Özlediğim yeşil gözlere baktım. Sonra kendime 'Ben ne yapıyorum?' Dedim. Hemen elimdeki poşetlerle Günnur'un olduğu tarafa yöneldim. Kolumda hissettiğim elin baskısı ile yeniden geri dönüp bakmak zorunda kaldım.
Zafer gözlerimin içine bakıyordu.
"Sen buraya ne zaman geldin?"
"Neden sordun? Hem sana cevap vermek zorunda değilim. Lütfen kolumu bırakır mısın?"Dedim.
"Soruma cevap vermeden bırakmam. Beni az çok tanıyorsun."
"Tamam, kolumu bırakırsan söyleyeceğim."
Zafer yavaşça elini kolumdan çekti. Günnur'a doğru baktığımda elindeki poşetlerle dışarı çıktı. Alacağın olsun ben sana sonra sormaz mıyım? İçimden dedim.
"Eşim buradaki bir okulla anlaştı. Bende tayinimi buraya aldım. Oldu mu?"
Zafer gülümsedi. Gözlerinin rengi koyulaştı.
"Hemde çok güzel oldu. Desene yine aynı şehrin ışıkları altında olacağız."
"Evet olacağız. Ben eşimin yanında olacağım."
"İstediğin kadar asilik yap. Senden vazgeçmeyeceğim. Hem benim ayağımdaki prangalar çözüldü. Artık serbestim."
Kollarını havaya kaldırdı. Sanırım boşandığından bahsediyordu. Ama ben bilmemiş gibi yapmalıydım.
"Nasıl yani?"
"Boşandım. Özgürüm. En kısa zamanda seni de bu özgürlüğün yanında bekliyorum."
"Çok beklersin. Çünkü ben eşimi asla bırakmayacağım."
Zafer önümden yürüdü ve dükkan kapısının önünde durdu. Ellerini kapıya koydu ve bana döndü.
"Zamanla oda olacak. Ben sabırlıyım. Bekleyeceğim seni. Gerekirse bir ömür bekleyeceğim."
Arkasını dönüp gitti. Öylece kalakaldım. Dışarı çıktığımda Günnur bahçede bulunan masalardan birine oturmuş, kahve içiyordu. Yavaş adımlarla yanına gittim. Zaten onun peşinden giderken çok yoruldum. Bir de Zafer'in önüme çıkmasını sayarsak hem bedenen hem ruhen bittiğim an bu an galiba.
Günnur ben oturunca garsona bana da kahve getirmesini söyledi.
Öylece Zafer'in gidişine baktım. Bu karşılaşma tesadüf olamazdı. Günnur'a sinirli bir şekilde baktım.
"Sen söyledin değil mi? Yada kocan? Hanginiz burada olduğumuzu söylediniz?"
Günnur ellerini havaya kaldırdı.
"Vallahi ben söylemedim. Uysal'ı da bu konuda uyardım. Hem o bugün çok yoğun. Ameliyatları var. İnan bana tamamen tesadüf."
"Yani koskoca İstanbul'da buraya gelip yemek yemesi tesadüf öyle mi? Günnur sen çocuk mu kandırıyorsun?"
"Aysel lütfen inan bana. Uysal daha önce beni buraya yemeğe getirmişti. Belki de Zafer ile de gelmiştir. Gerçekten bilmiyorum."
"Peki neden yanıma gelmedin? Beni çağırabilirdin; ama sen dışarıda beklemeyi tercih ettin."
"Canım benim konuşun istedim. Hem biliyorsun benim tarafım belli."
"Offf Günnur offf...Ben seninle ve bu Zafer ile ne yapacağım."
"Sonunda pes edeceksin kaçmaktan."
"Asla öyle bir şey olmayacak. Hadi artık gidelim."
Ellerimizdeki poşetlerle evin yolunu tuttuk.Dışarıdan söylediğimiz yemekleri masaya dizdim. Ahmet ve Uysal sohbet ederlerken Günnur elindeki bardakları masaya bıraktı.
"Ayyy şimdi burada Zafer olsaydı."
"Ya, evet olsaydı. Artık sen kocanla ben kocamla oda karşımızda tek otururdu. Hadi Günnur saçmalamayı bırakta erkeklere yemeğin hazır olduğunu söyle."
Günnur ellerini dua eder gibi havaya kaldırdı. Benim duyabileceğim sessizlikte:
"Allah'ım ne olur duamı kabul et. Aysel ve Zafer kavuşsunlar. Amin."
Ellerini yüzüne kapadı. Adamlara dönüp:
"Hadi beyler yemekler hazır."
Başımı iki yana sallayıp güldüm.
Bu kız gerçekten normal değil.
Yemeklerimizi yedikten sonra Ahmet ve Uysal tavla oynamaya başladılar. Ahmet iyi görünüyordu. Bugün yüzü gülüyordu.
Masadakileri kaldırdık. Bulaşıkları makineye dizdim. Dört kahve bardağı hazırladım. Bardaklara sıcak suyu döktükten sonra beylere servis yaptım. Bizde mutfak masasının sandalyelerine oturduk. İkimizde ayaklarımızı dizlerime çektik. Bugün çok yorulduğumu şimdi daha iyi anlıyordum.
Günnur elindeki kahveyi masaya bıraktı ve bana yaklaştı. Fısıltı ile:
"Aysel iki gün sonra Uysal'ın doğum günü. Ona sürpriz bir parti yapayım diyorum. Öyle çok kişiyi çağırmayacağım. Birkaç arkadaşı ve eşleri, siz filan. Ne dersin?"
"Çok iyi olur. Ben sana yardımcı olurum."
Günnur:
"Ama..." Dedi ve durdu.
"Ne oldu?"
"Ama Zafer en iyi arkadaşı. Onu da çağırmam gerekiyor."
"Çağır ne yapayım. Başımın belası çağır. İlle de bizi karşılaştıracaksın. Ama bak şimdiden söyleyeyim. Taşkınlık yapmak yok. Ahmet orada olacak."
Günnur Ahmet'e doğru bakıp:
"Hiç bir şey yapmayacağım. Sen tercihlerin ile mutlusun."