Keyifli okumalar! Yorumlarınızı eksik etmeyin (küçüktür üç).
Yüzüme biri mi tükürüyordu? Suratıma intikal eden iri damlalar beni uyandırmak istercesine, sertçe vücudumdaki yerini almaya başladı. Yüzüme biri tükürmüyordu. Aniden bastıran şiddetli yağmur, bir piyanistin çaldığı hızlı ve sert piyano notaları gibi yüzüme dökülüyordu. İçimde biriken ve ağzımdan taşmak üzere olan huzursuzluk yavaşça uyanmam için beni dürtükledi ve gözlerimde baskı oluşturdu. Kirpiklerimde devrilmeye hazır bekleyen taş dolusu bir kamyon vardı. Sanki gözlerimi açsam o taşlar göz kapaklarıma tekrar düşecek ve beni huzursuz uykunun kollarına tekrar çekecekti. Yüzümü yalayan berceste damlalar yavaşça geriye çekildiğinde kirpiklerimin üzerindeki ağırlıkta kalkmaya başlamıştı. Burnum yağmurun bize verebileceği en güzel nimetle; toprak kokusuyla dolduğunda karanlık bakışlarımın önüne gülümseyen dudaklarım düştü. Yağmurdan sonra oluşan toprak kokusu beni her zaman mutlu eder, huzurla doldururdu.
Uyanık düşüncelerimin arasında hala uyanamayan gözlerim sakince aralanmaya başladı. Ben gözlerimi açtıkça sanki biri, gözlerimi kapatmam için elini gözlerime bastırıyordu. Fakat kendine gelmeye çalışan bakışlarım bunun hayal değil gerçek olduğunu idrak etmeye başladı. Biri tepemde, ellerini gözlerimin önünde sallıyor ve uyanmam için sürekli bir şeyler söylüyordu. Söylenenleri duymak istemeyen kulaklarım göz kapaklarım gibi yavaşça açıldı.
"Lara uyan." Boş bakışlarım bulutlu gökyüzünü buldu. Ağzımda bilindik kuruluk kendini belli ettiğinde dudaklarımı dilimle ıslattım. Bir süre, şiddetini kaybeden ama hala yağmaya devam eden yağmur damlalarını izlediğimde gözlerimi yavaşça gökyüzünden ayırdım. Asaf tepemde uyanmam için kendisiyle cebelleşiyordu. Kısık gözlerimle bir süre ona baktım. Dudaklarıma konuşması için komut gönderdiğimde bunu yapamayacak kadar uykulu hissediyordum kendimi.
"Ne oldu?" kuruyan dudaklarım sesimi de kurutmuş çıkmamak için sessizliğe yemin etmişti. Biri bana bu soruyu bu şekilde sorsa onu kesinlikle anlamazdım. Hala bulanık olan gözlerimle kısık bakışlarımın arasında etrafa göz gezdirdim.
Neden çadırda değildim?
"Uyandın mı?" Asaf'ın rahatlayan sesini duyduğumda kumsala güçlü bir yapıştırıcıyla yapıştırılmış gibi olan sırtımı yavaşça bulunduğu yerden ayırdım. Doğrulmaya çalıştığımda Asaf'ın güçlü ellerini sırtımda hissettim. Sonunda oturur pozisyona geçebildiğim için mutluydum. Etrafı bir radar hızıyla tarayan gözlerim, başımda bekleyen kişilerin sadece Asaf değil Sare ve Agah'ın da tepemde uyanmam için bekledikleri görüntüsüyle karşılaştı. Diğerlerinin nerede olduğuna bakmaya çalıştığımda gözlerime yanı başımızda duran Sarp'lar takıldı. Arsu da benim gibi derin uykuda olduğunu belli eden bedeniyle öylece kumsalda uzanıyordu. Sarp, Arsu'nun bedenini sarsıyor ve uyanması için ona sesleniyordu. Beria ve Barlas'sa Arsu'nun ayakları ucunda bir Sarp'a bir Arsu'ya bakıyordu.
"Neler oluyor?" dedim az önceki kısık sesimin aksine endişeyle çıkan yüksek sesimle. Sare kafasını Arsu'nun tarafına çevirdi ve kısa süre sonra gözlerimin içine baktı.
"Merak etme." Dedi rahatlatıcı sesiyle. "Sadece derin bir uykuda. Az önce senin olduğun gibi." Olayları bu kadar yavaş algılayan beynime şu an küfretmek istiyordum. Uyanmamın üzerinden dakikalar geçmesine rağmen hala neler olduğunu anlayamamıştım. Kafamı hızlıca iki yana sallayıp bedenimin ve aklımın kendine gelmesi için silkelendim.
"Sanki günlerdir uyuyormuş gibiyim." Dedim konuşmamı engelleyen susuzluğum tekrar baş gösterdiğinde.
"Zaten öyle." Dedi Asaf açık kahve tonlarındaki gözleriyle düşünceyle bana bakarken. "Galiba bir gündür uyuyoruz. Baksana, güneş batmak üzere." Kurduğu cümlelerinin ardından kafasıyla gökyüzünü işaret ettiğinde bende bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Kararmış ve kirlenmiş bulutlar yerini batan güneşin kızıl rengine bırakıyordu. Bilindik koyu kızıllık etrafı kapladığında dalgaların hırçın sesleri kulaklarımı doldurdu. Birkaç saniye sonra gözlerimi etraftan ayırdığımda Arsu'ya çevirdim. Ağır hareketlerle ayaklandığımda biraz ötemde olan Arsu'nun yanına doğru ilerledim. Sare kolumdan tutarken Asaf ve Agah'ta bizi takip ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)
Mystery / ThrillerSekiz kişi, bir helikopter kazası. Denizin ortasında ıssız bir ada, adanın ortasında hafızasını kaybetmiş kayıp ruhlar ve siyah dumanları etrafı kaplamış kocaman helikopter enkazı. Yedi kişinin özenle denizin kenarına dizilmiş bedenleri ve üstünde d...