Güneş yüzüme vurunca gözlerimi açmak zorunda kaldım. Yatakta doğrulup oturduğumda telefonuma baktım. Saat 08.00 olmuştu.
Kapı birden açılınca korktum! İçeriye Ahmet girdi.
"Günaydın. Benim güzel karım uyanmış mı?" Dedi ve gelip alnıma bir öpücük bıraktı.
"Günaydın. Sen şimdi mi geldin?"
"Dün gece geç geldim. Eve geçtim. Sabahta sana sürpriz yapmak istedim. Bak elimde ne var?"
Elinde iki adet bilet vardı. Bana doğru sallıyordu.
"Bu ne dedim?"
"Seni kaçırmaya geldim. Balayına gidemedik. İki günlüğe seni Antalya' ya götüreyim. Ne dersin?"
Şaşırdım. Ben gidemem. Nasıl gideyim? Zafer orada buz gibi olmuş bedeninle yatarken gidemem ki. Ahmet'in hala benden bir cevap beklediğini anlayarak:
"Ben gitmek istemiyorum. Lütfen Ahmet ısrar etme. Benim iş bulmam lazım. Daha sonra gideriz olur mu?"
"Sen bilirsin. Ama bu tatil banada iyi gelecekti. Neyse o zaman hadi seni kahvaltıya götüreyim. Oradan da eve geçeriz. Bugün okula gitmeyeceğim."
"Tamam." Dedim.
Ben banyoya ilerlerken o salona gitti. Üstümü değiştirip çantamı ve telefonumu aldım. Salona girdiğimde annemden azarlanmayı beklemiyordum.
"Kızım neden gitmiyorsun? Balayı da yapmadınız?"
"Anneciğim balayına gitmesekte olur. Ben işe girmeliyim."
"Tamam kızım. Sen nasıl istersen. Ahmet çıktı. Arabada bekliyormuş. Kendine iyi bak."
Annemi öpüp dışarı çıktım.Kahvaltıdan sonra eve geçtik. Ahmet hala yorgun olduğunu söyleyerek uyumaya gitti. Elime telefonu alıp Günnur'u aradım. Evde duramazdım.
Çıkmalıydım.
"Canım işin yoksa kahve içelim mi? Tamam. Ben gittiğim kafenin adresini atarım. Öpüyorum."
Yatak odasına geçip Ahmet'e haber verdim. Üzerimi değiştirip çıktım.Kafeye girdiğimde Günnur gelmişti.
"Hoş geldin canım." Dedim.
"Hoş buldum. Senden haber bekliyordum. Hikayen için. Anlarsın ya." Dedi gülümseyerek.
"Unutmamışsın." Dedim.
"Nasıl unutayım." Dedi.
Kahvelerimiz geldikten sonra arkama yaslandım. Biriyle paylaşmaya ihtiyacım vardı. Bu yük ağır geliyordu.
Herşeyi en başından anlattım. Hayretler içinde dinleyen Günnur arada yorum yapsada bir sonraki cümleyi duymak için susmayı tercih ediyordu.
"İşte böyle. Sana güveniyorum. Ben ne yapacağım bu aşkla Günnur. Evlendim. Yinede bitmedi. Artık hiç olmaz."
"Yani Aysel hayretler içindeyim. Her şeyi geçtim. Sen bu adamı severken nasıl evlenirsin? Kendine neden acı çektiriyorsun? Tabi Zafer'e de. Allah korusun ama ya hiç uyanmazsa."
"İnşallah uyanır. Çok çıkmazdayım."
Ellerimi sımsıkı tuttu.
"İnşallah iyileşir. Ama ben senin yerinde olsam aşkımın peşinden giderim. Kızım hayatımızda aşk kapımızı kaç defa çalar?"
"Bilmiyorum. Zamana bırakalım."
"Aslında sen aramasaydın yarın seni ben arayacaktım. Özel bir bankaya başvurmuştum. Hatta iki eleman açıkları olduğunu söylediler. Ben senide önerdim. Sonuçta sende iktisat mezunusun. Olmaz dersen gelmezsin."
"Canım arkadaşım benim zamanlaman harika. Bende iş arayacaktım. Çok teşekkür ediyorum. Bu durumda çalışmak bana çok iyi gelecek. Günnur senden bir şey istesem yapar mısın?"
"Söyle canım."
"Beraber hastaneye gitsek ama ben seni bir yerde beklesem sen Zafer'in doktoruyla konuşup gelsen. Ailesi orada olsa bile seni tanımazlar. Ne dersin? Onu çok merak ediyorum."
"Yapmam mı? Bu aşk için herşeyi yaparım. İnşallah ben de böyle aşık olurum. Amin." Dedi. Ellerini yüzüne kapatarak. Gülümsedim.
Kafeden çıkıp hastaneye doğru yola koyulduk.Hastaneye yaklaşınca yağmur başladı. Taksiden inip gördüğümüz ilk kafeye girdik.
"Ben seni burada bekliyorum. Zafer'in doktorunun adı Uysal. Soyadını bilmiyorum. Ama yoğun bakım odasının az ilerisinde sorarsan söylerler. İnşallah iyi haberlerle gel."
Günnur gidince ağlamamak için kendimi zor tuttum.GÜNNUR'UN AĞZINDAN..
Aysel'i kafede bırakıp hastaneye geldim. Danışmaya doktoru sorup asansöre ilerledim.
Yoğun bakım ünitesinin yanından koridorun sonundaki kapının üzerinde Dr. Uysal DENİZ yazıyordu.
Kapıyı tıklattım. Ama içeriden ses gelmedi. Kapının kolunu aşağı indirdiğimde kapı açılmadı. Sanırım kilitliydi. Arkamı dönüp gidecekken iri bir bedene çarptım. Kafamı kaldırdığımda bana sinirle bakan bir çift kahve rengi gözle karşılaştım.
"Dikkat etsene biraz. Neredeyse beni ezecektin."
"Afedersiniz ama sizde hemen arkamda bitmişsiniz. Hem siz maşallah bu boyla ezilmezsiniz. Hatta ezersiniz." Dedim.
Ellerini saçlarından geçirip yine sinirli bir şekilde:
"Allah aşkına kimsiniz?"
"Sanane be adam. Ben doktora baktım yokmuş, gidiyordum. Seninle neden hala konuşuyorsam kaba adam."
Arkamı dönüp gidecekken:
"O kaba adam belki aradığın doktordur."
İçimden:
"İşte şimdi yandın." Dedim. Arkamı dönüp gitsem Aysel benden haber bekliyor. Bu adam bana artık asla bir şey söylemez. Arkadaşımı düşünerek geri dönüp baktım.
"Uysal DENİZ siz misiniz?" Dedim titreyen sesimle.
"Ta kendisiyim." Gülüyordu. Ne varsa gülecek. Ben ise sinirden bayılabilirdim. Biraz sakinleştikten sonra gözlerimi bu ukala adamın gözlerine dikerek:
"Sizinle konuşmam gereken bir konu var. Ama özel."
"Bana hayran olduğunuzu mu itiraf etmeye geldiniz?"
"Yok ne hayranlığı. Hem neden sizin gibi kaba bir adama hayran olayım." Dedim. Elimle ağzımı kapattım. Sus Günnur dedim. Sus! Arkadaşın için.
"Bu kaba adamla konuşmanız bitmiştir. Size iyi günler hanımefendi."
Kapısını cebinden çıkardığı anahtarla açıp girdi.
Of Allahım çattım belaya. Tüm cesaretimi toplayıp kapıyı tıklattım.
İçeriden gelen "Gel." Sesi ile kapıyı açtım.
Arkası kapıya dönük şekilde elindeki kitabı karıştıran bu garip adam, bir anda arkasını döndü. Göz göze geldiğimizde derin bir nefes alıp:
"Kızım sen bela mısın bugün? Benden ne istiyorsun?"
"Bela mı? Siz kendi kabalığınıza bakın. Hem çok zor durumda olmasak sizin gibi birinden yardım talep etmezdim."
Tek kaşını havaya kaldırıp:
"Zor durumda olmasak derken açık konuşur musunuz? Benden kiminle ne istiyorsunuz?"
"Zafer Bey'in durumunu soracaktım."
"Maşallah adam sağlıklıyken kimse yoktu. Kriz geçirdi, kadınları tek tek dökülüyor." Dedi sırıtarak.
Sinirden elim ayağım titredi. Bu adam ne diyordu böyle.
"Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ben bir arkadaşım için buradayım. O yüzden durumunu soruyorum. Arkadaşım gelemez."
Koltuğuna oturup tekrardan bana baktı.
"Hastam hakkında üçüncü kişilere açıklama yapmam. Helede bir aracıya asla." Kollarını masanın üzerine uzatıp koltuğuna yaslandı.
Ah Aysel ah! Sayende ne adamlar tanıdım. Bu adam konuşmayacaktı.
Daha fazla bu odada kalırsam bu adamın egosu yüzünden bayılacaktım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkamdan kapı tekrar açıldı.
Alçak sesi ile:
"Ona söyle. Adı neydi bir dakika hatırlayamadım. Aysel'di değilmi? Zafer iyi. Yoğun bakımdan normal odaya geçti. Birkaç gün içinde taburcu olur. Bu açıklamayıda dostum için yaptım." Deyip içeri girip kapıyı kapattı.
Hastaneden çıktığımda ne adam dedim. Bunun kafasında kesin biraz vardı. Biraz mı bence zır deli.
Kafeye girdiğimde beni endişeyle bekleyen Aysel'e olanları anlattım. Doktorun yaptıkları için benden en az on defa özür diledi. Zafer'in de iyiye gittiğine çok sevindi. Bende Günnur isem bu aşkın böyle kaybolmasına izin vermeyeceğim.