19.

2.1K 124 36
                                    



"Özledim."

"Hayır. Ben özledim. Aptal."

"Kes sesini!"

Büyük bir şoktan çıkmıştım. Neden?
Bende bilmiyorum. Tek hatırladığım şey 'Bebeğim' diye attığım çığlıktı. Evet, resmen çığlık atmıştım. Jimin olası bir olaya karşı daima önlemini almışcasına beni kucakladığı gibi kulübeden çıkarmış, yandaki bahçeden başka bir boyuta geçirmişti. Şaşırdığım tek yer burasıydı sanırım.

Sonrası...

Yok.

Ağladın. Delicesine. İçin çıkasaya kadar ağladın.

Hayır.

Evet!

"O gitti."

Kafamı sola çevirdim ve bana bakan vampir topluluğunu izledim bir süre.

Biraz olsun akıllanmaz mı? Büyümez mi?

Hayır, akıllanmadı.

"Evet, akıllandı. Giderek en iyisini yaptı çünkü bunu hakediyorsun sen."

"Biliyorum."
Şaşkınca baktı bir süre.

"Aksini asla iddia edemezsin."

"Etmeyeceğim."
Duraksadı.

"Suçunu neden bu kadar çabuk kabullendin?"

"Suçum neydi ki?"

Sinirle yerinden kalktı ve boğazıma sarılacağını düşündüğüm anda bana sıkıca sarıldı.

"Özür dileriz, sonsuz kez özür dileriz."

"Beklediğim bu değildi. Sus ve sarıl!"

Daha sıkı sarıldı ve bir ıslaklık aktı boynumdan göğsüme.

"Ağlama salak şey."

"Ne ağlaması! Efsane kokuyorsun. Ve de tombullaştığından beri ayrı bir tatlı oldun. Ağzımın suyu aktı."

Kendimi geri çektim ve benden beklenmeyecek şekilde bağırdım.

"Gerizekalı bebek var! Saçma saçma düşünmesene!"

Tamam, sakin olmalıyım.

"Sanki duyuyor da konuşuyorsun Jungkook!"

Karnıma saplanan acı ile içimden muhteşem bir küfür ettim sevgili Namjoon'a.

"Namjoon, sikeyim seni! Ağrı saplandı geçmiyor!"

Acı ile yere yavaşça çökerken beni tuttuklarını hissettim gücünü yitirmiş kollarımdan. Sonrası ise karanlık.

Değil!

Sanırım o kadar dalmıştım ki, dövmemin kanadığını bile yeni farkediyordum. Dövmem silik bir kuş kafesiydi ama hiçte silik olmayan bir acısı oluyordu. Neden kanadığını veya neden acıdığını hala öğrenememiştim.

Yattığım koltukta bir süre gözlerini kapattım;

Aklında, yine. Gitmiyor ki!

Sızıyor yavaş yavaş, o şeker dudaklarımda, kan ise çenemden aşağı.

Dişlerinin arasına koyup bana verdiği şeker, dudaklarıma dudaklarını kapatıp bana içirdiği kan.

O' ydu.

'Bir damla daha' diye yalvardı. 'Lütfen! Birazcık daha! Boğazım hala kuru, geçmiyor.'

****

Hissettim. Bana dediklerini en ücra köşemde bile hissettim. Benim kanım şifaydı belki de, ama Şahmeran O' ydu.

Her zaman fedakar ve her şeye pozitif bakmayı bilen o umut dolu gözlerinde kanat çırpan siyah ve karanlık melek..

O' ydu işte. O sadece Karanlığın Umutlu Meleği değil, Şahmeran'ın da ta kendisiydi.

****

Yine bir şey anlamadım diyenler, evet anlatım, ama karışık olmuş olabilir.

Bunları çözmeye hayır demezsiniz tabiki de.

Satır arası yorumlarınızda teorimsi bilgi birikimlerinizi görmeye çok ihtiyacım var. Rica ediyorum, sadece yorum yapsanız da olur.

Ama görüşlerinizi belirtin.

Teşekkür ederim.

Öpücüklendiniz Melek'lerim..

ALONE |JİKOOK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin