Dökülen her yaprak sonbaharın geldiğini gösteriyor. Benim de hayallerimin, umutlarımın tükendiği anlamına geliyor galiba.
Onunla bir yıl önce merdivenlerde birbirimize çarptığımızda o benden özür dilerken ben onun yeşil gözlerine bakarak sadece nefes alabilmiştim. Elimden düşen poşetleri hızlıca toplayıp "Önemli değil." diyerek kapının zilini çalmıştım.
Annem sanki beni bekliyormuş gibi hemen kapıyı açmıştı.
"Hoşgeldin kızım. Zafer oğlum nasılsın evine alışabildin mi?"diye sordu. Annemin bu adamı nereden tanıdığını anlayamamıştım.
"Evet, Neriman teyze alıştım sayılır."
"Aysel sen küçükken aynı mahallede oturduğumuz Fatma teyzen vardı, bizim eve her geldiğinde sen çok seviyorsun diye sana pamuk şekeri getirirdi. Bu onun oğlu Zafer. Hatırlamaya bilirsin."
"Hatırlamadım. Mennun oldum."
"Aysel genç kız olmuş yolda görsem tanımazdım. Ben işe geç kaldım Neriman teyze sonra görüşürüz. Aysel kendine iyi bak. Size iyi günler."
İçeri girdikten sonra annem elimdeki poşetleri alarak anlatmaya başlamıştı. "Zafer çok efendi bir çocuk. İnşaat Mühendisi olmuş. Burada çok iyi tanınan bir firmada yönetici olmuş. Geçen ay eve taşınırken annesiyle karşılaştık. Hasret giderdik. Aynı mahallede çok oturduk. O zamanlar böyle cep telefonu herkeste yoktu. Ev telefonlarını da kaybedince görüşememiştik. Zafer sayesinde birbirimizi bulduk. Zafer çalışıp kendi ayakları üzerinde durunca bu evi ona almışlar."
"Anneciğim bittiyse eğer ben odama ders çalışmaya gidebilir miyim?"
"Aman git. Seninle bir şey konuşulmuyor."
Odama gidince annemin söylediklerini de düşünerek az önce gördüğüm yeşil gözlü uzun boylu esmer tenli adam yine gözümün önünde canlandı. Yeşil gözleri bırakta ders çalış diye uyaran iç sesime kulak verip kitaplarımın başına oturmuştum.
İşte böyle başlamıştı benim Zafer' e olan gizli sevdam. Her sabah onun işe gidişini pencereden izliyorum. Her akşam saat kaçta dönerse dönsün onun gelmesini yine pencere kenarında bekliyorum. Bu yıl benimde okulum son sınıf. Güz döneminden kalma derslerimi verip mezun olacağım inşallah. Ben de İktisat mezunu olup ayaklarımın üzerinde durmak için çalışan bir kadın olacağım.
Açıköğretim okuduğum için sadece sınavlara giriyorum. Bunun için evde ders çalışmak yetiyor.
Yine Zafer' in geleceği saati bekliyorum. Arada sırada merdivenlerde karşılaşsakta o yeşil gözlere bakmamak için kendimi zor tutuyorum. Tabi ki annemin onu durdurup sorduğu soruları hesaba katarsak işte o zaman istediğim gibi bakabiliyorum o yeşillere.
"Aysel baban geldi, kızım. Hadi sofrayı hazırlayalım."
"Tamam anne."
Odamdan çıkıp koşarak babamın boynuna sarıldım. Babam oflayarak:
" Kocaman kız oldun hala aynısın."
"Ne yapayım babacığım tek çocuk olmanın saltanatını büyümeyerek sürdürüyorum."
Annemle birlikte sofrayı hazırladık. Bereber yemeğe başladık. Babam günlük işlerinden bahsederken, annemle ben her akşam onu dinlemekten büyük bir keyif alıyoruz.
Babam büyük bir şirketin muhasebe müdürü olarak görev yapıyor. Yemek bittikten sonra annemle sofrayı topladık. Annem bulaşıkları makineye dizerken bende kahve yapmak için cezveyi aldım. Ben öyle kahve makinelerinden yapılan kahveyi fazla sevmem. Kahveleri fincana koyup tepsiye dizdim. Annem de ellerini yıkayıp beraber salona geçtik. Babam izleyecek bir maç bulmuştu bile.
"Baba beni mi maçları mı seviyorsun?"Dedim.
Annem yorgunlukla kendini bıraktığı tekli koltuktan söze girerek:
"Kesin maçları seviyordur kızım." Dedi göz kırparak.
"Asla senden çok sevemem maçları filan deli kız."
Bende kahvemi alıp onların tam karşısına oturdum. Gözüm saate gidince 20.00 olduğunu gördüm. Zafer' İn gelme vakti yaklaşıyor diye içimden söylenerek kahvemi hızla içtim.
"Canlarım ben odama geçiyorum."
Annem:
"Tamam canım sen keyfine bak."
İkisini de öperek odama geçtim. Hemen pencere kenarına koşup, beklemeye başladım. Gözüm hem elimdeki kitapta hem de binanın önüne bakmakla meşguldü. Saat 22.00 olmasına rağmen bu adam gelmemişti. Zafer bu kadar gecikmezdi. Bizimkilerin odalarına gittiklerini salondan ses gelmemesinden anladım. Kendime kahve yapmak için mutfağa geçtim. Hızlıca odaya geri döndüm. Zafer' in arabası yoktu. Annemi kaldırıp Fatma teyzeyi ara da diyemem, mecburen sabah olmasını beklemekten başka çarem yok. Yatağıma uzanıp gözlerimi düşüncelerimden sıyrılıp kapattım.
Sabah salondan gelen televizyon sesiyle uyandım. Annem yine kadın programlarını açmıştı. Banyoda yüzümü yıkayıp, eşofmanlarımı giyip pencereden aşağıya baktım. Arabası yoktu. Gece yukarıdan seslerde gelmemişti. Biz dört katlı binanın ikinci katında Zafer ise üçüncü katında oturuyor. Odamdan çıktım.
"Günaydın annem."
"Günaydın kızım. Bugün neşen neden yok?"
"Gece geç yattım. Ders çalıştım."
Kahvaltıdan sonra annemle mahallemizde kurulan semt pazarına gittik. Ellerimiz dolu olarak döndüğümüzde yağmurdan ıslanmıştık. Mutfağa poşetleri bıraktıktan sonra odama gidip üzerimi değiştirdim. Annemin hala odasında olduğunu anlayınca kendime kahve almak için mutfağa geçtim. Kapı çaldı. Annemin arkadaşlarından birinin geldiğini düşündüğümden anneme seslendim.
"Anne kapı çalıyor."
"Sen aç benim işim daha bitmedi. Sen açar mısın kızım."
Kapıyı açtığımda yüzü tanıdık gelen ama nereden tanıdığımı çıkaramadığım ton ton bir kadın vardı.
"Buyrun kime bakmıştınız." Dedim.
"Aysel kızım beni tanımadın mı? Ne kadar büyümüşsün."
Annem gelince "Fatma hoşgeldin canım, buyur gel. Hangi rüzgar attı seni." Diyerek içeri geçtiler. Annem ve ismini öğrendiğim kadın içeriye geçince kapıyı kapattım. Annem "Kızım öpsene Fatma teyzenin elini. Sen küçükken pamuk şekeri getirirdi. Zafer ağabeyinin annesi."
Ay ne pamuk şekeriymiş içimden diyerek uzatılan eli öptüm.
Annem:
"Hadi sen bize orta şekerli kahve yap kızım."Dedi.
Ben de kahve yapmak için mutfağa geçtiğimde salondan gelen konuşmalara kulak verdim. Aslında konuşulanları dinlemek gibi bir huyum yoktur ama bu özel bir durum. İçeride oturan kadın aşık olduğum adamın annesi ve benim heyecandan ellerim titriyor.
"Eee Fatma nasılsın? Görmeyeli uzun zaman oldu. Zafer ev almasaydı görüşemeyecektik."
"Haklısın Neriman. İş güç derken dostluklara da zaman kalmadı. Nihayet emekli oldum. Zafer de işe girdi. Artık gezme zamanları başladı."
"Zafer oğlum nasıl? Bugünlerde onu görmüyorum."
Sana helal olsun annem bu kadın gidince senin yanaklarını sıkacağım.
"İyi çalışıyor. Dün akşam bizdeydi."
" Maşallah arkadaşım çok efendi oğlun var. Bak ayrı evde yaşıyorum demeden sizleri ihmal etmiyor."
"Aslında bizi görmeye gelmedi. Biz onu çağırdık. Neriman aslında hem seni görmeye hem de senden fikir almaya geldim."
"Elimden gelen birşey ise yardımcı olurum ne demek canım benim."
"Bak şimdi Neriman bizim tanıdığımız dostlarımızdan birinin kızı var. Adı Zerrin. Kız sınıf öğretmeni. Aile terbiyesi almış okumuş güzel iyi bir kız. Kızın yaşıda 28. Zafer de 32 yaşına girdi. Biz evi alırken onu zor ikna ettik. Dün akşam da evini aldık. Yaşın geçiyor evlen bu kızla diye Selim ve ben ısrar ettik. Ama tutturdu ben evlenmem. Ne yapacağımı bilemiyorum dostum."
Kahve taşıp ocağı söndürmüş. İçeriye sızan gazı anlayamayacak şekilde gözlerim duvarda öylece sabit. Bütün vücudumun titrediğini hissediyorum. İçeriye gidip haykırmak istiyorum o benim yeşil gözlüm onu benden başka kimse çok sevemez. Bunu söylemek için ilk ve son şansım....