B|6

2.4K 195 33
                                    

  🎶 Ailee- I Will Go To You Like The First Snow 

6.Bölüm

Jackson, arkadaşları gittikten sonraki gün yine aynı Jackson olmuş, müzik odasından çıkmaz olmuştu. Isabella kafeteryada yaptırdığı tostu ve içeceği alıp müzik odasına çıktı. Jackson'ın bir şey yemediğine emindi. Belki başaramayacaktı ama yemesi için büyük bir uğraş sergileyecekti.

Bu sefer müzik odasına çekinmeden girmiş, kapıyı kapattıktan sonra Jackson'ın hemen yanına bir tabure çekip oturmuştu.

"Günaydın Jackson," diyerek son derece samimi bir gülümsemeyle bakmıştı Isabella.

Jackson ise tam tersiydi. Kaşları çatıktı. Anlamsız bakışlar atıyordu Isabella'ya. Gözleri 'Burada ne işin var?' diye bağırıyordu.

"Sabah kahvaltı yapmadın değil mi? O yüzden bu tostu sana getirdim. Güzelce ye ki, daha güzel bateri çalabilesin."

"Kim sana beni doyurman gerektiğini söyledi? Buna ihtiyacım yok. Çek şunu."

Jackson sinirle önüne dönmüştü. Neden bu kızı bu kadar kovmasına rağmen gitmek bilmiyordu. Bıkkınlık geliyordu artık.

"Kimse söylemedi. Buna ihtiyacın var. Ve çekmeyeceğim. Bunu yemelisin."

"Eğer onu yersem büyük ihtimalle kusacağım. Bu yüzden kalsın."

Jackson, Isabella'nın kendisini kusarken gördüğünü bildiğinden bu konuyu saklamamakta bir sakınca görmemişti. Kız zaten sürekli kustuğunu anlamıştı. O yüzden açık sözlü davrandı.

"Ne demek kusacağım?"

"Yediğim hiçbir şey midemde durmuyor. ne yesem midem bulanıyor. O gün kusma sebebim de sabah çocukların zoruyla tost yememdi. Yani bana yemek yedirerek yardım etmez, zarar verirsin."

"Bu bir bahane değil. Sen yememeye alıştığın için böyle oluyor. Tekrar eski sağlığına ve kilona kavuşman için yemek yemeli, kusmamak için uğraşmalısın."

"Hadi ya! Öyle mi Doktor hanım?" diyerek dalga geçmişti Jackson. Fakat dalga geçerken yüzünde en ufak bir tebessüm bile bulunmuyordu. Isabella'nın canı bu yüzden çok sıkılıyordu fakat elinden ancak bu kadarı geliyordu. Her şey zamanla düzelecekti. Tek umudu buydu.

"Pekala... Zorlamayacağım ama buraya bırakacağım. Lütfen yemeye çalış. Benim için değil, kendin için," diyerek ayaklandı Isabella. O sırada Jackson'ın telefonu çalmaya başlamıştı. Jackson ayaklanıp cebindeki telefonu çıkarmış ve cevaplamıştı. Arayan teyzesiydi ve bu yüzden deli gibi korkuyordu.

"Annen fenalaştı. Hastanedeyiz çabuk gel."

"Ne demek fenalaştı! Sen neredeydin teyze?"

Jackson sinirden ve üzüntüden kahroluyordu. Delirmek üzereydi. Teyzenin ağlaması onu daha da geriyordu. Hastaneyi öğrendikten sonra sinirle telefonu kapatıp bağırdı ve bagetleri yere fırlattı. Ne yaptığının farkında bile değildi. Yavaştan gözleri kızarmaya ve dolmaya başlıyordu. Nefes alış verişi hızlanmıştı. Annesine bir şey olmaması için dualar ede ede koşarak çıktı müzik odasından.

Isabella ise olanlara şok içinde bakıyordu. Arkasından bakakalmıştı Jackson'ın. Anladığı kadarıyla annesi fenalaşmıştı. Ne yapabilirdi bilmiyordu. Eğer peşinden giderse daha çok sinirlenecekti diye düşündü.

Tabureye geri oturduğu sırada yerde gördüğü bagetle olduğu yerde donakaldı bir süre. Daha sonra hemen ayağa kalkıp iki bageti de eline aldı. Biri sağlamdı fakat diğeri o kadar da şanslı değildi. Kırılmıştı. Resmen ortadan ikiye ayrılmıştı. Isabella üzüntüyle baktı kırılan bagete. Jackson bunu gördüğünde kesinlikle çok üzülecekti. Bu yüzden iki bageti de yanına aldı ve çantasına koyup oradan uzaklaştı. Bugün ilk işi bu bageti halletmek olacaktı. Bu bagetin Jackson için manevi değeri çok yüksekti ve onun için bunu onarması gerekiyordu.

BATERİST | Jackson Wang #wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin