BİR AY SONRA...
Bankadan almış olduğum izin yarın doluyordu. Elimde duran kahve bardağını sıktım. İçimdeki acı azalsın diye ama acım azalacağı yerde artıyordu. Ne çok şey yaşadım bu bir ay içinde. Pencereden İstanbul'un ışıklarına bakarken yaşadığım bu zorlu günler film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Ahmet tedavi olacağı kliniğe gittikten sonra onu bir daha göremedim. Doktoruna yalvardığım çok zamanlar oldu. Ama doktoru Talat Bey kendisinin beni görmek istemediğini her defasında kibar bir dille ifade etti. Bir gün bu ısrarlarım üzerine beni odasına çağırıp:
"Aysel Hanım, lütfen daha fazla ısrar etmeyin. Çünkü onun istemediği şeyleri yapmak demek; tedavinin geç sonuçlanmasına neden olur. Bu konuda anlayışlı olun. Ve artık gelmeyin."
O gün oradan çıktıktan sonra bankaya gidip izin aldım. Eve geldiğimde telefonum çaldı. Bilmediğim bir numara arıyordu. Telefona cevap verdiğimde karşıdan gelen bir erkeğin konuşmalarını titreyerek dinledim.
Telefonu kapatıp kendimi koltuğa bıraktım. Arayan Ahmet'in avukatıydı. Kendisine boşanma için vekalet vermiş. Avukat beni ofisine çağırmıştı.
Çantamı alıp evden çıktım. Avukatın telefonda verdiği adrese gittim.
Sekreterle görüştükten sonra beni avukatın bulunduğu odaya yönlendirdi.
Sandalyesinde oturan otuzlu yaşlardaki avukat ayağa kalkıp elini uzattı.
"Hoş geldiniz Aysel Hanım, ben İbrahim Sert. Telefonda konuştuğumuz üzere Ahmet Bey'in avukatıyım. Buyrun oturun."
Elimi uzatıp:
"Memnun oldum." Diyerek karşısında bulunan koltuğa oturdum.
"Ne içersiniz?" Diye sordu.
"Teşekkür ediyorum bir şey istemiyorum. Bir an önce bana anlatsanız." Dedim.
"Bakın Aysel Hanım, Ahmet Bey sizin de bildiğiniz gibi şuan tedavi görüyor. Bana verdiği vekalete göre boşanma işlemlemlerini onun yerine ben takip edeceğim. Kendisinin istediği gibi bir dilekçe doldurdum. Ahmet Bey imzaladı. Sizde okuduktan sonra imzalarsanız karşılıklı boşanma talebinizi işleme koyacağım. Bir hafta içinde boşanmış olacaksınız. Buyrun okuyun." Diyerek masasının üzerinde duran kağıdı bana uzattı.
Dolan gözlerim ve titreyen ellerimle kağıdı alıp okumaya başladım.
Okudukça gözlerim kocaman açıldı.
"Burada yazılanların hepsini Ahmet mi söyledi gerçekten?"
"Evet efendim."
"Ben evi ve arabayı hatta bankadaki parasını da kabul etmiyorum. Bunu kendisine iletin."
"Aysel Hanım lütfen, Ahmet Bey özellikle bu maddenin son isteği olarak kabul etmenizi istedi."
Gözlerimden süzülen yaşlar ile itiraz etmeden imzaladım.
"Ben bugün işlemleri başlatıyorum. Bir hafta içinde size geri dönüş yapacağım." Demişti.
Oradan nasıl çıkıp eve geldiğimi hala tam olarak hatırlamıyorum.
Bir haftayı evde yatarak geçirdim. Pazartesi günü öğleden sonra çalan telefonum ile avukat boşandığımızı bildirdi. İşte artık özgürdüm. Ama ben bu özgürlüğe sevinemiyordum. Sevmemiş olsamda Ahmet'e alışmıştım.Annemin tüm ısrarlarına rağmen Ankara'ya gitmedim. Onlar yanıma geldiler. Üç gün kalıp geri döndüler. Burada oldukları süre içinde annem ile yeni kimliğimi almaya gittik. Kimliği aldıktan sonra orada bayılmışım.
Beni muayene eden doktor bir psikolog ile görüşürsem bulunduğum durumu daha kolay atlatacağımı söyledi. Ahmet'e iki defa daha gittim. Beni yine görmek istemediğini oradaki görevliye söylemiş. Bende artık ondan vazgeçiyorum. Umarım bir an önce sağlığına kavuşur.Şimdi masanın üzerinde duran kimliğime bakıyorum. AYSEL CEYLAN. Kızlık soyadına geri döndüm.
Sabah bankanın önünde Günnur ile karşılaştık. Bu zor dönemlerimde hamile olmasına rağmen bana çok yardımcı oldu. Onunla kucaklaştıktan sonra bana:
"Nasılsın biraz daha iyi misin?" Diye sordu.
"İyiyim. Sen nasılsın? Bebek nasıl?"
Günnur artık hafiften belli olan karnının üzerine elini koyarak:
"İyiyiz teyzesi. Dün kontrolümüz vardı. Dördüncü ayımız bitti. Ve o bir kız. Biliyorsun ki cinsiyetini öğrenmeyecektik. Ama Uysal'ın ısrarına dayanamadım. Adını bile şimdiden koyduk. Afra olacak inşallah."
"Çok sevindim canım. Ayrıca isim müthiş." Dedim.
Günnur kıkırdadı.
"Yani benden de öyle sıradan isimler beklemek doğru olmazdı değil mi?"
Bu kızın şu neşeli halini seviyordum.
Bankaya girip yerlerimize oturduk.