Ilgar'dan
O benim tek varlığımdı. O benimdi. Elime aldığım kırbaç onun bedeniyle buluşmasıyla beraber Ay bağırdı. Çok sert vuruyordum. Kontrolü kaybetmiştim. "Sen beni ağlatamazsın, ben seni ağlatırım!" diye bağırdığımda kırbacı daha da hızlı vurmaya başlamıştım. Ay'ın bedeni artık kendini tutamayarak yere düştü. Bütün bedeni titriyordu. Onun ince bedenini iki kolumun arasına alarak odama götürdüm. Yatağa narince yatırdığımda yorgun göz kapakları çoktan kapanmıştı bile. Üzerini yavaşça örttüm. Alnını, burnunun ucunu, yanağını, çenesini,kısacası yüzünün bütün ayrıntılarını narince öptüm. Ellerim saçlarına gitti. Onları okşadım.
..."Ilgar..." Yorgun sesiyle beraber göz kapaklarımı araladım. Uyanmıştı. Ağladığını görmemle birlikte affalamış halde ona baktım. "Çok canım yanıyor." dedi ve daha çok ağlama başladı. Onu kendime yaklaştırıp iki kolumun arasına aldım. Kulağına fısıldadım,"Hepsi geçti, yok bir şey." Bana daha da sıkı sarıldı. Benden nefret ediyordu ama bana karşı da koyamıyordu. Gözüm sırtına takıldı. Bazı yaraları kabuk bağlamaya başlamıştı. Diğerleri ise hala açık yaralardı. "Keşke şu anda sarılabilecek başka birisi olsaydı, tek seçeneğimin sen olmasından nefret ediyorum." dediğinde kırgın bir sesle, "Bana seni seviyorum demiştin." dedim. Çıkan sesimin kırılganlığıyla affalladı, "Ben..." Yataktan kalktım. Ona döndüm, "İstediğin kadar dinlen, acıkırsan da aşağıya gel." Hızlıca odadan çıktım. Annesine yaptıklarımdan dolayı pişmandım. Bana kızmakta haklıydı ama artık sınırı aşmıştı. Beni kırıyordu, normalde ağzından çıkmayacak sertlikte konuşuyordu. Aynı zamanda ona ceza vermemi de o istemişti. Dolaptan çıkardığım içkiyi bardağa koyup tek dikişte içtim. Televizyonu açtım. Beynimde ise aynı cümle dolanıyordu, "Keşke tek seçeneğim sen olmasaydın." Gözümden istemsizce bir yaş düştüğünde sinirle göz yaşını sildim. Ancak sonraki göz yaşlarım silinemeyecek kadar fazlaydı ve kendimi tutamıyordum."Ilgar?" diyen sesini duyduğumda ona döndüm. Ağladığımı görünce dudakları hafiften aralandı. Şaşırmıştı. Tekrar televizyona döndüm. Kucağıma yerleşti. Kollarını boynumdan, bacaklarını ise belimden geçirdi. Televizyonu kapattım. Dudağını dudağıma yaklaştırdı. Beni narince öptü. "Tekrar güçlü ol. Sana nasıl davranacağımı bilemez oldum Ilgar. Eskiden kırılmazdın, böyle şeylere ağlamazdın." demesiyle sinirle ona baktım, "Yanlış biliyorsun Ay, ben senin bana karşı kurduğun her nefret cümlesinde kırıldım, hatta ağladım bile ama sen bunlar olurken ne yapıyordun biliyor musun? Uyuyordun!" dedim. Aralık dudaklarıyla bana baktı. "Ö-özür dilerim. Ben... sadece eskisi gibi olmak istiyorum." dedi. Derin bir nefes aldım, "Ben de özür dilerim Ay, annene yaptıklarım için." dediğimde dudağıma bir öpücük kondurdu. "Canın hala acıyor mu?" diye sordum. "Bi-biraz." dedi. "Bakmama izin ver." dedim. Tişörtünü çıkardı. Görünütünün dehşetliğiyle vücudum titredi. Sırtındaki kanlar kurumuştu. Sanki suluboya gibi duruyorlardı. Çoğu yarası kabuk bağlasa da hala açık olanlar vardı. Berbat gözüküyordu. "Ilgar...Ben...Gece kabus görüyorum. Uyuyamıyorum." dediğinde bana döndü. Tişörtünü tekrar üzerine geçirip başını göğsüme gömdü. Gözünden akan yaşlarla beraber ona daha sıkı sarıldım. "Dayanamıyorum..." dedi. "Her şey düzelecek. Söz veriyorum. Her şey iyi olacak." dedim.
Bu sefer verdiğim sözü tutacaktım.
....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE(gay) //ASKIDA
Dragoste17 yaşındaydım, gençliğimi daha çok yaşayacağımı düşünürken o benim hayatımı çaldı. O benim umutlarımı çaldı. Mutluluklarımı çaldı. 20 yaşındaki bir adam beni parçalara böldü. Beni kullandı. Beni kölesi yaptı, ve en kötüsü de beni ne kadar yıprattığ...