Odama girdiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Zafer' in sorduğu soruya cevap vermeden "Müsadenizle." Deyip içeriye girdim. Koşar adımlarla merdivenlerden çıktım.
Bu adam neden böyle dedi, hiç anlamadım. Ya gözleri, beni benden alan gözleri kırmızıya dönmüştü. Ağlamış mıydı, içki mi içmişti? Bu soruları kafamdan atıp üstümü değiştirdim. Bugün Ahmet ve ben bize verilen rolleri hakkıyla yerine getirdiğimize inanıyorum. Artık parmağımda onun yüzüğü. Bir kaç ay sonra soyadım bile değişecekti. Yatağa yattığımda tavana baktım. Zafer çok tuhaftı. Bana aşık oldu desem, bu mümkün değildi. Neyse ben bir an önce uyumalıyım. Sabah Ahmet ile kahvaltı yapacağız. İçimde hiç heyecan olmasa bile.ZAFER 'İN AĞZINDAN...
Anahtarla kapıyı sessizce açtım. Açık kalan balkon kapısında içeriye giren rüzgar yüzüme çarparken, şu andaki öfkeme iyi geliyordu. Ama Zerrin 'in üşüme ihtimalini düşünerek kapıyı örtüp perdeyi çektim. Yatak odasına girdiğimde Zerrin son aylarda olduğu için nefes almada zorlanıyordu. Arkamı dönüp odadan çıkacakken bana seslendi.
"Yeni mi geldin?"
"Evet. İyi misin sen?"
"İyiyim. Bana bir bardak su getirebilir misin?"
Mutfağa gidip sürahiden bardağa su koydum. Tekrar yatak odasına döndüğümde yatmıştı.
" Suyunu getirdim."
Kalkmasına yardım ederek bardağı uzattım. Bir dikişte içti.
"Daha ister misin?"
"Yok istemem. Teşekkür ederim."
Odadan çıkacakken Zerrin:
"Zafer sen iyi misin?"
"Neden sordun. Kötü mü görünüyorum."
"Bence öyle. Bir sıkıntın varsa anlat dinlerim."
"Bir şeyim yok. Sen rahatına bak. Hadi uyu."
Tekrardan yatağına yatarken ben de odadan çıktım. Salonun loş ışıklarında Aysel ile herşeyi gözden geçiriyordum.İlk zamanlar sabah akşam camda duruyor, benimle göz göze gelince hemen içeri kaçıyordu. Birbirimize rastladığımızda kısa cümleler kurarak kafasını bana doğru döndürmüyordu. En önemlisi benim gözlerime bakmaktan kendini sakınıyordu.
Nişanlandığı andan itibaren camda onu hiç görmemiştim. 'Ben aptalım' bu kız bana karşı bir şeyler hissetmişti. Ben evlenince oda önüne çıkan ilk kişiyle evleniyordu. Benden ve sevgisinden kaçıyordu. Bunu anlamam için evlenmem hemde çok yakında baba olacak olmam mı gerekiyordu. İçimden bir of çektim. Zaten dağılmış olan saçlarımı ellerime geri doğru iterek daha da dağıttım. Mutfağa gidip bir kahve yaptım. Biraz ayılmam gerekiyordu. Yoksa aşağı inip saçma sapan şeyler yapabilecek olmamdan korkuyordum. Kahvemi yudumlayıp dışarıya baktığımda renk cümbüşü ile karşı karşıyaydım. Ama o renk yoktu. Aysel' in gözlerindeki o karışık renklerden oluşan ela rengi yoktu.Peki bu gece neler olmuştu. İçeriye o adamın elinden tutup girdi. Prensesleri kıskandıracak kadar güzel olmuştu. Kimseyi aldırmadan gece boyunca gözlerimi ondan alamadım. Arada göz teması kurduğumuzda o gözlerini kaçırsa da ben hiç kaçırmadım. Artık emindim. Bu kız beni seviyordu. Ben de ilk defa bu duyguları bu kadar açık yaşıyordum. Aşk buysa eğer ben aşık oldum. Hem de onun başkasıyla nişan yaptığı gecede.
Gülümsedim. Ben aşık olmayacaktım. Kimse için yanmayacaktım. Çok büyük konuştuğumu şimdi bu kadar imkansızlıklarda daha iyi anladım.
Şimdi asıl mesele ne yapacağım. Onun avuçlarımın arasından kayıp gitmesine mi izin vereceğim. Yoksa herkesi boşverip onunla olmak için sonuna kadar savaşacak mıyım?
Boşalan bardağımı mutfağa bırakıp salona döndüm. Camdan ellerim cebimde derin nefesler alıp vererek kararımı vermiştim bile. Önce onunla konuşmanın bir yolunu bulmalıyım. Benimle olmayı, yani benimle gelmeyi istemezse ki bundan eminim. Gelmeyecek olacağından. İşte o zaman kurduğum planı uygulayacağım. Hayatımda ilk defa aşık oldum. Başkasının olmasına izin vermeyeceğim. Salondaki koltuğa uzanıp elimi başımın altına koydum. Hadi bakalım. Allah hakkımda hayırlısını versin, diyerek gözlerimi kapattım.AYSEL' İN AĞZINDAN...
Sabah her zaman olduğu gibi erkenden kalktım. Salona geçtiğimde annem çayı koymuş, kahvaltılıkları masaya taşıyordu.
"Günaydın anneciğim."
"Günaydın canım."
Annem mutfağa geri dönerken:
" Hadi bardaklara çay koyda dün akşamı konuşalım." Dedi.
" Anne ben gece geç gelince sizlere söyleyemedim. Ahmet beni bu sabah kahvaltıya götürecek. Geç oldu ama gidebilir miyim?"
"Git kızım. Onunla olurken bizden izin almana gerek yok. Hatta bazı konularda ondan izin almaya bile başlamalısın. Bir kaç ay sonra eşin olacak nasılsa. Birbirinize alışın işte."
Annemin yanağına sulu öpücük kondurup hazırlanmak için odama geçtim.
Üzerime giydiğim mavi kot ve beyaz tişört ile hazırdım. Saçlarımı da tepeden toplayıp göz kalemi ve rimel sürdüm. Çantamı alıp salona geçtim. Annem bir yandan kahvaltısını yapıyor bir yandan da vazgeçemediği kadın programına bakıyordu. Yanına oturduğumda bana bakıp gülümsedi.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle çantamdan çıkarıp gelen mesaja baktım. Mesaj Ahmet' tendi. Kapının önünde beklediğini yazıyordu. Annemi yine öperek kapıya doğru ilerledim. Ayakkabılarımı giyip merdivenlerden indim. Dış kapıda yine Zafer ile karşılaşmayı beklemiyordum.
"Günaydın." Dedi.
"Günaydın." Dedim.
Ahmet arabadan inmiş arkası dönük Zafer' e baktı.
"Sabah sabah nereye böyle."
"Ahmet geldi. Kahvaltıya gidiyoruz."
O anda elimi kaldırıp Ahmet' e selam verdim. Zafer de arkasını dönüp baş selamı vererek içeriye girdi. Girerken zor duyabildiğim fısıltıyla " Git bakalım." Demişti.
Daha fazla oyalanmadan Ahmet' in yanına gittim. Yanağıma küçük öpücük kondurup arabanın kapısını açtı. Benim oturmamı bekledikten sonra kendisi de yerine geçti.
Zafer ne demek istemişti. Hem gözlerine yine ne olmuştu. Yeşilin en koyu halini almıştı. Düşüncelerimden beni Ahmet' in sesi ayırdı.
"Nasılsın canım?"
Birde bu vardı. Canım, hayatım kalıplaşmış kelimeler. Yakında herşeyi bile olacaktım. İlk ben başlatmadım mı bu 'Canım' kelimesini. Zafer'e nispet olsun diye.
"İyiyim canım." Dedim. Canım kelimesini biraz daha kısık söyleyerek.