8.BÖLÜM-PATLAMAYA HAZIR DUYGULAR

167 23 7
                                    

Umut zamanın hoyrat ve acımasız çarkında öğütülmüş, un ufak olup karşıma çıkmıştı. İçimde biriken korkular bir dalganın köpürüp kıyıya vurması gibi bedenimde yer edinmiş, oradan gitmek istemiyordu. Acılarım yük olmuş göz kapaklarıma düşmüş, kendini gözyaşımla atmak istiyordu. Daha öncelerde bana şefkatli davranan rüzgar bu kez neden ruhsuz bir şekilde tenimde süzülüyordu? Rüzgarın şefkatine ihtiyacım vardı.

"Lütfen yardım edin." Karşımızda kim olduğunu, ne zamandır burada olduğunu bilmediğimiz farklı yüzün sesi artık çıkmıyordu bile. Sürekli bir şeyler mırıldanıyordu ama dedikleri anlaşılmıyordu. Arkasında duran büyük gövdeli ağaca kendini yaslamış, kolları bir enkazın yığını gibi yanlarında savrulmuştu. Sadece kuş cıvıltılarının olduğu ormanın sessizliğinde attığım adımla ayaklarımın altındaki dallar çıtırdadı. Yavaşça öne çıktığımda diğerleri benim ne yapacağıma bakıyordu. Bilmediğim bu gizemli insana doğru iyice yaklaştığım sırada sağlık açısından çokta iyi durumda olmadığını anladım.

"Sanırım günlerdir aç ve susuz." Dedim adamın nabzını kontrol ederken. "Önce onu çadırların oraya taşıyalım." Yanına çöktüğüm adamın yanından kalktığımda erkeklerde işe koyuldu ve zaten yeterince zayıflamış olan adamı çadırların olduğu yere doğru taşımaya başladılar. Kimseden bir ses çıkmazken hala gergin olduğumu hissettim. Umarım bunun altından kötü bir şey çıkmazdı.

Adamı çadırların oraya getirdiğimizde kumsalın üzerine yatırdık ve ayaklarının altına bir yükseklik koydum. Hiç açlıktan ölmek üzere olan biriyle karşılaşmamıştım ve şu an ne yapacağımı bilmiyordum ama adamın "Su." Diye sayıklamasıyla ona su verdik. Suyun ardından biraz olsun ayıldığında gözlerini yavaşça araladı. Güneşin parlaklığına karşın kısık gözlerle etrafına baktığında ellerini gözlerine siper etti. Kendine gelmeye başladığında başında merak ve endişeyle bekleyen bizlere garipçe bakmaya başladı.

"Ölmedim mi?" dedi bulunduğu durumun gerçek olup olmadığını kontrol ederken.

"Ölmedin." Dedi Asaf ifadesiz bir sesle. Yüzüne baktığımda düşünceli ifadesi kaşlarımı çatmama sebep oldu. Her zaman düşünüyordu ve ne düşündüğünü asla anlamıyordum.

"Sen kimsin ve neden buradasın?" Agah'ın yönelttiği soruyla beraber kim olduğunu hala bilmediğimiz bu kişi yerinde yavaşça doğrulmaya çalıştı. Kırklı yaşlarının başında görünüyordu. Ağır hareketlerle doğrulduğunda gözlerini bir süre kapatıp açtı.

"Helikopterdeki görevlilerden biriydim." Kesinlikle tahmin edebileceğim bir cevap değildi. Ben, helikopterde bizden önce atlayan görevlilerin Türkiye'ye dönebilmiş ve buraya herhangi bir yardım getirecekleri düşüncesindeydim. Fakat şimdi onlardan biri de buradaysa bizim bu adaya hapsolduğumuzu kim birilerine haber verecekti? Yaşadığım hayal kırıklığıyla derin bir nefes verdim. Avucumun ortasını yavaşça alnıma vurduğumda diğer elimi belime koydum. Artık bizi ısıtmayan güneş; ışığını ve nemini sonbaharın geldiğini belli edercesine üzerimizden çekti. Parlak güneşin yerini kara bulutlar aldığında soğuk ve yakıcı rüzgar, büyük ağaçların arasından süzüldü ve bedenimizdeki yerini aldı.

"Siz kurtulamadınız mı?" Sare'nin büyük bir hayal kırıklığı ile çıkan sesi çatlamıştı. Gerçek tüm çıplaklığı ve soğukluğuyla bize gözlerini kırptı. İçimde kalan son umut kırıntısı sessizce bir köşeye çekildi ve oraya sinip titremeye başladı. Gerçeğin soğukluğuyla titreyen umudumu ısıtacak bir şeyim yoktu.

"Diğerleri nerede bilmiyorum. Helikopterden atladığımda paraşütümde sorun oluştu ve sapmamam gereken yönlere gidip adanın diğer tarafına çakıldım. Çok yüksekten düşmediğim için ciddi bir sorunum olmamıştı fakat adanın diğer tarafında bulunan hayvanlar bana çokta nazik davranmadı." Art arda sıraladığı cümlelerinden sonra bir süre dinlenmeye başlayan helikopter görevlisi yeterince halsiz görünüyordu. Saniyeler birbirini kovaladığında sesimin içimdeki boşlukta kaybolduğunu hissettim. Konuşup sorular sormak istiyordum ama bir o kadar da bunu yapmak istemiyordum. Geçip giden zamanı avuçlarımızda un ufak edip elemeye başladığımızda zaman; terk edilmiş bir evin sessizliğiyle ne yapacağımızı bekliyordu.

KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin