13.BÖLÜM-GERÇEK

105 19 6
                                    


Gökyüzünü ortadan ikiye ayıran ayın üzerini kaplayan kara bulutlar, bedenimin üzerine ağır bir yük gibi bindi. Parlak ay ışığının haricinde zifiri karanlık olan bu adanın bana sunduğu tek şey kıpırdayan dalların ve dalgalanan denizin sesiydi. Günlerdir bu gerçekle yaşamayı öğrenmiştim, peki ya şimdi öğrendiğim gerçek? Bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyordum.

Geriye sendeleyen bedenimin ardından gözlerim bilindik boşluğa takıldı. İfadesiz bakışlarımla bomboş bir şekilde tek bir noktaya bakıyordum. Gök, sanki beni bulunduğum durumdan ayıltmak ister gibi seslice gürledi. Bir anda irkilirken titrediğimi fark etmemiştim. Korkunç sesiyle beni ayıltan gök gürültüsüne minnettardım.

Bakışlarım dikildiği boşluktan ayrıldı. Kafamı yavaşça karşımda duran Barlas'a çevirdiğimde elleri ceplerinde öylece beni izliyor, ne tepki vereceğimi merakla bekliyor gibiydi. Dudaklarımı yavaşça araladığımda içime giren soğuk rüzgar tekrar titrememe sebep oldu.

"Sen miydin?" cevabını zaten bildiğim bir soruyu Barlas'a yönelttim. Sesim dehşet dolu çıkmıştı. Tek bir nefeste sorulan bu acı dolu soru Barlas'ı etkilememiş gibiydi.

Barlas işaret parmağını dudaklarına götürdü ve "Şşşt." Yaptı. Halimden keyif alıyor gibiydi. Buraya geldiğimizden beri hiç görmediğim o tehlikeli gülümsemesini dudaklarına kondurdu. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığında gök tekrar gürledi. Hıçkırıklarıma ve ağlamama eşlik etti.

"Sen tam bir pisliksin!" diyerek bağırdım hıçkırıklarımın arasından. Gözlerimden dökülen yaşları elimin tersiyle sertçe sildim. Bağırmamla panik olan Barlas'ın kaşları çatıldı.

"Sessiz ol." Benim aksime sakince konuşuyordu. Derin bir nefes aldı.

"Beni öğrendin. Açıkçası, başından beri canımı sıkıyorsun Lara. Seni bu işe hiç sokmamalıydım. Üzgünüm ama kurtulmam gereken ilk kişi sen olacaksın."

Cümlelerinin ardından bana doğru bir adım attı. Aramızdaki mesafe büyüktü, koşmaya başlasam ondan önce çadırlara yetişebilirdim. Ama bedenimi ele geçiren panik ve şaşkınlık bana hareket etmem için komut veremiyordu. Karşımda duran Barlas olamazdı. Bana bakan bu gözler, adaya ilk geldiğim anda gördüğüm korkulu gözler değildi. Sanki karşımda o değil de başka biri duruyordu.

Gözyaşlarım durduğunda artık bebek gibi ağlamayı bırakmam gerektiğini anladım. Derin bir nefes aldığımda Barlas'a fark ettirmeden gücümü toplamaya çalıştım. Hareketlerim hızlandığında bir anda geriye döndüm ve koşmaya başladım.

"Asaf! Sarp!" diye bağırdım. "Yardım edin!"

Benim koşmaya başlamamla beraber Barlas'ta anında yerinden fırladı. Büyük bir hızda koşarken bana yetişmeye çalışıyordu.

Attığım çığlıklar nedeniyle herkes çadırlarından bir anda fırladı. Hepsinin uykulu ve bir şey anlamadan bakan gözleri korku doluydu. Önce koşan bana, ardından arkamdan bana doğru koşan Barlas'a baktılar. Asaf'ın yüzü görüş alanıma giren ilk kişi oldu.

"Bu o!" diye tekrar bağırdım. "Bizi kaçıran Barlas!"

Ne kadar bağırdığım hakkında bir fikrim yoktu ama boğazımın acıdığını hissedebiliyordum. Son sözlerimi söyledikten sonra Barlas arkamdan beni yakaladı. Barlas'ın elleri belimi kavrarken beni arkaya doğru çekti ve kolları arasında hapsetti. Hala hiçbir şey anlamamış bir halde bana bakan arkadaşlarım birkaç saniye şaşkınlıktan beklediler. Ama ardından benim çığlıklarımla kendilerine geldiler ve Asaf önde diğerleri de arkasında anında harekete geçerek bize doğru koşmaya başladılar. Fakat Barlas'ın arka cebinden çıkarıp boynuma dayadığı silahla hepsi oldukları yerde durmak zorunda kaldı.

KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin