AYSEL'İN AĞZINDAN...
Zafer bana Ağva'ya gideceğimizi söyledikten sonra arabayı hızlı kullanmaya başladı. Ben gitmek istemiyordum ama bana sormamıştı bile.
Gündüz ışıkları yerini gecenin karanlığına bırakırken artık cama yansıyan kendimi görüyordum. Zafer hala elimi bırakmamıştı. Bu adam tek elle araba sürmesini nasıl başarabiliyordu?Zafer arabayı Zambak Otel diye yazan büyük bir tabela önünde durdurdu.
Emniyet kemerini çözdükten sonra:
"Geldik güzelim, inebilirsin."
Kemeri çözüp indim. Sonbaharın son günlerinde olduğumuzdan soğuk kendini iyiden iyiye hissettiriyordu.
Zafer elimden sıkıca tuttu. Otelin kapısına doğru ilerledi. Bende ona ayak uydurmak zorunda kalıyordum.İçeri girdiğimizde resepsiyonda duran bayana:
"İyi akşamlar. Ben Zafer Akar 22 numaralı evi ayırtmıştım."
Bayan önündeki bilgisayara bakarken Zafer'de bana göz kırptı. Yapma bana bunu Zafer kalbim durur. Yüreğim sıkışır.
Bayan:
"Zafer Bey buyrun anahtarınız. Efendim arabanızın anahtarını da bırakırsanız görevli arkadaşımız otoparka çekecektir.
Zafer arabanın anahtarını bıraktı. Kocaman rakamlarla yazan 22 numaralı anahtarı aldı. Bırakmadığı elimi sımsıkı tutup otelin çıkış kapısına doğru beni yönlendirdi.
Hem otele geliyorduk hem de ev kiralıyordu. Nerede kalacağımızı merak ettim doğrusu.
Otelin arka tarafında bulunan yürüyüş yolunda ilerledik. Buranın ışıklandırması muhteşemdi. Her yer aydınlıktı.
Sıra sıra dizilmiş küçük evlerin önüne geldiğimizde Zafer kapı numaralarına bakmaya başladı. Biraz ilerledikten sonra üzerinde 22 numara yazan kapıyı bulduk.
Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimizde buranın güzelliği ile mest oldum. Çiçekli koltuklar tv ünitesi ve üzerinde dev ekran tv vardı. Yan tarafta mini mutfak ve hemen yanında kapısı açık olan bir oda vardı. Burasıda yatak odası olmalıydı.
Zafer elimi bıraktı.
"Sen geç güzelim biraz dinlen. Ben de yemek söyleyeyim. Ne yemek istersin?"
Kendimi koltuğa bıraktıktan sonra Zafer'e dönüp:
"Benim için farketmez. Zaten çokta acıkmadım."
"Acıkmasanda yiyeceksin. Çok zayıflamışsın."
Zafer mutfağın önünde bulunan masanın üzerindeki telefonu alıp yemek siparişini verdi. Sonra da lavaboya gitti.
İçimde değişik duygular oluşuyordu. Bir yanım yıllarca bu anı beklediğinden sevinç yaşarken, bir yanımda Ahmet'ten yeni ayrıldığım için burukluk yaşıyordu.Kapının çalmasıyla Zafer hemen kapıya yöneldi. Ellerinde paketlerle geri döndü. Mutfak masasına paketleri açarken yanına gidip ona yardım ettim. En sevdiğim yiyecekleri söylemişti. Tavuk, hamburger,patates kızartması. Ve yanında da ayran. Az önce aç olmadığını söyleyen ben; daha oturmadan patateslerden yemeğe başladım. Zafer'e baktığımda bana gülüyordu. Bu adam her güldüğünde kalbim böyle atacaksa ben yanmışım demektir.
Yemeğimizi yedikten sonra ben masayı toparladım. Tekrardan koltuğa oturduğumda çok yediğimi karnımın şişmesinden anladım.
Zafer elinde iki bardak ile gelip yanıma oturdu. Bana doğru uzattığı bardaktan gelen kahve kokusu ile ciğerlerim bayram etti. Bugünde kahve içememiştim. Zafer bir elinle bardağı tutup bir eline kumandayı aldı. Rastgele bir kanal açtı. Sonra bana döndü.
"Çok heyecanlıyım. En son seninle Antalya'da otelde bu kadar yakın olmuştuk. Bütün gece saçlarını öpmüştüm. Saç demişken onları görmek ister misin?"
Zafer elinde ki bardağı sehpaya bırakıp ayağa kalktı. Pantolonun arka cebinden siyah deri bir cüzdan çıkardı. Tekrardan yerine otururken cüzdanın arka kısmından katlı olan bir peçete çıkardı. Yavaşça açtı.
Sonra bana uzattı.
"Yokluğunda bunların kokusuna sığındım. Seni özledikçe onları kokladım."
Gözümden yaşlar akmaya başlayınca onun gözlerine baktım. Yeşilin en güzel tonu olan gözlerinden yaşlar süzülüyordu. İlk defa bir erkeğin ağladığını görüyordum. Elinde ki peçeteyi bırakıp bana sımsıkı sarıldı. Bende sarılmıştım.
"Çok bekledim. Çok şükür sonunda kavuştum. Seni çok seviyorum." Dedi.
Ben bir şey söylemeden sarılmaya ve ağlamaya devam ediyordum.
Ellerini yüzüme koyduğunda burnumu öptü. Nasıl güzel seviyordu beni ve sevilmenin güzelliğini şuan iliklerime kadar hissediyordum.
"Hadi üzerimizi değiştirip dinlenelim."Dedi. Elimden tutup beni yarı aralık bulunan kapıya yönlendirdi. Işığı açtığında odanın ortasında kocaman bir yatak ve küçük bir dolap vardı. Yatağın tam karşısındaki duvarda büyük bir tv vardı. Tekrardan yatağın üzerine baktığımda iki çift eşofman takımı ve spor ayakkabı gördüm. Her şeyi düşünmüştü.
Zafer yatağın üzerindeki kırmızı renkli eşofmanı bana uzatarak:
"Bunlar senin. Bedenine uyacağına eminim. Ayakkabılarda 38 numara. Sen burada giyin. Ben banyoda giyinirim." Diyerek çıktı. Ardından kapıyı kapattım. Eşofman tamda üzerime olmuştu. İçindeki beyaz renkli tişört ise harikaydı.
Ayakkabılarımı çıkarıp yatağa oturdum. Zafer kapıyı tıklatıp içeri girdi. Oda benim gibi gelip yatağa oturdu.
"Hadi uzanalım. Yoğun bir gündü."
"Zafer şimdi ne olacak?"
"Bu soruyu sormak için geç mi kalmıştım bilmiyorum ama sormalıydım.
Zafer gözlerini gözlerime sabitledi. Sonra gözleri aşağı dudaklarıma doğru kaydı. Yaklaştı ve dudaklarımda hissettiğim baskı şimdi kalbimin ritmini değiştiriyordu. Nefes almayı unutmuştum. Dudaklarını dudaklarımdan çekince ikimizde nefes nefese kalmıştık.
Yatağa yatıp beni kendine doğru çekti.
Bir eli saçlarımda dolaşırken diğer elini karnıma dolamıştı. Tam boynunun altına kafamı yerleştirdi. Burnum kokusuna teslim olmuştu. Aslında ben tüm benliğimle sadece onundum.
Zafer derin bir nefes alıp verdi.
"Biliyor musun sen benden gittin ve o anlamsız evliliğe devam ettin. Ama ben senden hiç gitmedim. Vazgeçmedim. Her hafta sonu Ankara'ya geldim. Seni uzaktan bile olsa görmek için. Gördümde! Seni her gördüğümde kalbimin nasıl acıdığını anlatamam. Tarifi yok. Elimi uzatsam dokunacak kadar yakınımdayken sana dokunamamak."
Başımı kaldırdım. Gözlerine baktım.
"O zaman biliyorsun. Doktoru ve durumumu."
Gözümden yaşlar firar etti. Yaklaştı ve yanağımdan süzülen yaşları öptü.
"Lütfen ağlama. Kalbim parçalanıyor. Kendimi hiç olamadığım kadar çaresiz hissediyorum. Benim için sadece sen lazımsın. Sen ol yeter."
Burnumu çekerek:
"Ya bir gün bir çocuğun daha olmasını istersen?"
"Asla istemeyeceğim. Sen benim çocuğum, eşim, sırdaşım, dostum yani herşeyim olacaksın. Sadece sen..."
Bu defa sımsıkı sarılma sırası bendeydi. Bu adamı çok seviyorum.
Zafer elini belimden çektikten sonra yatağın çarşafını açtı.
"Hava soğudu. Hadi örtünelim güzelim üşümeyesin."
Yorganın altında yine ben sarılmıştım. Biz işte böyle seviyorduk. Koşulsuz, her türlü olumsuzluklara rağmen çok seviyorduk. Varlığını da yokluğuna da her gün şükrettiğim adam kollarımdaydı. Onun kokusu ciğerlerime işlerken gözlerim bu kokunun hipnozu haline geliyordu. Gözlerim kapanıyordu.
Ben uykuya teslim olurken kulağımda Zafer'in sesi yankılanıyordu.
"Seni sonsuza kadar çok seveceğim kadınım."