"Ben niye senin yanında yatıyorum!" diye kükremesiyle ona korkuyla baktım, delirmiş gibiydi. "Ben niye seninle yatıyorum ve daha da kötüsü sen niye hiç bir şey demiyorsun!" Yüzüme sert bir tokat indirdi. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Sen dün gece benim saçımı öptün! Niye? Niye..." Yastıkları yumruklamaya başlamıştı. "Dün gece sen mi sarhoştun ben mi?" diye sorduğunda daha sakin olmasına karşın lafları çok daha ağırdı. "Ben... Ben de sarhoştum galiba." dediğimde beynim söylediğim mantıksız şeyden dolayı bana hakaretler yağdırıyordu. İçki içmeden nasıl sarhoş olabilirdim ki? "Benim dolapta duran içkilerimden birini mi içtin yoksa?" diye sorduğunda cevap vermedim. Verebilecek bir cevabım bile yoktu zaten. Sinirle beni kolumdan kaptı ve birlikte mutfağa indik. Buzdolabını açtı. Yutkundum. "Bunların hiç biri içilmemiş sen benle dalga mı geçiyorsun? Bilerek yaptın değil mi?" dediğinde gözlerimi yere kilitledim. "Dün ne olduysa sende çok yanlış bir etki bırakmışım Ay. Sen benle gerçekten sarılarak falan uyuyabileceğini mi zanettin? Veya, beni öpebileceğini?" dedi. Evet haklıydı, çok aptaldım. Ama onla birlikte uyumayı ben istememiştim. Aynı zamanda niye saçını öpme mevzusuna bu kadar takıyordu ki? Tabii ki, bunların hiç birini ona söylemeye cesaret edememiştim. Tek yapabildiğim, "Özür dilerim." demek oldu. Çenemi iki parmağının arasına alıp yüzümü yerden onun gözlerine çevirdi. Vücudumun her santimi şu anda titriyordu. Bana yapabilecekleri aklıma geldikçe ondan daha çok korkuyordum. "Titriyorsun Ay." dedi. "Evet." dedim güçsüz sesimle. "Sonunda." dedi ve çenemi bıraktı. Ağzım açık, kaşlarım yukarda ona öylece baktım. Beni korkutmak hoşuna gidiyordu. Çok kalpsizdi. Benden ne kadar daha güçlü olduğunu biliyordu ama dün söylediği o sözün bana neler ifade ettiğini, nasıl umutlar getirdiğini ama tek bir sözcükle bütün umutlarımı nasıl yerle bir ettiğini bilmiyordu. Yere çöktüm ve bu aralar olaylara karşı yapabildiğim tek şeyi yapmaya başladım, ağlamak. Çok sesli ve hıçkırarak dakikalarca ağladım. Artık boğazım çok tahriş olmuştu ve öksürüyordum. Beni izliyor mu diye baktım. İzliyordu ve pis bir şekilde sırıtıyordu. Sırıtyordu, sırıtıyordu, lanet olsun ki sadece sırıtıyordu! Ağlamayı bıraktım. Şimdi yaşadığım şeyin yerini saf öfke almıştı. Ona doğru yürüdüm. Ne kadar zayıf olsam da göğsüne yumruklar atmaya başladım. Bir yandan da bağırıyordum, "Kalpsiz! Kalpsizsin! Çok da kötüsün! Kötüsün işte!" İki bileğimden yakalayarak beni kontrol altına aldı. "Seni cezalandırmamayı düşünüyordum Ay, ama sınırı çok aştın." dediğinde vücuduma tekrardan bir titreme geldi. Yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Sadece tekrardan ağlamaya başlamıştım.
İşte yine o odadaydık. "Ne yapman gerektiğini biliyorsun Ay." dedi bir yandan bileklerimi serbest bırakırken. "Benim kana fobim olduğunu biliyorsunuz n'olur yapmayın. Ben... babam öldüğünden beri..." Yere çöküp söylediklerimin üzerine daha çok ağlamaya başladım. "Sadece n'olur yapmayın. Yine panik atak geçirmek istemiyorum..." Ağlamaktan nefes alamayacak duruma gelmiştim. Güldü, "Kanını akıtmadan da sana ceza verebilirim Ay." Piç kurusunun tekiydi. Ben burda ağlarken o yine gülüyordu.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE(gay) //ASKIDA
Romantik17 yaşındaydım, gençliğimi daha çok yaşayacağımı düşünürken o benim hayatımı çaldı. O benim umutlarımı çaldı. Mutluluklarımı çaldı. 20 yaşındaki bir adam beni parçalara böldü. Beni kullandı. Beni kölesi yaptı, ve en kötüsü de beni ne kadar yıprattığ...