30-)Kaçış

917 70 110
                                    

Yeni Bölüm!

İşaret parmağımla kapının sert yüzeyine bir kez daha vururken gözlerimi dikip beklemeye devam ettim. Birkaç dakikadır kapı önünde Evrim'i bekliyordum ve bu durum artık sıkıcı bir hâl almaya başlamıştı. Evrim'in sesi aradaki kapıdan dolayı boğuk bir şekilde kulaklarıma ulaştı. "Bir saniye geliyorum." diye seslendi.

"Az önce de böyle söylemiştin" dedim gözlerimi devirirken. Ayak sesleri kapıya yaklaştı ve ahşap kapı aralandı. Evrim gözlerinin önüne devrilen saçları kenara çekerken derin bir nefes aldı ve "geldim." dedi.

"Ne yapıyordun içeride?" diye sordum sakin bir şekilde.

"Giyiniyordum" dedi. Daha fazla uzatmayıp "bu arada günaydın" diyerek konuyu kapattım. Dudakları kıvrıldı ve "günaydın" dedi. Ahşap merdivenleri birlikte indikten sonra adımlarımız mutfağa çevrildi ve geniş pencereler sayesinde aydınlanan geniş mutfaktaki kahve makinesine ilerledim.

"Sen de ister misin?" diye sordum makinenin fişini takarken. Evrim renkli sandalyelerden birine geçerken "olur" dedi. İki fincanı aldıktan sonra "eskiden de böyle yapardık." diyen Evrim'e doğru baktım. Gözlerinde biriken hasret duygusu bana doğru geçti ve hüzünlü bir tebessüm dudaklarıma düştü.

"Genelde Duygu'nun evinde kalırdık ve sabaha kadar uyumazdık" dedim gülerek. Anılar gözlerime düşmeye devam ederken Evrim de kıkırdadı. Gülmekten uyuyamadığımız geceleri, Duygu'nun annesinin bize kızmasını, izlediğimiz filmleri ve hatta şikayete gelen yaşlı teyzeyi bile özlemiştim. Şimdi ise Duygu ölmüştü, biz birbirimizin yüzünü zor görüyorduk ve yanımdaki Evrim değil de bir yabancı gibi hissediyordum.

"Şimdi de konuşabiliriz." dedi Evrim sesindeki umutla. Konuşabilirdik tabi ancak onca olan şeyi içimde bile sindirememişken Evrim'e neyi anlatacağımı bilmiyordum. Bahsedebileceğim ve gerçekten anlatmak istediğim tek bir şey vardı. "Pekala sana bir şey söyleyeceğim." dedim dumanı tüten kahveyi masada kaydırıp Evrim'in önüne iterken. İri gözler gözlerimi bulduğunda "Kuzey ve ben.." diye lafa girdim. Gözleri sonuna kadar aralandı ve "biliyordum!" diye bağırdı. "Evrim sessiz ol uyanacak şimdi. " dedim panikle kapıya bakarken.

"Nasıldı?" diye sordu yüzündeki sırıtışla. "Bilmiyorum, güzeldi." dedim ne söyleyeceğimi bilemeyerek. Dün gecenin etkisi hâlâ üzerimdeydi. "Kuzey seni seviyor." dedi Evrim kendinden emin bir ifadeyle. "ben de onu seviyorum" dudaklarımdaki gülümseme kulaklarıma kadar uzandı ve gülüşüm tüm yüzümü kaplarken "Elliot'la aranda ne var?" diye sordum. Kıvanç'ın Elliot'dan daha iyi biri olduğunu düşünüyordum ama Evrim eğer Elliot'u istiyorsa onun arkasında olurdum.

"Elliot çok farklı biri" diye söze girdi Evrim. İsmini söylemek bile sesini heyecanlandırmıştı. Sıcak kahveden bir yudum aldıktan sonra "Böyle bir dünyada onunla olmak güven veriyor." dedi. Kahve mideme kadar ulaşırken "Peki ya Kıvanç?" diye sordum. Gözlerindeki parıltı buharlaştı ve kaşları çatıldı. "Ona o kadar öfkeliyim ki" dedi sinirle. O gün o ormanda olanları gördüğümü söyleyip söylememek arasında kalırken Evrim konuşmaya devam etti. "beni öptü!" rol yapamayacağımı anlayıp "aslında bende oradaydım." dedim. Kaşları daha da çatıldı ve iki kaşının arasındaki çukur derinleşti.

"Gördün mü?" diye sordu. "evet" sıcak kahve bir kez daha tüm bedenimi ısıtırken Evrim gözlerini devirdi. "Ondan nefret ediyorum." dedi hızlıca.

"Yaptığını savunmuyorum ama o iyi biri." dedim Evrim'in bakışlarına rağmen. "Bilmiyorum neyse kapatalım şu Kıvanç konusunu." dedi net bir sesle. Bu sırada Kuzey mutfağa girip "Günaydın" dedi. Hoş sesi kalbimdeki duyguları ortaya çıkardı. Gözlerimi kaçırmamak için ufak bir çaba gösterirken "Günaydın. " dedim. Ama sesim tahmin ettiğimden çok daha kısık çıkmıştı. Evrim oturduğu sandalyeden kalkarken "Günaydın" dedi ve boş bardağını tezgaha bıraktı.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin