6-)Ölüm

862 71 12
                                    

Zihnimde çok keskin bir ağrı vardı. Ne olduğunu hatırlayamıyordum. Sadece silah sesleri beynimin içinde yankılanıyordu. Hafızamı yokladım. İlk başta hatırlamak da güçlük çeksem de kötü anılar birbirini takip etti ve parmaklarımın arasından fırlayan okun Denizin katilinin kafasına saplandığı anda durdu. Birini öldürmüştüm.

Başka bir bedene ait o kirli kanı parmaklarımın üzerinde hissettim. Canım yanıyordu birini öldürmenin insanın sırtına bu kadar ağır bir yük olacağını hiç düşünmemiştim. Mantığım geçerli nedenleri önüme serdi. O adam Denizi öldürmüştü. Silahı kullanışı bile bir sürü kişinin ölümüne neden olduğunu kanıtlıyordu. Üstelik eğer ben o oku bırakmasaydım o beni öldürecekti ve benim şu an hissettiğim acıyı hissetmeyeceğine de emindim.

Nerede olduğumu algılamaya çalıştım. O an bedenimin hissetmeyi reddettiği soğuk tenime çarptı. Bileklerim sızlıyordu, sanki bir şey bileklerimi sıkıyordu.

"Buradan nasıl kurtulacağız sikeyim böyle işi!" öfkeli sesi zihnimde tarttım. Yabancı gelmiyordu ama çok da aşina olduğum söylenemezdi. Kıvancın sesi..

Çok yakınım da bir ağlama sesi vardı. Bu sesi tanıyordum işte Duygunun sesiydi. Sessiz iç çekişlerini duyabiliyordum.

"Buradan bir şekilde kurtulmanın yolunu bulmalıyız" diye fısıltıyla konuştu Evrim. Göz kapaklarım o kadar ağır geliyordu ki gözlerimi açamıyordum. Ağzımda ekşimsi bir tat vardı.

"Çok fazla nöbetçi var,girişte ki jeneratör sayesinde kapılar kilitleniyor ve kahretsin ki zincirliyiz!" bu ses garip bir şekilde gözlerimde ki ağırlığı hafifletti ve göz kapaklarım kalktı. Konuşan Kuzeyle gözlerimiz buluştuğunda yüzünde ki kaslar gevşedi.

"İyi misin?" diye sordu. Kısa bir süre yüzüne boş boş baktım. Cenin pozisyonunda yatıyordum ve bileklerim duvardan sarkan zincirlerle zincirlenmişti. Daha net görmek adına gözlerimi kırpıştırıp etrafa baktım.

Duygu ağlamaktan kızarmış gözlerini siliyordu,Kıvanç zincirleri boş bir çaba olduğunu bilmesine rağmen çekiştirmeye devam ediyordu, Evrim kafasını duvara yaslamış hücrenin pas içindeki tavanını izliyordu. Gözlerimi Kuzeye çevirdim göz göze geldik.

"Ne zamandır buradayız?" diye sordum. Sesim o kadar kısık ve güçsüz çıkmıştı ki ben bile sesimi zor duymuştum.

"Yedi belki de sekiz saattir." diye cevapladı Evrim.

"Birşey söylediler mi?" diye sordum bu sefer sesim daha güçlü çıkmıştı.

"Hiçbir şey söylemediler! Bizi bu siktiğimin hücresine kapattılar!" diye bağırdı Kıvanç. Çok öfkeli görünüyordu ve öfkesinin asıl nedeninin Denizin öldürülmesi olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Sakin ol biraz bir yolunu bulacağız" dedi Evrim yatıştırıcı bir ses tonuyla.

Bu sırada hücrenin dışından kapı açılma sesi geldi ve birkaç ayak sesi bizim kaldığımız hücreye yaklaştı. İçten içe ürkmüyor değildim özellikle de bu şekilde savunmasızken.

"Evet efendim başkanı öldürenler içerdeler" diye açıkladı gür bir ses.

"Odama getir"

"Tamam efendim"

Dışarıdan gelen konuşma sesleri daha çok korkmama neden oldu. Her kimi vurduysam buradakiler için önemli biri olduğu belliydi. Hücrenin önünde iri bir adam belirdi. Kapının kenarındaki tuşlara bastı ve kapı açılmaya başladı.

Adam içeri girdi ve hepimize kötü bakışlar attıktan sonra zincirleri çözmeye başladı.

"Nereye götürüyorsun bizi?" diye dişlerinin arasından, öfkeli bir ifadeyle konuştu Kıvanç. Adam cevap vermedi. Hemen arkamızda duruyordu ve elinde silah vardı. Ufak bir hareketimiz de bizi vurmaya hazır görünüyordu.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin