42. Bölüm -Nikah Masası-

61 12 5
                                    

Kartı masanın üzerine fırlatıp korkuyla dışarı fırladım. Koridorda kimsenin olmaması işime gelmişti. Koşarak ana koridora vardım ve Kübra'nın masasına gittim.

"Kübra?! Bu çiçekleri sana kim getirdi?!"

Şaşkınlıktan,klavyenin üzerindeki elleri donup kalmıştı. Öylece suratıma bakıyordu.

"Kübra'cım cevap verir misin?! Kim getirdi bu çiçekleri?!"

Kekeleyerek konuşmaya başladı.
"B...Ben kim olduğunu bilmiyorum ki? Kurye elemanı bıraktı,bir de imza istedi, o kadar..."

Karttaki notun altında 'Saklıgöl'deki siyah gölge' yazmasa,bunun basit bir eşek şakası olduğuna inanır,önemsemezdim. Hatta gülerdim bile. Ama durum şu anda çok daha farklıydı. Saklıgöl'deyken siyah bir gölge görmüştüm,evet. Fakat daha sonrasında bunun bir göz yanılması olduğunu ve ağaçların arasında koşan karaltının belki de bir yabani hayvan olabileceğini düşünmüştüm.

Lakin olay benim sandığımdan daha büyük gözüküyordu.

"Ece,sen iyi misin? Çiçek seni niye bu kadar rahatsız etti?"

"Ya,çiçekte not yazmıyor da... Ben de kimden geldiğini merak ettim. Neyse,ben işimin başına döneyim."

Zoraki gülümsemeye çalıştım ama gülemiyordum bile. İnandırıcı bir yalan olmadığının farkındaydım. Hoş,daha yaratıcı olanını şu an bulamayacağım da aşikardı ya...

Gelişimin tam tersi, yavaş ve temkinli adımlarla odama giden koridoru takip ettim. Hadi ama! Basit bir kart beni bu kadar korkutmamalı!

Köşeyi döndüğümde odamın kapısının açık olduğunu gördüm. Telaştan kapatmayı da unut-

Toprak?!

Ahh! Lanet olsun! Kartı neden ortada bıraktıysam!

Artık çok geçti. Çünkü Toprak notu çoktan okumuş,bana dönmüştü.

"Bu da neyin nesi böyle? Kim gönderdi sana bunu?"

Pes edip içeri girdim.

"Lütfen o kartı bana ver."
"Gönderenin kim olduğunu söylersen veririm."
"Kim olduğunu bilmiyorum! Ayrıca insanların özel eşyalarını karıştırman hiç hoş değil!"
"Bu hiç de özel bir eşya gibi durmuyor?!"

Başımı sabırsızca yukarı kaldırdım.

"Bak Toprak! Gönderen kişinin kim olduğunu bilmiyorum! İzin verirsen kartı ve çiçekleri alıp polise gideceğim! Şimdi kartı bana ver!"

"Olmaz,ben de geleceğim. Tek gitmen güvenli olmaz."

Biraz düşündüm. Sanırım buna hayır diyemezdim. Çünkü ne yazık ki korkuyordum.

"Tamam,hadi çıkalım hemen."

Masaya uzanıp çiçeği elime aldım. Daha önce hiçbir çiçekten bu kadar tiksinmemiştim.

Önce ben,ardımdan o odadan çıktık. Ana koridora vardığımızda Asu ile karşılaştık.

"Aa,ben de sizi arıyordum! Acil toplanmamız gerek,yeni görev gelmiş! Eğer bu görevi de karşı bloğa bırakırsak toplamamız çok zor olacak."

Haydaa!

"Asu,biz şimdi gelemeyiz. Çıkmamız gerek,"

Kaşlarını çatıp anaç bir tavırla ellerini beline yerleştirdi.
"Ne demek çıkmamız gerek? Nereye bu kadar acil?"

"Yemeğe!"

Bu nasıl bir bahaneydi böyle?! Yemeğe! Harikasın Toprak!

"Arkadaşlar,açlıktan ölmediniz herhalde?! Yukarıda birkaç şey atıştırırsınız,toplantıdan sonra da hep birlikte yemeğe gideriz! Acil diyorum ya,acil! Hem,elinizdeki bu çiçek ne sizin?!"

ARABAMDAKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin