37. Bölüm

47 14 24
                                    

Haah! Şu ortamda Gizem olmasaydı ağlardım cidden(!)

"Sen hangi yüzle buradasın?!"

Ozan'ın sert tepkisine karşı irkildi.
"Endişelendim! Senin için! Anladın mı?!"

"Ben de senin için endişeleniyorum artık,"

Ne diyor ya bu çocuk?! Gizem bile şaşırdı!

"Akli dengen yerinde mi senin? Bunun için fazlasıyla endişeliyim!"

Ozan hemen ayağa kalkıp Gizem'e doğru yürüdü. Tam kolundan tutup odadan çıkartacakken gözüm boynunda takılı kaldı.

Bir dakika bir dakika... Bu kızın boynundaki...

Ani bir şekilde ayağa kalktım.
"Benim atkım neden senin boynunda?!"

Ozan olduğu yerde durup şaşkınca Gizem'in boynuna baktı.

"Bu Ozan'ın atkısı değil mi?" dedi elini boynuna götürerek.

Göz ucuyla Ozan'a baktım.

"Günlerdir evde onu arıyorum ben!"

Ozan atkıyı sinirle onun boynundan çıkartıp yere fırlattı. Sözüm biter bitmez Gizem'i kolundan tuttu.

"Sen en son konuştuklarımızı pek anlayamamışsın sanırım!"

"Ozan,"

Ve kapı çat diye kapanır...

Sinirden ellerin ve çenem titriyordu.

Odada birkaç kez volta attıktan sonra dayanamayıp cam bardağı var gücümle duvara fırlattım.

Her şey birbirine girmişti. Hangi birini düşünecektim?! Bu hastalığın öldürücü boyutu aklımın ucundan dahi geçmezdi. Sanki tüm olanlar bir kabustu da; uyanınca sabun köpüğü gibi yok olacaktı.

Ve her şeyden önce, yaşayacaklarımdan da, yaşayamayacaklarımdan da korkuyordum.

Odada volta atmaya devam ettim. Şimdi ne olacaktı? Tümörü oradan alacaklar mıydı? Yoksa risk oranını da hesaba katarak beni ölüme mi terk edeceklerdi?

Deli sorular benimle birlikte kafamda dönüp dururken kapı usulca aralandı.

Arkasında duranın kim olduğunu ilk an fark edemesem de, daha sonra kadraja giren bir tutam sarı saç ile, gelenin Esin olduğunu anladım.

Yürümeyi bırakıp bıkkınca durdum. Şu an onun yüzüne bile bakmak istemiyordum.

"Gelebilir miyim?" dedi sessizce.

Ayaklarımı sürüyerek yatağıma doğru ilerledim. Anlaşılan bugün hesaplaşma günüydü.

"Sen de kendini haklı çıkaracak bir bahane bul; sonra git."

Ona o kadar çok kızgındım ki... Evet, Ozan'a da, Alper'e de... Ama Esin'e ayrı darılmıştım. Bana bunu yapmamalıydı.

Kapıyı yavaşça örttü ve yanıbaşımda duran tekli koltuğa çöktü.

"Nasıl hissediyorsun? Rahat nefes alabiliyor musun?"

Biraz düşünüyormuş gibi yapıp arkama yaslandım.
"İhanete uğramış, bitkin, güvensiz... Daha sayayım mı?"

Başını öne eğip parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Haklısın, eğer işe yarayacaksa, özür dilerim. Ama inan bana, yalan söylemek zorun-"

"Zorunda değildin Esin! Tam tersi, doğruları söylemek zorundaydın! Bugün kendimi ilk defa yalnız hissettim! Güçsüz olduğumu bugün en ağır şekilde fark ettim!"

ARABAMDAKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin