B|34

1.4K 128 88
                                    

🎶 Hae Bin - On The Road 

(Bol bol yorum yapmayı unutmayın.)

34.Bölüm.

Sabaha kuş cıvıltıları ve huzur verici bir kokuyla başlayan Isabella memnuniyetle gülümsemişti. Başkasının olmadığı, yeşilliklerle dolu bir ormanda Jackson ile olmak... Onun için büyük bir hediyeydi. Bu fırsatı da en iyi şekilde değerlendirmek istiyordu. Bir daha böyle kaçamakları yapamayacaklarmış gibi hissediyordu.

Bu kadar güzel şeye rağmen birden gözünde canlanan rüyası gülümsemesini yüzünden silmişti. Görüp görebileceği en saçma rüyaydı ona göre ama ister istemez sinirleri bozuluyordu. 

Rüyasında Jackson, başka bir kadına gidiyordu. Hem de gözlerinin önünde. Sebebiyse tamamen ihtiyaçlarından kaynaklıydı. Isabella'ya çocuk gibi olduğunu, her şeyden utanıp kaçtığı için sinirlendiğini söylüyordu. Ondan sıkıldığını bile söylemişti. Sonra da kadının birini alıp odaya girmişti. Isabella ondan sonra uyanmıştı zaten. Uyandığı an bunu birkaç dakika unutsa da unutulacak bir rüya değildi onun için. Bu durum fazlasıyla canını sıkıyordu artık. Jackson'ın öyle şeyler yapmayacağını bilse de, kendi rahatsız oluyordu en başta. Her şeye utanmaktan, Jackson'ı geri itmekten bıkmıştı. Rüya da onun psikolojisini bir hayli etkilemişti tabii.

Uyurken birbirlerinden ayrılmış olsalar da Isabella hemen soluğu Jackson'ın göğsünde almıştı. Kollarını da sıkı sıkı Jackson'a sarmış, sevdiğini koklaya koklaya anın keyfini çıkarıyordu. Jackson'da bu temaslardan ötürü ister istemez uyanmıştı ama henüz gözlerini açabilmiş değildi. O da kollarını Isabella'ya sarıp memnun olduğunu belirten mırıltılar çıkarmıştı.

"Uyandırdım mı?"

"Sayılır," diyerek güldü ve Isabella'nın saçlarının arasına bir öpücük kondurup kokusunu içine çekti. Sonra da uykusuna kaldığı yerden devam etmeye çalıştı fakat bu mümkün olmamıştı. Şuan inanamıyor olsa da boynunda Isabella'nın dudaklarını ve sıcak nefesini net bir şekilde hissediyordu. 

"Isabel?"

"Hmm?"

"Ne yapıyorsun?"

"Boynunu öpüyorum."

Jackson, Isabella'dan aldığı cevap karşısında kaşlarını çatmıştı. Bu gerçek Isabella'mıydı yoksa hayal mi görüyordu? Başını geri çekip Isabella'nın yüzünü şüpheli bakışlarla izledi. Fakat gördüğü kızarıklıklar çatık kaşlarını normale döndürmüştü.

Isabella ise kızarmış yanaklarıyla ona bakıyordu. Sadece biraz adım atmak istemişti. Çabalamak istemişti. Şu utangaçlığını biraz olsun yenerek birkaç cesurca ve sevgi dolu hareketler sergilemek istemişti. Rüya aklından çıkmıyordu.

"Bu gayet normal ama sen yapınca, bu kadar uzun süre yapınca ve... tanrım resmen dilini hissettim. Yanlış mı hissettim?"

Isabella Jackson'ın ağzından çıkanlarla alev almaya başlamıştı. Hemen yüzünü eğdi. Şu utanma işini bir türlü halledemiyordu. Ama çabalamak istiyordu. 

"Doğru... hissettin."

Kendini böyle utanırken çocuk gibi hissediyordu. Daha olgun olmak istiyordu. Jackson'ı utangaçlığından ötürü sürekli geri çeviriyormuş gibi olmak istemiyordu. Jackson'a, bir çocuk gibi değil de kadın gibi gözükmek istiyordu.

Jackson gülümseyerek elini Isabella'nın yanağına koydu ve başını kaldırmasını sağladı. Yüzü yine kıpkırmızı olmuştu. Bu hali, Jackson'ı eğlendiriyordu. Hoşuna gidiyordu. O kadar masum görünüyordu ki böyle, bazen öpmeye bile kıyamıyordu şu masumluğundan.

BATERİST | Jackson Wang #wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin