Umudun yeşerttiği kuru ağaç dallarının etrafı öten kuşlarla dolmaya başladığında o bilindik mutluluğu kalbinizde hissediyorsunuz. İçimde kalan o son umut kırıntısı kocaman bir kurumuş ağacın yeşermesini kolaylıkla sağlayabiliyordu. Neler olacağından habersiz bir o tarafa bir bu tarafa savrulan düşüncelerim telefonuma gelen mesaj sesiyle odağını tek bir noktada topladı. Vakit akşamın dokuzuydu; babalar işten dönmüş, çocuklar uykuya dalmış, anneler televizyon karşısında dizi seyrediyordu. Vakit akşamın dokuzuydu; geleceğimin temeli bir yelkovanın ucunda sallanıyordu.
Yatağımda duran telefon gözlerime iliştiğinde karanlık odama vuran sokak lambasının ışığıyla hareket ediyordum. Beria yatağımın kenarında oturmuş pencereden görünmeyeceği bir pozisyon almıştı. Terleyen ve titreyen ellerimle telefonu avuçlarımın arasına aldım. Parmaklarım mesaj kutusunu açtığında sanki telefonumdan üflenen soğuk hava titrememe sebep olmuştu.
'Bir saat sonra, şehrin çıkışına yakın inşaat aşamasında olan rezidansın yedinci katında ol. Unutma, arkadaşlarının hayatlarını ellerinin arasında tutuyorsun, onları tehlikeye atacak bir şey yapmazsın umarım.'
Derin bir nefes ciğerlerimden içeri aktı. Üzerimdeki gerginlik kendini korkuya bıraktığında doğru olan şeyi yapıp yapmadığımı düşündüm. Endişeli bakışlarım yerde oturan Beria'yı bulduğunda perdeyi çekip ona doğru yöneldim. Etraf şimdi daha karanlıktı fakat içimizdeki umut oldukça aydınlıktı. Beria'nın yanına oturduğumda ışığı açma gereği duymadım.
"Sence başarabilecek miyiz?" içinde biriken korku sesine yansımıştı. Sesindeki korku ise tüm odayı kapladığında titreyen ellerimi birbirine kenetledim.
"Öylece durup beklemekten daha iyidir değil mi?" gülümsemeye zorlanan dudaklarım ne kadar başarılı olmuştu bilmiyordum. Büyük gün gelip çatmıştı ve şimdi yola çıkmanın zamanıydı. Siyah tulumumun üzerine giyeceğim siyah bir hırka aldığımda telefonumu elime aldım. Beria'nın ayağa kalkmasında yardımcı olurken odadan dışarı çıkmaya başladık.
Barlas'la buluşacağımız yeri Sinan amire mesaj olarak gönderdim. Ardından Kuzey'i aradım.
"Her şey hazır mı?" dediğimde arkadan çok yoğun sesler geliyordu. Sanki herkes tek bir şey için seferber olmuştu.
"Aynı anda yaklaşık on üç kanalı altmış saniyeliğine kiralayıp çuval dolusu para ödememden mi bahsediyorsun? Evet her şey hazır." Sahte bir sitemle yaptığı isyanı gülümsememe sebep olduğunda üzerimdeki gerginlik hafiften gitmişti.
"Tamam, merak etme. Bu olaylar bitsin kredi çekip doktor maaşımla sana olan borcumu ödeyeceğim." Gülümseyerek kurduğum cümleme karşın Kuzey homurdandı.
"Para falan istemiyorum. Şu kahramanlık oyunlarını bırak yeter. Nesin sen örümcek adam falan mı?" tam cevap vereceğim sırada arkadan gelen sesle telefonu suratıma kapattı. Kuzey hem nazik hem de kaba bir insandı. Ama ne olursa olsun benim en iyi arkadaşımdı.
Aşağı indiğimizde Beria'nın anne ve babasının erkenden uyumuş olduklarını gördüm. Annemler bizim inmemizi gördükleri anda merdivenlerin aşağısında beklemeye başladılar. Annemin telaşlı ve tedirgin yüzü sıkkın görünüyordu. Korktuğundan emindim.
"Kızım, çok dikkat et tamam mı? Sana ve arkadaşlarına bir şey yapmasına izin verme. Allah'ın izniyle hepiniz sağ salim eve dönün." Annemin duaları beni ayakta tutardı. Bundan emindim. Anneme gülümseyerek baktığımda korkmadığımı görmesini istiyordum.
"Beni merak etme, siz Beria'ya göz kulak olun."
Beria'yı annemlere emanet ettikten sonra onlara sarıldım. Ardından kollarını kocaman açmış beni bekleyen Beria'nın kollarının arasına girdiğimde sarılmanın bana ne kadar güç verdiğini anladım. Çok sıkı ve uzun bir sarılmanın ardından birbirimizden koptuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP RUHLAR SİLSİLESİ (Düzenleniyor)
Mystery / ThrillerSekiz kişi, bir helikopter kazası. Denizin ortasında ıssız bir ada, adanın ortasında hafızasını kaybetmiş kayıp ruhlar ve siyah dumanları etrafı kaplamış kocaman helikopter enkazı. Yedi kişinin özenle denizin kenarına dizilmiş bedenleri ve üstünde d...