AHMET'İN AĞZINDAN...
Evleneli kaç ay oldu. Aysel bana hala seni seviyorum demedi. Buna rağmen çocuk istiyor. Ben istemediğimi onu kırmadan söylemekten yoruldum. Ama o ısrarla çocuk istiyor. Buraya gelmeden önce doktorumla yaptığım görüşme iyi geçmedi. Nöbetlerin artacağını söyledi. İlaç dozunu arttırdı. Son zamanlarda okul ile yaşadığım sorunlar beni çok yıprattı.
Beş yıldır tedavi görüyordum. Ailem dahil bunu kimse bilmiyor. Aysel'e bile belli etmemek adına mücadele veriyorum. Ama bu akşam yaptığım hareket onun için iyi olmamıştı. Bardağın kırılması ne kadar basit bir olay ise, benimde hastalığımın ilerlemesi o kadar büyük bir olaydı.
Yarın başlayacağım yeni üniversite benim için iyi olacağını düşünüyorum. Yoksa bu gidişle etrafımda kim varsa istemeden de olsa canını yakalabileceğimi biliyorum.AYSEL'İN AĞZINDAN...
Ahmet'in bulmuş olduğu kadın bu sabah geldi. Tanıştıktan sonra birlikte kahvaltı ettik. İsminin Ayşe olduğunu öğrendiğimiz bu kadın çok tatlı biriydi. Bize Şükran ablamızı aratmayacağını belli ediyordu.
Kahvaltı sonrası üzerimizi giymek için odamıza geçtik. İkimizinde ilk iş günü olduğu için heyecanıydık. Ben siyah etek ve üzerine de beyaz gömlek giydim. Siyah flarımıda takıp saçımı tepeden topladım.
Ahmet her zaman olduğu gibi lacivert takımlarından birini giydi. Beyaz gömleği ve lacivert kravatıyla harika görünüyordu. İlk zamanlar hep aynı renk giymesi bana ilginç gelsede zamanla buna alıştım. Bu renk onun için vazgeçilmezdi.
Ayşe ablaya "Kolay gelsin" diyerek kapıdan çıktık. Benim işim evime yakındı. Ahmet'in ise okulu uzaktı. Ahmet yinede beni arabayla bırakacağını söyledi.
Bankanın önüne gelince ikimizde birbirimize güzel dileklerde bulunarak arabadan indim.
Günnur ile İstanbul'a geldiğimden beri sadece telefonda konuştuk. Balayı tatillerini geç bitirdiler. Bugün onunda ilk iş günüydü.
Çantama elimi attım ve telefonu çıkardım. Tam Günnur'u arayacaktım ki kendisini karşı kaldırımda gördüm.
Yanıma gelince sanki uzun zamandır görüşmüyoruz gibi birbirimize uzun uzun sarıldık.
"Günnur çok heyecanlıyım."
"Bende canım ama en azından sen varsın. Hadi zaman kaybetmeyelim. İçeriye girelim."
Günnur önde ben arkada bankaya girdik. Kapıda duran güvenlikçiye şube müdürünün odasını sorduk. İkinci kata çıktık. Merdivenlerin hemen karşısında bulunan odanın kapısı açıktı. İçeride kırklı yaşlarda bir adam masasında oturup telefon ile konuşuyordu. Odanın kapısı önünde telefonu kapatmasını bekledik. Bizi kapıda gören adam; bir eli telefonda iken diğer eliyle bizim içeri girip oturmamızı işaret etti. Bizde içeri girip karşılıklı koltuklara oturduk.
Telefonu kapatan adam bize döndü.
"Hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim."
Günnur:
"Efendim ben Günnur buda arkadaşım Aysel. Biz Ankara'da ki şubeden tayin ile buraya geldik."
Adam ikimize bakıp:
"O zaman aramıza hoş geldiniz. Ben şube müdürünüz Sabri Boz."
Adam elini uzattı. İkimizde sırayla adamın elini sıktık.
" Yoğunluktan detaylı bakamadım. Ama siz gelmeden bilgileriniz geldi. İkinizde ticari müşterilere bakıyormuşsunuz burada da aynı şekilde devam edebilirsiniz."
"Olur Sabri Bey."
Sabri Bey yerinden kalkıp bizi çalışacağımız bölüme getirdi. Buradaki arkadaşlarla tanıştıktan sonra masalarımıza oturduk. Burası Ankara gibi değildi. Herkesin önünde bir müşteri vardı. Banka çok doluydu. Bence burada çay içmeye vakit bile kalmıyordur.
Sabri Bey'in gösterdiği masalara oturduktan sonra önümüzdeki dosyaları incelemeye başladık.
Öğle vakti girince yerimizden kalktık. Yanımıza üzerinde gri saten gömleği ve kısa siyah eteği bulunan bir bayan geldi.
"Merhaba ben Cavidan. Bende sizler gibi ticari müşterilere bakıyorum. Siz geldiğinizde ben müşteri ziyaretindeydim. Şimdi müdürün odasından geliyorum. Aramıza yeni arkadaşlar katıldı deyince hemen buraya geldim. Hoş geldiniz."
Bizde adımızı söyleyerek tanışma faslını bitirdik.
Cavidan yüksek topuklu ayakkabılarının çıkardığı ses ile çıkış kapısına doğru yürüdü.
Günnur kulağıma eğildi.
"Kızım kadını gördün mü? Ne kadar bakımlı. Üzerimizdekilerle sanki biz taşradan gelmiş gibi olduk. Eğer tüm çalışanlar böyle ise en kısa zamanda bizde kıyafetlerimizi değiştirmeliyiz."
" Günnur sen değiştirebilirsin ama benim hiç bir şeyi değiştirme gibi bir eğilimim olmayacak."
"Aysel seninde şu rahibe kıyafetlerine bayılıyorum. Kızım kadını görmedin mi? Burada rakip çok. Uysal'ın hastanesinde de çok güzel kadınlar var. Ben en kısa zamanda alışverişe çıkıyorum ve sende benimle geliyorsun."
Günnur'u çılgın düşüncelerinden ayırıp dış kapıya çekiştirdim. Bankanın az ilerisinde çok güzel bir kafe vardı. Sabah gelirken görmüştüm. Günnur ile oraya gittik.
Kendimize karışık tost ve çay söyledik.
"Aysel iş telaşından sana söylemeyi unuttum. Zafer boşanmış. Biliyor muydun?"
İçtiğim çay boğazımda kaldı. Öksürmekten göz yaşlarım arka arkaya süzüldü.
"Haberim yoktu. Ne olur benim buraya geldiğimi söyleme. Günnur eşine de söyle. Sakın söylemeyesin."
"Söylemeyiz. Ama nasılsa bir gün öğrenecek. Hem sen neden bu kadar korktun ki?"
"Bu defa beni gerçekten kaçırır ve bir daha dönmeme izin vermez. Rezil olmak istemiyorum. Zaten onunla istesemde gidemem. Bu aralar Ahmet'in sıkıntıları var."
"Ne oldu ki?"
"Bilmiyorum canım. Ama ilaç kullanıyormuş. Benimde yeni haberim oldu. Bu konuda annemden yada Leyla anneden yardım alacağım. Akşam onları arayacağım."
"Benden istediğin bir şey olursa çekinmeden söyle. Uysal bile bu konuda yardım edebilir."
"Teşekkür ediyorum. İyiki varsın canım arkadaşım."
Çaylarımız ve tostlarımız bitince kafeden çıktık.