16-) Acı

661 53 10
                                    

Yeni bölüüüüm!

Arabanın benzini dağ yolunu çıkmaya çalışırken bitince ağaçların arasında bir yere bırakıp arabadan inmek zorunda kaldık. Üzerimdeki şişme mont beni bu keskin soğuktan korumaya yetmiyordu. Burada olmanın tek iyi yanı o lanet yere kilometrelerce uzak olmaktı bu da beni güvende hissettiriyordu.

"Çok soğuk."diye mırıldandım kollarımı birbirine sararken. Daha önce hiç bu kadar soğuk bir havayı solumamıştım.

Kıvanç haritadan bir süre kafasını kaldırıp "Etimin yenilmesindense soğuktan ölmeyi tercih ederim" dedi.

"Gel buraya." dedi Kuzey ve bir kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Evrimin ellerini kulaklarına kapattığını görünce "Sen napıyorsun?" diye sordum. Gözlerini kısarak bana baktıktan sonra "Kulaklarım dondu." Sesi titriyordu.

Kıvanç ağaçların arasından yürümeye devam ederken"Ev şu tarafta." dedi.

Kuzey sıcak nefesini tuttuğu elime üfledikten sonra"Dağ da ev gerçekten zekice" dedi bir yandan da kolumu sıvazlıyordu.

"O hastalar her yere çıkar." diye söylendi Evrim. Kesinlikle buna katılıyordum. İnanılmaz bir güce sahiptiler ve yorulmuyorlardı. Bu durumda buradan duyacakları ufacık bir ses onları buraya çekecekti.

"Onlara güvenebilecek miyiz?" diye sordum sesimin titrememesine özen göstererek ama o kadar çok üşüyordum ki titremekten dişlerim birbirine çarpıyordu.

Evrim bana doğru bir bakış attıktan sonra "Bence bir sorun olmayacak." dedi.

"İşte ev burası." turuncu ışığın yayıldığı evi bir süre inceledim. Tek katlı ve birde çatı katından oluşuyordu. Hoş bir görüntüsü vardı.

Kuzey elini omzumdan çekti ve kapıya ilerledi. Kapıyı yavaşça çaldı. Bir süre sonra kapının yanındaki ufak pencerenin perdesi aralandı. Elliot bizi görünce ilk başta rahatlasa da daha sonra yerini şaşkınlık ve merak aldı. Perde kapandı ve kapıdan birkaç kilit sesi yükseldikten sonra kapı yavaşça aralandı.

"Selam." dedi Evrim ve şirince gülümsedi. Elliot bir süre şaşkınlıkla baktıktan sonra gevşeyerek tebessüm etti. "İçeri gelin." dedi ve kenara çekilerek içeri girmemiz için yol verdi. Bu sırada Heiley bir odadan çıkarak şaşkınlıkla bize baktı.

"Sizin ne işiniz var burada?!" diye bir anda bağırdığında Elliot Heileye bakarak susması için bir işaret yaptı. Kaşları sonuna kadar çatılmış ve koyu kahverengi gözleri sertçe üzerimize çevrilmişti.

Açıkçası şu anda bu kızı umursamıyordum. Etraf o kadar güzeldi ki bu kızı istesemde umursayamıyordum. Elliotun bizi yönlendirdiği salona göz gezdirdim. Şömine uzun salonun en sonundaydı. Turuncu alevler ve odunların çıtırtısı odada ki sessizliği bozuyordu. Ortada ahşap bir sehpa üzerinde dergiler ve kitaplar vardı. Şöminenin yanında üçlü şamdanlar vardı ve mumlardan hoş kokular yayılıyordu. Rahat görünen koltukların üzerinde ufak battaniyeler vardı.

"Geçin oturun" dedi Elliot. Kuzeyle ben bir koltuğa otururken Kıvanç ve Evrim de karşımızdaki koltuğa geçmişlerdi.

Nickholas da bizi gördüğün de en az Heiley kadar şaşırsa da öyle bir tepki göstermedi ve Elliotun yanına geçti.

Kuzey derin ve sıkıntılı bir nefes alıp Elliota baktı.

"İnsan eti yiyen bir grubun eline düştük, biraz önce silah depolarını patlatıp arabalarını ve silahların da bir kısmını çalarak buraya geldik. Bu valiz de silahlarla dolu" bir nefeste herşeyi anlatan Kuzeye Nickholas şaşkınlıkla bakakalırken Elliotun biçimli kaşları çatıldı.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin