-UÇAK-

108 4 6
                                    

Göz kapaklarımdaki büyük ağırlığa rağmen uyanmayı başarmıştım.. Kafamı hafif doğrultmaya çalışırken ensemdeki ağrı kendini belli etti. Elim boynumun köküne giderken istemsizce inledim. Elimle destek alarak yataktan doğruldum. Başım zonkluyordu boynum ağrıyordu ve feci derecede içki kokuyordum. Muhteşem!

Biraz kendime geldikten sonra yerimden kalmış yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamıştım. Elimle istemsizce buzdolabımı yoklarken bulmuştum kendimi. Midem yanıyor ve reflüm rahatsız etsede açtım. Buzdalabını kapatırken gözüm kapaktaki perhize çarpmıştı.

"Birinin perhizi diğerine uymuyordu"

Görüntüler gözümün önüne sesler kulaklarıma değip dünü bulanık ve boğulu hatıraları her yerde dolanırken bir sandalyeye yığıldım neredeyse.

Bu bir kamera şakası olmalıydı. Tüm bu olanlar öyle olmalıydı. Beni benden alan, robot bir Rüzgarı kulak memesi kıvamına getiren, bir kadın kesinlikle şaka olmalıydı. Barlardan nefret eden içkiyle arası olmayan Rüzgar'ı hastalığının tek devası olarak içkiyi gören Rüzgar haline getiren Sahra yalan olmalıydı. Bunların hepsi bir rüya olmalıydı.

Duygusuz yanım bunların olmasını dilerken ruhum anın bize neler hissettirdiğine dikkat ediyordu.

    Olması gereken mutlu olmak mı yoksa put gibi yaşamak mıydı? Olması gereken keskin çizgilerle dünyamı sınırlandırmak mıydı? Yoksa gerçekten yaşamak mıydı?

Ben sadece aşık olmuyordum aynı zamanda zihinsel dünyamın sağlam bulduğum temelleri sökülüyordu, söküyordum. Benim dışımda bir hayatın gelişmesi çok saçmaydı şuan fark ediyordum. Sahra benim dünyamı yıkmıyordu. Ben ona bir şeyler hissediyor bu hayatı ben yaşıyordum. O kendi hayatında büyük küçük şeyler yaşarken ~ belkide benim sağlam temellerle atılmayan dünyam sarsılırken~ onu bulmuş Biri'nin eliyle çok güzel saf bir dala tutunmuştum. Başka bir dala tutunsam nasıl olurdu? Bunu düşünmek anı yaşayamamak olurdu. Hissetmemek olurdu. Ve galiba -söylemekten bir tarafım hala gocunsa da- eski Rüzgar böyle düşünürdü. Bu sabah bu sandalyede oturan Rüzgar daha bir farkındaydı. Bu birden olan bir şey değildi. Tarihi beynimde bir yere kazıyıp işte mayısın 2 si Rüzgar için dönüm noktasıydı demek anlamsız olurdu benim için. Bu birden olan bir süreç değildi tüm hayatım bu anın gelmesi için işlenmişti neredeyse...

Sağlam olmayan bir aile ortamında yetişmiş, sevgi görmemiştim. Bu da beni sevginin gerekli olmadığı savunmasına itmişti. Oysaki küçükten büyüğe kadar her insanın sevgiye sevilmeye- benim hissettiğim açlığı doyurmaya- ihtiyacı vardı. Evet açtım. Ve evet acizdim. Bunu anlamam 20 den fazla yıla mal olsada önemli olan anlamaktı.

Belki sevgiyi yok saymak belkide annemle geçirdiğim o kötü anı, babamın duyguları sonucu nasıl perişan olduğunu görmek beni bir puta çevirmiş ama yinede hissetmeye devam etmiştim. Ailemin yıkıldığını görmek beni, duygularımı perişan etmişti. Ben güçlü olmak ve güçlü gözükmek isterken yine acizdim. Ama duyguları hissetmek acizlik miydi? Pek zannetmiyorum. Ben bunu elime avucuma sığmayan bu aşkla anlamıştım.

     Duyguların iyi yanları kötü yanlarının yanında bir hiçti.

Ben duygusuz keskin çizgili bir adam olurken benle aynı ülkede farklı bir ailede bir kız çocuğu yetişiyordu. Nasıl bir ailesi vardı bilmiyordum ama belki en sonunda  onunda benim gibi anıları vardı. Belki yoktu. Ama dün akşam bana keskin çizgilerle bakmazsam nasıl bir dünya olabileceğini gösteren cümleler kurmuştu:

"Ev sahibin mi?" Dedim. Ne yediysem artık karaciğer yürek falan...:
"- evet" dedi. Kapının önüne doğru ilerledi benden uzağa o da oturdu. Benim baktığım yere baktı:
"- Kilisede çalışıyor Bayan Marry. Kendine ev arkadaşı arıyordu... Kendisini çok severdim."
"- Sana değer veriyor gibiydi. Eminim o da seni seviyordur." Platonik bir ilişki görmemek güzeldi:
"-Doğrudur." Dedi. Daha çok sayıklıyor gibiydi. Onu ilk defa böyle görmüştüm. Bu sarhoşluk fazla gelmişti ikimizede galiba:
"-Benim bildiğim senin gibiler bu haldeki -sarhoş- biriyle iletişime dahi geçmez. Günahkar biriyle konuşmak... cık cık cık" Deyince gülümsedi. Gözlerini aşağılara indirdi:
"- Her hangi bir kaynakta sarhoş insanlarla konuşulmaz diye bir şey okumadım. Ancak çok akıl karı görmüyorum. Karşıdaki sana zarar verebilir tüm algıları açık değil, dengesiz hareketler sergileyebilir diye insanlar genelde uzak durmaya çalışır. Bizim kültürümüzdeki algıdan bahsediyorsan... bazı küktürel özellikleri dindarlıkla bağdaştırmakla ilgili bir huyları var. Sana tavsiyem bir topluluğa bakarak bütün inancı, bir kapağa bakarak bütün kitabı yargılamaman."

UZAKTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin