4.BÖLÜM-KAYIP RUH

211 41 1
                                    


"Kim var orada?" dudaklarımdan fısıltıyla dökülen cümlelerimle, açılmamak için yemin etmiş göz kapaklarımı yavaşça araladım. Göreceğim şeyin korkusuyla titreyen bedenimi ve sesimi dizginlemeye çalıştım. Karşımda görmeyi beklediğim, korkunç bir hayvan ya da insan olabilirdi ama gözlerimi açtığımda gözümün önünde, gidip gelen dalgalardan başka hiçbir şey yoktu. Burada yaşadığım şokun etkisiyle gördüğüm bir halüsinasyon olduğunu düşündüm ve derin nefeslerimin arasında etrafıma kısa bir bakış attım. Kızlara baktığımda rahatsız bir uykuya dalmış, yaşadıklarının yorgunluğunu uykuyla atmaya çalışıyor gibi duruyorlardı. Doğrulduğum yerde derin bir nefes alarak kendimi yavaşça yere bıraktım. Gözlerimin önüne düşen saçlarımı ellerimle geriye ittirdim. Bir süre bakışlarım gökyüzündeki yıldızlarda takılı kalırken yaşadığım gerginlikle nefesimi tuttuğumu hissediyordum. Karanlığa direnen gözlerime sanki kürdan batırıyorlardı. Uyumak için yalvaran bedenime daha fazla acı çektirmedim ve kendimi hayatımdaki en huzursuz uykuma bıraktım.

Sanki iki saat uyumuşum gibi his veren vücudumda ki yorgunluk beni dürtüyordu. İki saatten fazla uyuduğumun farkındaydım fakat hiç uyumamış kadar halsiz hissediyordum. Ağzımda beliren kuruluk ve bilindik acı tat gözlerim hala kapalıyken yüzümü buruşturmama sebep oldu. Gözlerimin üzerinde sanki biri mangal yapıyordu. Bu kadar yanmasının başka bir açıklaması olamazdı çünkü. Dudaklarımı aralamaya çalışırken susuzluktan birbirine yapıştığını anladım. Tükürüğümle ağzımı ıslatmaya çalıştım ve gözlerimin üzerindeki ağırlığı kaldırıp, sıcak güneş ışığının bana göz kırpmasını izledim. Önce bulanıklaşan görüşümün ardında tepemde dikkatle beni izleyen arkadaşlarıma baktım.

"İyi misin?" Beria endişeyle yeşil gözlerini bana yöneltmiş, sesinde ki korkuyla cevabını bilmediğim bir soru yöneltti bana. Dudaklarımı aralamaya çalışırken o bilindik durum beni engelledi. Susuzluk. Şu an bir havuz dolusu suyu içebilecek konumdaydım. Yavaşça doğrulmaya çalıştığımda, sabahları okula giderken üzerimde bulunan isteksizlik baş gösterdi. Şu an yapmak istediğim tek şey kuruyan ağzımı ıslatıp tekrar uykuya dalmaktı. Doğrulmakta zorlanırken Beria ve Sare iki kolumdan tutup doğrulmamda bana yardım etti.

"Su." Şu anda dudaklarımdan dökülebilecek olan tek kelime buydu. Sırtımı bir ağaca yasladığımda başımı da yavaşça geriye bıraktım. Kısık bakışlarımın arasında arkadaşlarımın yüzlerine baktım. Benim su istememle beraber hepsi ümitsizce gözlerini benden kaçırdı. Doğru ya, unutmuştum. Burada ki tek su karşımda duran, acı ve son derece tuzlu olan bir denizdi. O sudan içeceğime susuzluğumla başa çıkmayı yeğlerdim. Bakışlarımı karşımda dalgaları dinginleşmiş olan denizden ayırdım ve hala başımda olan ve ne yapacağını bilmeden öylece bekleyen arkadaşlarıma çevirdim.

"Çok fazla ateşin var. Ne yapmalıyız?" Sarp iki kaşını endişeyle kaldırdı ve bana bu sefer cevabını bildiğim bir soru sordu. O böyle deyince gözlerimde ki yanma hissiyle göz kapaklarımı sıkıca kapayıp açtım.

"Bacağımda ki yaradan kaynaklı. Çok kan kaybettim sanırım." Uyandığımdan beri kurduğum en uzun cümlemdi ve bu cümleyi kurabildiğim için içimden havai fişekler patlatarak kendimi tebrik ettim. Bir yanardağ gibi yükselmeye devam eden ateşim için bir şeyler yapmam gerekiyordu ama burada yapabileceğim tek şey herhangi bir kıyafet parçasını ıslatıp sürekli alnıma koymak ve bez ısındıkça tekrar ıslatıp ve yine tekrar alnıma koymaktı. Fakat bu ne benim bacağımdaki enfeksiyon kapan yaramın, ne de havale geçirmeme sebep olacak olan ateşimin geçmesini engellerdi. Tekrar kısılmaya başlayan gözlerimin açılmasını sağlayan şey Barlas'ın sinirle ellerini saçlarına geçiren hareketi oldu.

KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin