20.BÖLÜM-RAFA KALDIRILAN HAYALLER

116 9 12
                                    


Bulanık görüşlerimin arasından bir ben kayboluyor gözlerimin önünden. Bitmek bilmeyen, sonu tükenmeyen bu acıların sonunda bana kalan sadece bir gözyaşı. Ben kazandım mı, yoksa pes mi ettim? Tüm bu acıların sonunda bana kalan körelmiş duygularım. Ben bu acılardan pişman mı olacağım, yoksa zaferimin zarafetiyle yanıp tutuşacak mıyım?

Şiddetli rüzgara karşı ağaçta tutunmaya çalışan kurumuş bir dal parçası gibi bir demirde asılı durduğum şu dakikalar beni nasıl bu kadar düşündürebilir? Hayatın beni bir dalga gibi kıyıya vurduğu gerçeğini göz ardı edemiyordum. Kanayan elimden yüzüme damlayan kan damlaları görüşümü daha da bulanıklaştırdığında bir elimle tutunduğum demir parçasını, diğer elimle de Barlas'ı sıkı sıkı tutmaya devam ettim. Şu an bunu başarabildiğime hayret ediyordum.

"Lara!" Asaf'ın sesi kulaklarımda çınladığında sesler git gide daha da netleşti. Yaşadığım şoku elimin tersiyle kenara iterken Barlas elini benden kurtarmaya çalışıyordu.

"Bırak beni!"

"Barlas, lütfen. Böyle ölmene izin veremem." Saniyelerdir benden kurtulmaya çalışan Barlas'a dil döküyordum. Böyle ölmek kadar acınası bir durum olabilir miydi?

"Lara iyi misin?" Asaf tutunduğum demirden elimi ellerinin arasına alıp beni sıkıca tutmaya başladı. Şu anda hem benim ağırlığımı hemde Barlas'ın ağırlığını taşıyordu.

"Asaf, Barlas'la beni yukarı çek." Asaf bizi yukarı çekmeye başladığında Sarp ve Agah'ta ona yardım etmeye başladılar. Arsu, Sare öyle olacakları izlemeye başlarken, polisler de aşağıda güvenlik önlemleri alıyorlardı.

Asaf, Sarp ve Agah'ın yardımıyla Barlas'la daha da yukarı çekilmeye devam ederken Barlas boşta olan eliyle onu tuttuğum elimi kavradı. Elimden kurtulmak için parmaklarımı tek tek açmaya devam ediyordu.

"Barlas yapma!" ona ne kadar yalvarsam da beni dinlemeye niyeti yoktu. Onu kurtarmak için kendimi tehlikeye atmıştım ama o ölmeyi o kadar çok istiyordu ki bütün çabalarım boşa gidecek gibiydi.

"Ben yalnızca ölmeyi hak ediyorum." Benim ve diğerlerinin gözlerinin içine tek tek baktı. pişmanlık ve acı dolu bu bakışları onda ilk defa görüyordum. Bu içimde bir yerlerin ezilmesine sebep oldu.

"Sadece, beni affedin. Size yaşattığım onca şeyi unutun. Beni unutun. Tüm bunların sonunda kaybeden ben oldum. Tüm yaptıklarıma rağmen beni hala yaşatmaya çalıştığınız için teşekkür ederim. Ama benim yaşamaya hakkım yok. Hoşça kalın."

Nefes nefese kurduğu cümlelerinden sonra ellerimin arasından kayıp giden elini tekrar tutmaya çalışsam da olmadı. Barlas gözlerimin önünde öylece aşağı süzülüp yere çakılırken uğursuz kırmızı sıvı ay ışığında parladı. Gözlerim derin bir boşlukta takılı kaldı. Etraf uğultuya gömüldü. Dudaklarım benden habersiz aralandı, hayır diye sayıkladı. Güçlü bir kol beni yukarı çektiğinde vücudum boşlukta sallanmayı bıraktı, artık daha da soğuk olan bir zeminde kendine yer edindi.

"Lara!" Asaf'ın sesi artık kulaklarımda çınlamıyordu. Sanki çok uzaktan geliyordu.

"Lara lütfen kendine gel." Yalvarırcasına kurduğu cümleleriyle beraber yüzümü ellerinin arasına aldı. Boşlukta duran gözlerim onun gözleriyle buluştuğunda sesler netleşmeye başladı.

"Onu kurtaramadım." Diye fısıldadım. Büyük bir suçluluk duygusu kendini gösterip patlak verdiğinde bedenim kriz durumuna geçti. Sarsılarak ağlamaya başladım. Gözlerimde biriken yaşlar görmemi engelliyordu.

KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin