Medya=Ahmet
Buse'den
Kaan'ı kurtarmak için onun kavga edebileceği tek yere gittim. Okul kantini.
Tahmin ettiğim gibi ordaydı. Kaan Deniz ile kavga ediyordu. Kaan'a gelmesini söyledim. Gelmezse ayrılırım dedim o da geldi.
Herneyse beni evimize bıraktı ve bende bu ekşınlı günden sonra normal halimize geri döndük.
1 hafta sonra Özgü'den
Saeyoung ile birlikte bir kafeye gittik. O tek başımıza kalmak istiyordu. Ben de aynı şekilde.
Yazarcım bize hiç yer vermiyor çünkü.
"Ben saçımı boyatmaya karar verdim. Sence hangi renk yapayım?" Dedim.
"Mavi yap bence. Ee ne yiyeceksin?" Dedi ben de menüye baktım.
Tavuk kanat ve ayran istedim. Saeyoung'un yemekle pek arası yoktu ama yinede birşeyler söyledi.
"Özgü. Ben seni hiç tanımıyorum. Sen de beni. Bizim tek ortak noktamız ikimizinde insan olması. Yani ben seni az çok tanıyorum ama sen beni tanımıyorsun. "Dedi.
"O zaman birbirimize sorular soralım. Ilk ben başlıyorum. En sevdiğin renk?" Dedim.
"Siyah." Dedi. Ben de siyahı çok severdim.
"Benimde öyle. Peki en sevdiğin ünlü kim?" Dedim. Çok saçma bir soru ama neyse.
"Dominik Santroski."
Niye acabaa???
"En sevdiğin yemek diyecem ama sen yemek sevmen." Dedim.
"O zaman ben sorayım. Yapmayı en sevdiğin şey nedir?" Dedi Saeyoung.
"Anime izlemek." Dedim.
"O zaman gel beraber izleyelim. "Dedi ve beraber bizim eve gittik ve ona en sevdiği animelerden olan Boku no Hero Academia ve Ansatsu kyous'u izlettim. (Özgü yazdı animeleri, sormayın.)
Kaan'dan
Buse'den defalarca özür dilemem sonucu barışmıştık. Aslında onu Deniz hakkında uyarmak istemiştim ama zaten onun yüzünden kavga etmişken bir daha yapmak istemiyordum.
O bana heyecanla izlediği bir videoyu anlatıyordu ama dinlediğim söylenemez.
"Ee sonra o videoda domuzlarla çay içtiler. Ben de o videodaydım ve domuz rolünü oynuyordum."
"Ne güzel aşkım. Harika."
"Kaan sen beni dinlemiyor musun?" Dedi.
"Özür dilerim Buse. Kafam biraz dağınık. "Dedim.
O da ne olduğunu sormadı ve "Peki." Diyerek önüne döndü.
Buse'nin son durumu=Trip mod:on.
Naz'dan
Sabah olduğunda gözlerimi güneş ışıklarıyla açmadım. Normal uyandım bu sabah.
Ece'nin yaptığı yemeği(!)yedik. Ve Yasmin ile onları uçurarak okula gittik.
Dersler başlamak üzereydi.
"Günaydın çocuklar. Bugün sınav yapacağım. " Dedi ve geldi Bay Max.
Ben kesinlikle batmıştım. Ilk defa çalışmamıştım.
" Kim bu sınavı durdurursa onun her istediğini yapacağım" diye fısıldadım bizim kızlara.
O sırada içeri yakışıklı bir kas yığını girdi.
"Ah ben sizlere söylemeyi unuttum çocuklar. Bu yeni sınıf arkadaşınız Ahmet. O geldiği için sınavı iptal ediyorum." Dedi.
Yasmin kulağıma "Hadi onun istediğini yap." Dedi ve önümüze oturan Ahmet'e birşeyler söyledi.
Ahmet bana döndü ve "Çok güzel birşey isteyeceğimden emin olabilirsin." Dedi.
Sinir oldum ben buna yemin ediyorum. Ne kadar gıcık ve salak. Yasmin de niye gidip söylediyse artık.
Ama bana göre Ahmet çok yakışıklı falan değil. Ece beynimi yeyecek sen öyle buluyorsun diye.
Neymiş derste onu izliyormuşum. Ne var izliyorsam? Bu onu yakışıklı bulduğum anlamına gelmez. Ve kaslı olması da bir anlam kazandırmaz.
Ayrıca şuan yanımda oturan bir sevgilim var. Onu çok seviyorum. Kimse de böyle imalarda bulunmasın. Ahmet'i daha yeni tanıdım.
"Kızlar yeter kaç saattir ne dedikodusu bu? Ahmet sen de uyma bunlara." Dedi Bay Max.
"Hocam dedikodu değil ya. Naz Ahmet'i yakışı......" cümlesini tamamlayamadı çünkü Naz ağzını elleriyle kapattı.
Tabi bizim sınıf ooolamaya başladı çünkü cümlenin devamını anlamıştı. Murat onlara öyle bir baktı ki herkes susmak zorunda kaldı.
"Anlaşılan sizin beyninize daha fazla ders girmiyor. Sıkılmışsınız. Hadi saldım sizi." Dedi ve gitti.
Ben çok seviyorum bu hocayı. Halden anlıyor.
*eminim senin Ahmet'e bakmaktan gözlerinin ağrıdığını ve bu yüzden ders dinleyemediğini anlamıştır bence.*
Hh iç ses hh.
Yasmin'den
"Orhan ve Arda cidden mal." Dedi yakışıklı sevgilim.
"Ne var yani ben ve Murat makyaj yapıyorsak? Saeyoung yapmaz ama bizi de koruyor." Diye devam etti.
"Aşkım boşver sen onları ya. Ben sana yakıştırıyorum ya gerisi önemli değil. Ayrıca çok takma Orhan'ı sen. Gerikafalı o." Dedim.
"Bu arada sevgilim, Orhan seni arıyor." Dedi Mert.
"Niye ki?" Dedim.
"Çünkü sen katilsin ve öldürdüğün kişi Orhan'ın kardeşi."
"Ne!?!?!?" Dedim. Bunu bilmiyordum. Her ne kadar yanlışıkla da olsa öldürdüğüm kişinin Orhan'ın kardeşi olduğunu bilmiyordum.
"Yani o bilmiyor senin olduğunu ama bizim kızlardan olduğunu biliyor. Buse olduğunu düşünüyor." Dedi.
Ben de ona sarıldım ve bir süre öyle kaldık. Açıkçası gidip Orhan'a söylemek istiyordum. Ve söyleyeceğim evet şimdi karar verdim.
"Mert ben ona söylemek istiyorum. Kardeşinin katili benim diye." Dedim.
O da beni onayladı ve benimle gelmek istedi ben de olur dedim ve yola çıktık.
Yandaki yurda geldik. Zaten bizim yeni taşındığımız ev yurtlara yakındı.
Orhan'a herşeyi anlattım. O da önce tepkisiz kaldı ve aniden bayıldı.
................................................................
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANRICA ULUSU
FantasyElementlerin doğduğu yer. Ve oranın çocukları. Bir adet de yabancı. Oraya bir suçlu olarak getirildi ama kayıp zannedilen "PRENSES(!)" olarak çıktı. Hem yeni arkadaşlarını ölesiye korudu hem de dünyaya farklı gelen element kullanıcılarının ve eğit...