24-)Tuzak

502 49 7
                                    

Yeni bölüüüm!!

Elimdeki toplu kağıtları Jack'in ahşap masasına bırakırken zaferle gülümsüyordum.

"Dördüncü kattaki hastaların problemlerini not ettim, şikayetlerini maddeler halinde yazdım ve kontrol etmen gerekenleri de kırmızı kalemle işaretledim" dedim gülümseyerek. Dudakları kıvrılırken kaşıyla odanın bir köşesine sıralanmış yığınla koliyi işaret etti.

"Kolilerdeki ilaçların son kullanma tarihlerine bak geçmiş olanları çöpe kalanları da bölümüne göre ayır" kaşlarımı çatarken odanın köşesindeki kolilere tekrar göz attım.

“Jack lütfen, bunların hepsini tek başıma yapamam.” diye yalvarır bir ses tonuyla konuştum. Sabahtan beri yaptıklarım beni yeterince yormuştu zaten. Bu sırada kapı hızlıca açıldı ve Lydia siyah, ince kaşlarını çatarak bana baktı. “Yarım saattir seni arıyorum, sekizinci grup geldi şehrin dışındaki hastaneye gideceğiz ortalarda yoksun.” diye beni azarlayınca ona minnet dolu bir bakış attım.

Üzerimdeki beyaz önlüğü çıkarıp masaya koyarken“Koliler sana emanet Jack!” diye bağırıp odadan hızlı adımlarla çıktım.

“Dikkat et!” Jack'in söylediğine gülümseyecek gibi olsam da Lydia'nın ölümcül bakışlarını görünce kendimi tuttum. Lydia benim gibi hemşire olarak hastane de görevliydi ancak dışarı çıkma konusunda pek iyi değildi. Sıra ona geldiği için mecburen gidiyordu. Bense gönüllü olmuştum ve bu hastane de ismimin hızla yayılmasına neden oldu. Gerçi Jack sayesinde yeterince ünlü olmuştuk eve giderken yada hastaneye giderken neredeyse herkes bizi selamlıyordu. Doktorlar onlar için çok önemliydi.

“Aylin buraya gel” diye bağırdı Evrim siyah bir arabanın içinden. Elliot şoför koltuğunda oturmuştu ve Evrim onun hemen yanındaydı. Arka tarafta oturan Kuzey bana bakmıyordu.

“Ben kamyonetteyim.” dedi Lydia ve siyah arabanın önündeki beyaz kamyonete ilerledi. Kuzey'in yanında yerimi aldığımda Elliot arabayı çalıştırdı. Komutan beyaz kamyonetin camından Kıvanç'a birşeyler söyledi ve geri çekildi.

“Bizimle gelmiyor mu?” diye sordum.

“Bugün gelmeyecek” diye açıkladı Elliot. İki araba da yüksek duvarların olduğu bölgeden çıkınca güven duygusu bedenimi terk etti. Yine o korkulu dünyaya geri dönmüş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.

“Benim silahım nerede?” diye sorduğumda Evrim dikiz aynasından Kuzey'e bir bakış attı. Kuzey yanında ki yayı ve okları bana uzattı. Okları sırtıma takıp yayı dizlerimin üzerine bıraktım.

Araba yolda ilerlerken güneş camdan içeri sızıyor ve yüzüme çarpıyordu. Hava gün geçtikçe ısınıyordu normalde soğuk havalardan daha çok hoşlanırdım ancak ıslak botlarımı ve soğuktan uyuşan vücudumu hatırlayınca bu düşünce silindi.

Araba iki saatlik sıkıcı bir yolculuğun ardından dev bir hastanenin önünde durdu. Bir bir açılan kapılardan herkes aşağı indi. Etraftaki birkaç hastanın dikkatini çekmiştik ama beni ürküten bu hastalar değil karşımdaki hastane olmuştu. Karantina bölgesindeki hastanenin neredeyse üç katı büyüklüğündeydi ve ciddi anlamda korkunç görünüyordu.

Hastane de hasta bakıcı olan David ve John kamyonetten indi ve John bize doğru yaklaşarak elindeki kağıdı Kuzey'e uzattı. Kuzey kağıdı parmaklarının arasına aldı ve kısa bir an inceledikten sonra hastaneye tekrar bir bakış attı.

“Plan şu en alt katta morg ve depo var, silah kullanmayacağız bıçaklar iş görür depodaki cihazları kamyonete yükledikten sonra üst katları kontrol edeceğiz dediğim gibi mecbur kalmadıkça silah kullanmayın ses çıkarmayın ve gruptan ayrılmayın" diye açıkladı Kuzey.

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin