Anneme sofrayı kurması için yardım etmeye başladım. Annemi bu hayatta her şeyden çok seviyordum. Babam öldükten sonra güçlü kalmaya devam etmişti. Onla gurur duyuyordum. Sofrayı kurduğumuzda Ilgar'ın yanına gittim, "Yemek hazır." Ilgar gülümsedi ve kalktı. Hepimiz sofraya yerleştikten sonra annem sordu, "Ay, kolundaki kızarık ve morluklar ne öyle?" İşte bu soru için çalışmamıştım. Annemin pek bu konuyla ilgili bir şey soracak kadar cesaret edemeyeceğini sanmıştım. Hafifçe mırıldandım, "Yok bir şey." Bir yandan da yemeğime bakıyordum. Ona bakacak cesareti bulamamıştım. Ilgar bana vurdu desem anında kriz geçirirdi ve içi rahat etmezdi. Ilgar'a baktım benim gibi sadece ve sadece yemeğine bakıyordu. Bir anda gelen gürültülye gözlerim anneme çevrildi. Tabağı yere düşmüş, kırılmıştı. Elleri titriyordu ve gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ilgar'ın yaptığını anlamıştı. Ateş saçan gözleri Ilgar'a döndü, "Çocuğuma zarar vermeyeceksin." Annemdeki cesaret hayranlık uyandıracak seviyedeydi. Ilgar anneme baktı, "Buna karışmaya ben Ay'ı burdan aldığım günden beri hakkınız yok." Annemin ateş saçan gözleri bir anda hüzünlü bir hal aldı. Ilgar'a sinirlenmiştim. Annemi üzmeye veya sinirlendirmeye hakkı yoktu. "Senin de annemi sinirlendirmeye hakkım yok Ilgar. Bana yaptıkların için sesimi çıkarmıyor olabilirim ama konu annemse beni karşında bulursun." dediğimde kesinllikle benden böyle bir cevap beklemiyordu. "Sen iyice haddini aşıyorsun Ay. Sana karşı daha yumuşak davranmaya karar vermiştim ve daha ilk gününden haddini aşıyorsun." dedi. Sinirden gözümden bir kaç yaş düştü. Dünden sonra artık 'biz' diye bir şey vardı. Bunu o da biliyordu. Şimdi niye böyle davranıyordu? Göz yaşlarımı durdurdum. "Anne n'olur benim için endişelenme. Ben iyiyim." dedim anneme daha yumuşak bir sesle. Onu rahatlatmak amacıyla elini tuttum. Annem derin bir nefes aldı ve konunun daha fazla uzamaması adına gülümsemeye çalışarak yemeğini yemeye devam etti. İsteksizce yemeğime baktım. Bir kaç parça bezelyeyi ağzıma attım. Biraz da pilav yedikten sonra sofradaki ölüm sessizliğini bozdum, "Size afiyet olsun." Tabağımı mutfağa götürmek üzere kalktığımda Ilgar beni durdurdu, "O tabak bitecek." Sinirle ellerimi yumruk yaptım ama itiraz etmedim.
Tabağımda kalanları bitirdim. Tabağı elime alıp mutfağa doğru yürümeye başladım. Tabağı durulayıp bulaşık makinesinin içine yerleştirdim. Arkamı döndüğümde Ilgar'ı görmeyi beklemiyordum. Hızlıca ondan gözlerimi kaçırdım. Parmakları parmaklarıma uzandı. Elimi geriye çektim. Derin bir nefes aldı. "Ay, seni seviyorum. Özür dilerim." dediğinde ona baktım, "Bana ilk kez seni seviyorum dedin." ve ekledim, "Annemi lütfen üzme. Beni üzmene sesimi çıkarmam ama annem olmaz. Ben de seni seviyorum." Dudaklarıma yapıştı. O dudaklara güvenmesem de ona karşılık verdim.
Annemle normalde çoğunlukla yaptığımız bir şeydi Survivor izlemek. Annemin yanında oturmuş kimin kazanacağını tartışıyorduk. Annem benim her şeyimdi. Ondan başka bir şeyim yoktu. Anneme iyice sokuldum. Morali yerine gelmişti. Ilgar'a göz ucuyla baktım, uyuyordu. Bu manzara karşısında kendimi gülmekten alamadım.
Survivor sonunda bittiğinde saat gece yarısıydı. Anneme bir öpücük kondurup iyi geceler diledikten sonra Ilgar'ı uyandırdım. İlk başta mızmızlansa da en sonunda kalktı ve benim odama geçtik. Kendini yatağa attı. Sırt üstü uzanan bedeninin yanına uzandım ve ona sarıldım. Uykulu gözlerini zorlukla açtı, "Sana seni sevdiğimi daha çok söylemem lazım."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖLE(gay) //ASKIDA
Romance17 yaşındaydım, gençliğimi daha çok yaşayacağımı düşünürken o benim hayatımı çaldı. O benim umutlarımı çaldı. Mutluluklarımı çaldı. 20 yaşındaki bir adam beni parçalara böldü. Beni kullandı. Beni kölesi yaptı, ve en kötüsü de beni ne kadar yıprattığ...