
                                    

Nasıl öleceğimi hiç düşünmemiştim daha doğrusu gerek bile duymamıştım. Ailem, sevdiklerim, arkadaşlarım, geçmişim ve hayalini kurduğum bir şeylerden ya bir anda kopacak yada yavaşça ayrılacaktım. Bunlar içinde bulunduğumuz duruma düşene dek benim için pek sorun değildi.

Hasta adam buza adımını attığı andan itibaren bedenimde ki adrenalin iyice yükselmişti. Nefesimi tutuyordum, sanki nefesimi verirsem çatlak buz kırılacak ve suyun derinliklerinde kaybolacaktım.

Saniyeler olduğundan daha yavaş bir şekilde geçmeye devam ederken en az buz kadar donmuş bir şekilde hasta adama bakıyordum. Ölümü hemen arkamda hissediyordum.

“Sikeyim böyle işi!” Kuzey'in öfkeli sesinin ardından bir hareketlenme oldu ve Kuzey koşarak buzun üzerine çıktı. Tuttuğum nefes çığlık olarak dışarı çıktı.

“Gelme!” diye bağırdım. Ama Kuzey sanki beni duymuyordu. Bedenim alev alev yanmaya başladı. Buz beni taşıyamazken Kuzey'i nasıl taşıyacaktı?

Hasta adamla aramda birkaç adım kaldığında gözlerim tekrar Kuzey'e çevrildi. O kadar hızlı koşuyordu ki her adımında buz titriyordu. Onun koşması ve hasta adamın iyice yaklaşmasıyla üzerinde bulunduğum buz daha da çatladı ve çatlaklar birkaç santim daha uzayarak etrafımı kapladı.

Hasta adamın eli bana doğru uzandığı anda gözlerim gözleriyle buluştu. Birazdan bu virüslü ile suyu boylayacaktık. Elini bana doğru uzattı ve tam beni yakalayacakken bir kol beni sımsıkı kavrayıp sertçe çekti. Hareket etmemle birlikte çatlaklar derinleşti ve buzlar birbirinden ayrılarak suda bir delik açtı. Bedenim birkaç metre ileriye fırladı ve kaygan buzda bir süre ilerledikten sonra durdu.

Gözlerim korkuyla Kuzey'i aradı ve hemen ileri de onunda buza düştüğünü gördüm. Açılan deliğe düşen virüslü adam bulanık suda kayboldu.

“Çabuk gelin!” diye bağırdı Evrim. Azrail'in uzaklaşan ayak seslerini kulağımdan def edip buzun kırılmamasına dikkat ederek ayağa kalktım. Kuzey ile aynı anda Evrim ve Kıvanç'ın yanına geçtiğimizde nefes nefese kalmıştım.

“Öleceksin sandım!” diye bağırdı Evrim ve kollarını bana sardı. Göz yaşları benden izinsiz gözlerime dolarken ona sarılıp bir süre bekledim.

“İyi misin kardeşim?” diye sordu Kıvanç Kuzey'e doğru yaklaşırken. Yavaşça Evrim'den ayrılıp gözlerimi Kuzey'e çevirdim. Hayatımı kurtarmıştı. Bu tür durumlarda ne söylenir kestiremiyordum ama o benim hayatımı kurtarmıştı.

“Teşekkür ederim Kuzey ne söyleyeceğimi bilmiyorum gerçekten kendi hayatını tehlikeye attın” diye saçmaladığımda bana bakmayı sürdürdü.

“Bir şekilde birlikteyiz değil mi? Birbirimizi kollamak zorundayız.” dedi ve pantolonun belinden silahı çıkardı. Adrenalin hızlıca alıp verdiğim nefeslerimle birlikte temiz havada kayboldu.

“Adamın bahsettiği cadde şu binanın hemen arkasında” dedi Kıvanç. Az önce ölüyor olmam benimde aklımdan çıktı ve etrafa göz gezdirdim. Binaların arkasındaki alandaydık. Boş ve yeni çimlenmeye başlamış arka bahçe de göl kenarına oturmak için konulmuş birkaç sandalye yan devrilmişti.

“Ne yapacağız?” diye sordu Evrim.

Kuzey elindeki silahı daha sıkı tutarken “Şu caddeye bir göz atalım.” dedi ve hızlı adımlarla binaya yaklaştı. Ufak bir alandan cadde görünüyordu. Yavaşça kafamı eğdim ancak eğildiğim gibi geri çekildim ve sırtımı binanın kirli duvarına yasladım.

“Buraya giremeyiz.” diye fısıldadım. Bu caddeye girmek tam olarak intihardı.

“Buna mecburuz.” dedi Kıvanç ancak en az benim kadar girmek istemediğini bakışlarından anlayabiliyordum.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin