3 Ay sonra...
Zafer işe gideli bir saat olmuştu. Midem bulanmadığı için bugün izinliydim.
Ögleden sonra bulantılarım azaldığından kendimi daha iyi hissetmek adına Günnur' a geldim.
Günnur'un kızı Afra yattığı yerdeki elindeki oyuncağını ağzına götürmeye çalışıyordu. Elindeki oyuncağı alınca ağlamaya başladı. Bir anda telâşlandım. Günnur elindeki kupalarla mutfaktan salona geldi.
"Kızım neden ağlıyorsun?"
Elimdeki ayıcığı Günnur a doğru salladım.
"İşte bunun için ağlıyor annesi. Bunu ağzına götürüp tadını alamadığı için ortalığı ayağa kaldırıyor." Dedim.
"Aysel ver şu oyuncağı da sussun. Uysal yeterince titizlik yapıyor. En azından sen yapma. Uysal hastanede olduğu sürece Afra istediğini yapmakta özgür. O sekiz saatlik özgürlük prensesi."
Gülümserken elindeki bardağı uzattı.
"İstediğin gibi yaptım. Sadece bir kaşık kahve dört kaşık süt tozu. Bak bu sadece canın çok istedi diye. Beni o saf aşık kocanla karşı karşıya getirme sakın!"
İşaret parmağını bana doğru sallayıp:
"Zinhar getirme!" Dedi.
Attığı kahkaha beni bile güldürdü.
"Tamam canım benim merak etme sen sadece bu günlük. Hem bazı şeyler arkadaşlar arasında sır olarak kalabilir."
Buram buram kahve kokan kupadan bir yudum aldım. Önceden de kahvenin kokusunu lezzetinden daha çok severdim. Şimdi ise çok değişik bir tat alıyorum.
"Günnur Afra altıncı ayını bitiriyor. Bankaya ne zaman dönmeyi düşünüyorsun?"
Günnur derin bir nefes alıp, aldığı nefesi oflayarak geri bıraktı.
"Uysal bir yaşını doldurmadan işe dönmemi uygun bulmuyormuş. Her ne kadar emzirmediğimi söylesem de olmaz, diyor. Biliyorsun sende Afra hanım üçüncü aydan sonra emmedi. Mecburen mamaya başlamıştık."
"Bakalım benim bebeğim bana neler yapacak?"
"Senin ki uslu, narin bir kız olur. Çünkü o; çok şiddetli bir aşkın meyvesi. Sen hiç merak etme. Bu konuda senin sorun yaşayacağını sanmıyorum."
Yaslanmış olduğum yastığı elime alıp, karşımda oturan Günnur'a fırlattım.
"Seni çok bilmiş ukala." Dedim.
İkimizde gülümsedik.
" Aysel senin kontrolün ne zaman?"
"Yarın öğleden sonra. Kendimi iyi hissetmezsem yarın da bankaya gitmeyi düşünmüyorum. Müdürden torpilli izinliyim."
"Belki cinsiyeti belli olur. Oniki haftalık oldu değil mi?"
"Evet canım. Geçen ay doktor belki belli olur, dedi. İçime kız olacağı doğuyor. Allah hayırlısını versin de, ne olursa olsun."
" Zafer'in bir oğlu var. Birde kızı oldu mu, beyefendinin havasından geçilmez. Egosu tavan yapar."
"Aman Günnur sanki Zafer'i tanımıyorsun. O öyle şeyler yapmaz."
Günnur bana bakarken yutkundu. Gözlerinde bir tuhaflık oluştu.
"Canım bir şey mi oldu?"
"Aysel aslında aklıma bir şey geldi. Onu soracaktım ama tepkinden çekiniyorum. Cevabını da vermek zorunda değilsin."
"Canım benim senden şimdiye kadar neyim gizli kaldı. Sor hadi. Şimdi bende merak ettim. Neden bu kadar tuhaflaştığını?"
"Ahmet'ten haber alıyor musun? Yani tedavisi ne durumda?"
Şimdi tuhaflaşma sırası bendeydi. Hatta daha fazlası. İçime bir hüzün çöktü. Sonuçta kötü bir evlilik yaşamamıştık. Beni mutlu etmek için elinden geleni de yapmıştı. Beni çok sevdiğini de biliyordum. Buna rağmen, beni hiç bekledigim bir anda boşamıştı.
"Senden saklayamam Günnur, benim için ne düşünürsen düşün. Birkaç defa tedavi olduğu kliniğe gittim. Bana kimseyle görüşmek istemediğini söylediler. Bir kez de telefon ettim. Bu defa da yurt dışına gittiğini söylediler. Bildiklerim sadece bu kadar. Onun da benim gibi mutlu olmasını çok isterdim."
Günnur yanıma gelip ellerimi tuttu.
"Biliyorum canım, hemde çok iyi biliyorum. Sen kimsenin üzülmesini istemezsin. Hatırlattığım için özür dilerim."
"Önemli değil birtanem. Bazı gerçekler vardır, onlarla yüzleşmek acı verir. Benim ki de acı verenlerden. Neyse ben kalkayım artık. Zafer bu akşam Can'ı lunaparka götüreceğine dair söz verdi. Bende onlarla gideceğim. Yarın seni ararım canım."
Afra'nın yumuk yumuk ellerinden öptükten sonra, Günnur ile vedalaşıp benim için çağırmış olduğu taksiye bindim.