AYSEL'İN AĞZINDAN..
Bir haftadır annemlerin evine gitmiyordum. Annem özledikçe bana uğramış, babam da bir akşam yemeğine gelmişti. Ahmet'in iş ile sıkıntıları son bulurken, benimde iş arama çalışmalarım başladı.
Kendime yaptığım kahve ile tv kanallarını gezerken telefonum çaldı.
Telefonumu elime aldığımda arayanın Ahmet olduğunu gördüm.
"Efendim."
"Canım bu akşam İstanbul'da yapılacak olan bir sempozyuma katılmam gerekiyor. Yeni haberim oldu. Sanırım geç dönerim. Sen istersen annenlere gidebilirsin. Ben eve gelmeyeceğim. Burada ki takımlardan birini yanımda götürürüm."
"Aslında bende bu gece orada kalalım mı diyecektim. Gerçekten evimi de onları da çok özledim. Peki o zaman sana hayırlı yolculuklar. İstediğin bir şey var mı?"
"Hayır canım. Akşam seni ararım. Öpüyorum."
Telefonu kapattıktan sonra bardakta kalan son yudumu da alıp mutfağa gittim. Bardağı makineye koyup şöyle bir baktım. Dağınıklık yoktu.
Yatak odasına geçip üzerime bir kot bir tişört giyip kot ceketimi de giydikten sonra dışarı çıktım. Hafiften esen rüzgar sonbaharın geldiğini müjdeliyordu.
Yürümeyi sevdiğimden zaten uzak olmayan evi yolunu tuttum.
Zili çaldığımda annemin içeride biriyle konuştuğunu gelen seslerden anladım. Nihayet kapıyı açtı ve beni görünce boynuma sarıldı.
"Hoş geldin yavrum."
"Hiç gelmeyeceksin, sandım."
"Anne biliyorsun oraya alışmam gerekiyor. Sen nasılsın? Kiminle konuşuyorsun?"
"Kızım telefonla konuşuyordum. Evde kimse yok."
İçeri girdiğimizde annem çay içiyordu. Bana da bir bardak koyup yanıma oturdu.
"Anne ben bu akşam burada kalacağım. Ahmet İstanbul'a gidecekmiş. Geç dönecekmiş."
"Ne güzel kal tabi. Babanda çok sevinecek."
Acaba Zerrin ve Zafer neler yapıyor. Evlendiğimi duymuş olmalı. En iyisi kalkıp odama gitmek. Tıpkı eskisi gibi camdan bakmak bana iyi gelecek.
"Anne ben odama gideyim. Özledim."
"Git kızım git. Bende yemeğin altını kapatayım. Belki bu akşamda hastaneye gideriz. Baban erken gelirse tabiki."
"Ne hastanesi? Kim hastanede anne?" Dedim.
"Ah kızım sana söylemedim değil mi? Zafer hastanede. Birkaç gün önce ben onlara gitmiştim. Can hastalanmıştı, senin nikah telaşından geçmiş olsuna gidememiştim. Bende o gün yukarı çıktım. Kahve içiyorduk. Hatta Zerrin seni sordu. Bende acele ile yapılan nikahı söyledim. Zerrin de Zafer'in Can için çok üzüldüğünü anlattı. İşte o anda ne olduysa oldu. Anlayamadım. Zafer birden oturduğu koltuktan yere düştü. Kafası yere vurdu. Gözleri kapandı. Biz hemen kalktık. Zerrin ona seslendiysede o bize karşılık vermedi. Hemen ambulansı aradım. Onlar gelene kadar yüzüne ellerine kolanya sürdük ama yok bize hiç tepki vermedi.
Ambulans gelince doktor baktı. Hemen sedyeye aldılar. Bize dönüp:
"Kalp krizi geçiriyor." Demesiyle Zerrin daha çok ağlamaya başladı. Ambulans ile birlikte oda gitti. Bende çocuğu alıp bir taksiye atlayıp hastaneye gittim. Fatma teyzeni aramak işi de bana kaldı. Perişan şekilde hastaneye geldiler. Selim sanki bir anda yaşlandı adam."
"Şimdi nasıl?" Diyebildim. Kısık sesimle.
"Hala yoğun bakımda. Zerrin bazen orada kalıyor bazen eve geliyor. Zerrin'in Adapazarı'nda oturan ablası varmış. O geldi. Çocuğa bakıyor. Fatma teyzen ve Selim amcanı bazen dinlenmesi için zor ikna edip eve götürüyor. Bizde üç akşamdır babanla hastaneye gidiyoruz. Zafer'in yanına girmek yasak. Artık cam açıksa oradan görüp geliyoruz. Hadi sen odana git. İstersen akşam sende gelirsin."
"İnşallah." Diyebildim.
Bu kelime bile ağzımdan zor çıkarken ayağımın altından yer kayıyor gibiydi. Tutunarak odaya girdiğimde kendimi yatağa bıraktım. Benim yüzümden. Benim yüzümden diye tekrarlarken gözlerimdeki yaşlar adeta firar eder gibi akıyorlardı. Ne yaptım ben? Neden ona umut verdim? O gün beni bırakması için ona "Tamam" demiştim.
Allahım sen beni affet. Ona bir şey olursa ben yaşayamam. Benim de nefesim kesilir.
Geçen saatlere aldırmadan öylece yatıyordum. Annemin beni içeriye çağırmasıyla kendime çeki düzen verdim.
Babam gelmişti. Ben onun yine boynuna atlayınca dakikalardır akan gözyaşlarım yeniden akmaya başladı.
"Dur kızım yavaş. Beni çok mu özledin?"
"Evet baba çok özledim."
Annem de yanımıza gelerek üçümüz de birbirimize sarıldık. İçimdeki yangını bir anlatabilsem size dedim içimden. Annemin:
"Hadi sofraya." Demesiyle masaya geçtik. Yemekte onlar konuşurken ben dinliyordum. Boğazım düğüm düğüm oldu. Bir kaşık çorba zor geçiyordu. Babam bu durumu anlamış olmalı ki:
"Kızım iyi misin?" Diye sordu. Kafamı kaldırdığım an ikisininde bana endişeyle baktığını gördüm. Onları telaşlandırmama adına:
"İyiyim. Canlarım. Yeniden bir arada olmak güzel. Merak etmeyin, bir sorun yok."
İkiside ikna olmuş göründü. Yemeklerine devam ettiler.