Bu bölümü BİK'e ithaf ediyorum yurtta peşimden koşup bölüm diyerek bana kitabımı hatırlatan yaramaza. Bu arada söylemek isterim ki oyuncu değişikliği yapıyorum ilerde söylerim nedenini... kendinize dikkat edin iyi okumalar:)
Yedinci ev- Kalbim Seni Arıyor
Bazen bir iki saniyede onlarca duygu kapınızı çalar korku, heyecan, òfke ve huzur. Beynime giden yolların hepsi tıkanmış düşüncelerim orada dört dönüyordu.
Söylemiştim sonunda istediğim amaca ulaşmıştım. Onu sevdiğimi sonunda itiraf etmiştim.
Diğer yandan ise kalbim benden izinsiz hızlı hızlı çarparak neler olacağıyla ilgili heyecanlanıyordu, telaşlanıyordu. Bir kuş gibi pır pır uçuyordu ordan oraya.
Yaklaşık belki 3 saniye geçmişti ama bana dakikalar gibi gelmişti. Nefes almakta zorlanıyor gibiydim. Bir yandanda sanki daha iyiydim. Kafayı yemeden saniyeler eski haline gelse herşey düzelecekti ama gòzleri hala gòzlerimde elim kolunda hayatı orada bulmuş gibi sıkı sıkıya tutunmuştum.
Şaşkınlîk içinde bana baka kalan bu kadının güzel kahve gözlerine bakarken gözlerim gözlerinden bir saniye ayrılmak nedir bilmek istemiyordu...
"-Siz?..." demeye kalmadan kelimeleri boğazına biri geri tıkamıştı:
"-Sahra Hanım acil gelmeniz gerek hasta fenalaştı!"biraz ötemizde acilden bir kadın Sahra'ya seslenirken gözleri oraya kaydı. Ondan sonraki saniyeler ise ardı ardına geldi. Saniyeler sanise oldu... ne olduğunu çözmeden ilk önce gözleri sonra elleri sonra görüntüsü gitti.Söylediklerime karşılık alamamıştım belki ama gözlerinin gözlerime değdiği o bir kaç saniye bir ömre bedeldi. Artık daha rahat gibiydim. Gözlerindeki bir duygu bile beni bu kadar rahatlatırken bana aşkla baksa herhalde nefesim kesilirdi.
Ben öylece yerimde dikilip bunları düşünürken gitmiş olduğu geldi aklıma. Derin bir nefes aldım ancak gitmesi nefes yolumu tıkamıştı galiba yoksa insanın nefes alınca rahatlaması gerekmez miydi?
Daralmıştım gene. Onu burda bekleyemecek kadar korkaktım. Belki yarın gelirdim ama şimdi Rüzgar gibi değilde utangaç bir erkek çocuktan farkım yoktu. Arkamı dönememle biraz ilerde sekreterin bana şaşkınlıkla bakan gözleriyle karşılaştım. Genelde bu kadını tınlamazdım ancak dediğim gibi çocuk gibiydim şuan ifadesiz Rüzgar bir yerlerime kaçmıştım. Ona doğru yürümeyi tabikide kesmedim o kadarda değildi ben çocukkende bendim ancak elim enseme gitti ve sıvazladım. Birine seni seviyorum demek ne zormuş arkadaş!
Hastanenin kapısından çıkarken yine gülümsemeye başlamamıştım. Harbi Seni seviyorum demiştim değil mi? Demiştim... Nefesim hızlanıp tekrar enerji dolarken arabama koşar adımlarla gidiyordum. Nereye gittiğimi bilmeden gaza basıyordum... Ben neler yapıyordum, Bana neler oluyordu? Yüreğim hem daralıp hem nasıl ferahlayabiliyordu?
Bir sahile gelince arabayı kenara çektim. Yavaş adımlarla denizin kenarına geldim. Hâlâ enerjiktim ama biraz daha huzurlu olunca sakinleşmiştim.
Hafiften esen rüzgarla denizle gökyüzünün ayrıldığı noktaya baktım. Iki mavinin keskin bir çizgiyle dip dibe ama ap ayrı olan kısmına. Ufuk çizgisine... Nefesim tekrar daralmıştı. Bu ufuk çizgisi duygularımın arasındaki çizgilerde de vardı. Bir bakıyordunuz hüzünlüyüm bir kaç saniye mutlu diğer saniye heyecanlı diğer saniye... Ben hastalığım geçiyor dedikçe saçma sapan bir piskolojiye doğru yürüyordum. Mesela şuan nefes alamıyordum. Aklımdan bundan sonra ne olacağı geçiyordu acaba bende hep kaçacak mıydı? Beni istemediğini mi söyleyecekti. Ne yapacaktı? Ne? Hem meraklı hem tedirgindim. İhtimalleri düşündükçe kalbim ağırlaşıyor nefes yolum tıkanıyor göz kapaklarım düşüyordu. Ben böyle miydim Rüzgar böyle miydi bilmiyordum?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAN
General Fiction"-Evet Rüzgar Bey buraya bu kadar telaş içinde gelmenizin bir sebebi olmalı. Sizinde bazı sorularınız vardı galiba ilk önce sizinkilerle başlayalım." deyince sırıttım. Tabiki... Elimi masaya koyarak yaklaştım. Gözleri bana doğru kaymamıştı bile ş...