5: Merhamet.

13.8K 351 24
                                        

Saat gece yarısı olmasına karşın hala işten dönmemişti ve garip bir şekilde, o evde olmadığı zaman kendimi güvende hissetmiyordum. Çünkü evin yanında neredeyse hiç bir şey yoktu. Sadece ev ve etrafında koca bir arsa vardı. Koltuğa uzandım ve kafamı dağıtmak adına sephada duran sudan bir kaç yudum alıp televizyon izlemeye başladım.

Hissettiğim acıyla yerimden fırladım. Uyuya kalmıştım. Karşımdaki yüze baktım, Ilgar'dı. Bana attığı tokatın yüzümde iz çıkardığından çok emindim. "Bir daha bensiz uyumayacaksın." dediğinde ağzı içki kokuyordu ve dokunsan düşecek gibi bir hali vardı. Beni koltuktan tişörtümden çekerek kaldırdı. Ona korkuyla baktım. Kaçmalıydım ama ben etrafıma bakınırken beni çenemden yakalayıp kendine çevirdi. O kadar sıkıyordu ki ağlayacak duruma gelmiştim. "Lütfen, bırakın..." dememle birlikte gözümden yaş düşmesi bir oldu. Çenemi serbest bıraktı ve bana öfkeyle baktı, "Çabuk beni takip et."
Yine o odadaydık. Yutkundum. Ona baktım. "Lütfen... Beni buradan çıkartın." dedim bir yandan ağlarken. "Çok mu korkuyorsun?" diye sorduğunda 'evet' anlamında başımı salladım. Bir yandan da dua ediyordum; lütfen bana merhamet etsin. "Tamam, seni kucağıma almama izin ver." dediğinde rahatlamıştım. Beni belimden tuttu ve kaldırdı. Boynuna ellerimi ve bacaklarımı beline doladım. Bedenimin her santimi titriyordu. Çok uykum vardı ama bir yandan da uyumaya korkuyordum. Odamın kapısını araladı ve beni yavaşça yatağa yatırdı. "Üzerini değiştireyim." dediğinde 'hayır' diyecek dahi gücüm yoktu. Üzerimdeki kotu çıkardı ve onun yerine gri eşofmanımı giydirdi. "Bugün çok içtim." dedi. "Farkındayım." dedim ve ekledim, "yoksa bana merhamet etmezdiniz." Elleri yüzüme ulaştı. Yanağımdan süzülen yaşları sildi ve alnımı öptü. Daha sonra da çenemi, burnumu, yanağımı... Ben nasıl bu yaptıklarına sesimi çıkarmıyordum? Hatta niye kendimi huzurlu hissediyordum? "Ben sizi bekledim ama uyuyakalmışım." dediğimde gözüm kapalı olsa bile onun güldüğünü biliyordum. Biliyordum işte. Bana sarıldı ve başını göğüs hizzama getirip başını gömdü. Elim istemsizce onun saçlarına gitti. Güzel saçları vardı. Saçlarını beğeniyordum. Saçını öptüğümde kendime kızdım, sabah bana bütün bunların hesabını soracaktı. Şimdi sarhoş olduğu için hoşuna gidiyordu. 'Boşver.' dedim kendi kendime. Saçını bir kez daha öptüm ama bu sefer uzunca bir süre... Saçının o terli kokusunu iyice içime çektim. "Ben seni korkutmak istemiştim, ama korkma." dediğinde başını gömdüğü yerden çekmiş bana bakıyordu. Titreyen ellerimi onun yüzünde gezdirdim. "Çok korkuyorum." dedim fısıldayarak. Yüzünde gezen elimi kavradı ve dudağına yaklaştırarak elimi öptü. "Korkma, lütfen korkma. Sen benim zaafımsın. Sen..." sözünü bitirmeden tekrar başını bana gömdü. Ben onun zaafıyım öyle mi? Bunu kesinllikle uydurmuş olmalıydı. Evet, öyle olmalıydı. Değil mi?
...

KÖLE(gay) //ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin