12-) Karşılaşma

548 56 0
                                    

Biraz kısa bir bölümle geldim. Asıl olaylar şimdi başlıyor güzel okumalar!!

Sabahın ilk ışıkları tahtalarla örtülmüş pencerelerin izin verdiği kadar içeri sızmaya başladığında Kuzey ve Kıvanç çoktan ayaklanmıştı.

“Silahlar hazır değil mi?” Kuzeyin hoş sesi kulaklarımı okşarken gözlerimi açmadım ve bir süre onları dinledim.

“Evet hazır aylakları kontrol ettin mi?” diye sordu. Kıvanç çok garip bir insandı. En zorlu anlarda soğukkanlı kalabiliyordu ancak bazen şaşırtıcı bir şekilde korkuyor ve korkutuyordu. Ufacık bir yokuşta bizi bırakacağını düşünsem de bunu yapmayacağını gözlerine baktığımda anlayabilirdim. En azından Kuzeye bunu yapmazdı.

“Bazıları uyku halinde kapıda üç tane var onları bıçakla hallederiz. Fark ettin mi soğuk ve kar onları yavaşlatıyor.” dedi Kuzey.

Kıvanç hiç beklemeden cevap verdi “Bizi de.” bir süre sessizlik oldu ve Kuzey tekrar konuştu.

“Aylinle Evrimi uyandır.” Bunun üzerine gözlerimi yavaşça araladım. Sırtımı sert ahşaptan yavaşça kaldırdım ve beni izleyen Kuzeye baktım. 

“Günaydın.” diyen Kuzeye zorlukla gülümsedim. Uykudan uyandığım ilk birkaç dakika kendime gelemiyordum.

Kıvanç Evrimi uzun bir uğraş sonucu uyandırdı. Evrim söylene söylene kalkarken Kıvanç bıkmış bir şekilde bize bakıyordu.

Bu sırada bizi içeri zorla alan adam üst kattan indi ve hepimizi süzdü. “Güzel hepiniz hazırlanmışsınız” dedi memnun bir ses tonuyla.

“Söz verdiğimiz gibi” dedi Kuzey ve adama elini uzattı.

“Zorla da olsa bizi içeri aldığın için teşekkürler” adam Kuzeyin elini sıkarken hafifçe tebessüm etti.

“Tüm gece uyumadım şüpheci davranmak zorundayım korumam gereken bir ailem var.” diye açıklama yaptı adam. Hak vermiyor değildim ancak dün gece bizi ölüme terk etmek üzereydi.

“Kendinize iyi bakın ” dedi Kuzey ve kapıya doğru ilerledi demir sopayı çeker çekmez kapı kendiliğinden aralandı. Belime yerleştirdiğim bıçağı çekip sıkıca kavradım. Açıkçası bıçak ilk gün ki gibi elimde yabancı durmuyordu. Bu hayata alışmak istemesem de buna mecburdum.

Kuzey kapı önüne devrilmiş bir aylağı hakladıktan sonra dışarıya çıktı. Hepimiz arkasından bir bir dışarı çıktığımızda uyku halindeki birkaç aylak ağır adımlarla bize yaklaşmaya başladı.

Kar dinmişti ve etraf bembeyazdı. Bizi kiliseye alan adamın karısı bana doğru seslendi ancak ne söylediğini anlayamadım çünkü gözlerim havada ilerleyen ve ciddi bir şekilde gürültü yapan helikopterde takılı kaldı.

Anlık şaşkınlıkla helikoptere bakakalmıştım. Bu durumda helikoptere sahip olabilecek sadece hükümet olabilirdi bu da güvenli bir karantina bölgesi demekti. Kurtulma umudunun içimde büyümesini durduran Evrimin çığlığı olmuştu.

“Olamaz!” Gözlerim Evrimin baktığı aynı zamanda helikopterin geldiği yöne çevrildi ve yaklaşan aylak sürüsünü görmek zihnimin kırmızı alarmı çalmasına neden oldu. Bacaklarım benden izinsiz kiliseye doğru koşmaya başladığında beni gören adam kapıyı hızlıca yüzüme kapattı ve kilitledi. O kadar hızlı ve şaşkındım ki sertçe kapıya çarptım.

“Lütfen kapıyı aç!” diye bağırdım. Kapıya vuran avuçlarım anında sızlamaya başlamıştı.

“Aylin arabaya gidiyoruz!” diye bağırdı Kuzey. Kapıya umutsuz bir bakış atıp koşmaya başladım bu sırada birkaç aylak kilise kapısına vurmaya başlamıştı. Bacaklarım adrenalin etkisiyle acıyı ve yorgunluğu reddediyor deli gibi bir güçle hareket ediyordu.

Biz hızlı adımlarla koşmaya devam ederken tok bir kırılma sesi geldi. Aylaklar kilisenin içine doluşmaya başladığında Kıvanç “Pislik herif hak ettiğini buldu.” diye fısıldadı.

“Kilise de çocuklar vardı.” dedi Evrim. Sesinde yatan hüznü bir tek ben anlıyordum. Kimse bu şekilde ölmeyi hak etmiyordu. 

“Gitmek zorundayız durmayın koşun!” Kuzeyin bağırması beni kendime getirdi ancak bir iki saniye daha gözlerimi kiliseden alamadım. Kuzeyi dinleyip koşmaya devam ettim.

Labirenti andıran ormanlık alandan bizi kurtaran Kıvanç olmuştu ilginç bir hafızası vardı ve arabayı o bulmuştu. Bana kalsa tüm ormanı peşimizdeki aylaklarla gezecektik. Hiçbir şey hatırlamama rağmen Kıvançla iki kere iddalaşmış ve yolu şaşırtmıştım. Bunun üzerine Evrim beni güzelce azarlamış ve sessizliği sağlamıştı.

Kuzey hızlıca şoför koltuğuna geçti ve bende zaman kaybetmeden yanına oturdum. Kıvanç ve Evrimde arabaya biner binmez Kuzey anahtarı kontağa takıp çevirdi. Gözlerim korkuyla  ormanlık alandan bir bir yola tırmanan aylaklara çevrildi.

Kuzeyin sıkıntılı yüzü bir şeylerin ters gittiğini ele veriyordu. Araba inatla çalışmayı reddediyordu.

“Çok yaklaştılar!” diye bağırdı Evrim. Kuzey anahtarı bir kez daha çevirdi ancak araba bizimle alay eder gibiydi.

“Tüm gece soğukta çalışmadı motoru donmuş olmalı!” dedi Kıvanç bu sırada aylaklardan biri Kuzeyin camına yetişti ve sertçe vurmaya başladı.

“Kahretsin! İnelim şu arabadan.” diye bağırdı Evrim. Bu sırada Kıvancın camına kafasını vuran aylak amacına ulaştı ve cam paramparça olup dağıldı. Kıvanç silahını hızlıca çekti ve kendisine uzanmaya çalışan aylağı vurdu.

“Evrim bizim tarafa ulaşmadılar dışarı çıkabiliriz.” dedim ve kapımı açtım. Hızlı ve dikkatsizce attığım adım ayak bileğimin burkulmasına neden oldu ve bileğimde sağlam bir acı hissettim. Çığlığım orman da yankı yaparken dizlerimin üzerine yığıldım.

“Noldu?!” diye korkuyla bağırdı Kuzey ve benim tarafıma geçip arabadan indi.

“Ayağımı burktum!”

“Bir bu eksikti!” diye söylendi Kıvanç bize yaklaşan hastalardan birini vururken.

Ayak bileğimdeki acı tüm bedenime yayıldı ve gözlerimin dolmasına neden oldu.

Evrim yanıma eğildi ve ayak bileğime dokundu. “Umarım kırılmamıştır.” diye fısıldadı.

Kıvanç bir kaç kere ateş ettikten sonra “Mermilerimiz az lanet olsun çok fazlalar!” diye bağırdı.

“Aylin koşman gerek!” dedi Kuzey beni kolumdan çekip kaldırırken. Ayağımı yere değdirmemle birlikte vücuduma sanki bir elektrik dalgası yayıldı ve acıyla çığlık attım.

“Beni bırakın gidin siz!” hayır kesinlikle beni bırakmalarını istemiyordum ancak bencillik edersem hepimiz ölecektik.

“Kapa çeneni de silahını ver” diye bağırdı Evrim. Alnımdan dökülen ter damlacıklarını kazağımın koluyla silip belimdeki silahı Evrime uzattım. Bize doğru yaklaşan aylaklardan birini vuran Kuzey yanımdan uzaklaştı ve ormanlık alandan fırlayan aylakları vurmaya devam etti. Ayağımı tekrar yere basmayı denedim ancak bu deneme de başarısızlıkla sonuçlandı.

“Mermi bitti!” diye bağırdı Kıvanç. Evrimin silahından çıkan boş ateş sesi de bir küfür mırıldanmasına neden oldu.

“O ayağın kopsa da koşmak zorundasın!” diye bağırdı Kuzey ve beni kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Ancak ikinci adımda bir anda durdu.

Başımıza gelebilecek en güzel şey şu an karşımızdaydı. Siyah bir kamyonetin arkasında sarı uzun saçlarını geriye atan genç kız bize doğru yaklaşan aylakları elindeki profesyonel silahla bir bir öldürmeye başladı. Hemen yanında ki yakışıklı, orta yaşlardaki adam bize gülümsedi.

“Atlayın.”

Bölüm Sonu!!

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin