Hastaneden çıktığımızda Günnur ağlamaya devam ediyordu.
"Yeter artık ama biraz olsun sakinleşir misin?"
"Elimde değil. Çok değişik bir duyguymuş bu. Tamam peki. Şimdi daha iyiyim."Dedi.
Ağlamaktan burnu kızarmıştı. Taksiye binip bizim eve gittik.
Kendime bir kahve yaptım. Günnur'un önüne de kocaman bir bardakta süt bıraktım.
Tek kaşımı kaldırıp göz kırptım.
"Artık böyle. Süt içmelisin."
"Ama haksızlık bu." Diyerek bardağı eline alıp sütü içmeye başladı.
"Biraz sakinleştiğine göre; Uysal'a ne zaman ve nasıl söylemeyi düşünüyorsun? Yani sen öyle sıradan bir şekilde odasına dalıp ben hamileyim demezsin. Her ne yapacak olursan ben hep yanındayım. Öyle yorulmak filan yok."
Günnur oturduğu koltuğa biraz daha yaslanarak:
" Sen böyle bile bana davrandığına göre Uysal'ı düşünemiyorum. Dokuz ay boyunca yandım ben yandım!"Günnur gittikten sonra akşam yemeğini hazırladım. Sofrayı hazırlarken Ahmet geldi. Çok yorgun görünüyordu. Onu anlayamıyordum. İşim var diye çıkıyordu. O kadınla kahvaltı yapıyordu ve yorgun geliyordu. İlaçlarını düzenli kullandığını biliyordum. Benden saklamış olsada ilaçların yerini kolayca bulmuştum. Her gün birer tane eksiliyordu. Yanlızca kırmızı kutudaki ilacı biteli bir hafta oldu. Ama nedense yerine yenisini almadı. Ben bunları düşünürken Ahmet yanıma gelip yanağımdan öptü.
"Nasılsın canım. Bugün neler yaptın?"
Tabiki bugün Günnur'un onunla ilgili gönderdiği resimleri söylemeyecektim.
"Sabah evdeydim. Sonra Günnur ile dışarıda buluştuk. Hastaneye gittik."
Ahmet gömleğinin kol düğmelerini çözerken birden durdu. Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Hastaneye neden gittiniz?"
"Günnur hamile. Ama Uysal bilmiyor. Ona güzel bir sürpriz yapıp söyleyecek. Onun adına çok mutlu oldum. Ama işte içimde tuhaf bir his oluştu. Biliyorsun bende anne olmayı çok istemiştim."
Ahmet kaşları çatık bir şekilde odaya doğru giderken:
"Sende biliyorsun ki ben baba olmayı hiç istemedim. Lütfen bu konuyu artık açmayalım."
Sofraya tabakları koyarken onun duyamayacağı şekilde kendi kendime söylendim.
"İstesende olamaz."2 GÜN SONRA...
Günnur bugün öğleden sonra izin alıp eve gitti. Uysal'a kendi elleriyle yemek hazırlayacakmış. Dün iş çıkışında Cadde Avm'den ona güzel bir elbise aldık. Günnur ilk defa beni yanılttı. Ben ondan daha farklı şeyler beklerken Uysal'a bebek haberini evde kendi yaptığı yemekleri yerken v söyleyecekmiş.
Bende iş çıkışı eve gittim. Yolda telefonuma Ahmet'ten mesaj geldi. Bu gece de gecikeceğini yazmıştı.
Eve girdiğimde ışııkları açıp kendimi koltuğa bıraktım. Öğlen yemeğini fazla yemiş olduğumdan acıkmadım.
Aklıma yine Zafer düştü. Bu adam nerelerde acaba?ZAFER'İN AĞZINDAN..
Hastaneden çıktıktan sonra evde dinlemeye devam ettim. Dikişlerde alınınca rahatlamıştım. Buradan birkaç günlüğüne de olsa uzaklaşmak iyi gelecekti. Can'ı çok özledim. En iyisi onuda alıp Ankara'ya gitmekti.
Sabah işe gittiğimde Burak bilgisayara gömülmüş vaziyetteydi. Beni görünce ayağa kalktı. Gelip sarıldı.
"Dostum nasılsın? Elin nasıl oldu?"
"İyiyim dostum. Elimde iyi. Arada bir ağrı yapıyor ama mühim değil. Sen nasılsın? Eşin Sevgi ve en önemlisi Açelya nasıl?"
"İkiside çok şükür iyi. Açelya geceleri uyumuyor. Haliyle bizde uyumuyoruz. Öyle işte."
Aramızda sessizlik oluşunca ben masama geçtim. Bilgisayarın açma tuşuna bastım. Karşımda oturan Burak bana bakıyordu. Yada bir şey demek için kıvranıyordu desem sanırım daha doğru olurdu.
"Sor Burak hadi sor? Ne soracaksan sor da kurtul."
Burak gülümseyerek masasında duran bardağındaki çaydan bir yudum aldı.
"Abi ne oldu ya? Neden elin bu hale geldi?"
"Sinirlendim, bardağı sıktım bu kadar."
"Onun yüzünden mi?"
"Onun yüzünden evet ama yoruldum artık Burak. Bugün işleri toparlayıp birkaç günlüğüne Can'ı da alıp annemlere gideceğim. Çünkü burada kaldıkça içimdeki onu görme tutkusuna hakim olamıyorum. En iyisi uzaklaşmak. Farkında olmadan içimdeki öfkeyi dışa vurmaya başladım. Elimde değil; bu yenemediğim öfkenin eseri."
"Tamam dostum sen git. Ben zaten yapılacak olan ihalelere katılacağım. Hazırlıklarımı yaptım. Bir şey olursa telefonda da haberleşiriz. Bunu söylemek bana düşmez belki ama sen nereye gidersen git bu sevda peşinden gelecek bunu unutma dostum. Bu nedenle unutmaya çalışmalısın."
Burak'ın son söylediği kelimeleri tekrarlayarak gülümsedim."Unutmaya çalışmak."