-AÇELYA-

124 5 0
                                    

Bölüm şarkısı Son Feci Bisiklet- Bikinisinde Astronomi iyi okumalar...

Herkesin rüyaları vardır. Hava kararınca gözler yumulunca görülen güzel rüyalar veya kabuslar. Bazen bir yerden düşerken irkilerek uyanılır veya birinin dürtmesiyle kendinizi hayal aleminden alırsınız.

Bilinç altının yoğun çalıştığı zamanlarda daha çok rüya görürsünüz. Her gün bir rüyayı düşünerek gözlerinizi açarsınız. Bazen labirentlerin içinde kaybolursunuz bazen de kabuslarınızda. Bazı rüyalarda ise deniz kenarında rüzgar eser yüzünüze, huzur eser içinize.

Bazen ise rüyalar yoktur.

Gözünüzü karanlığa kapatır karanlığa açarsınız. Sessizlik her yerdedir. Herşey susmuş karanlık konuşmuştur. Hiçlik.

Bir rüyayı görmeye bile mecaliniz yoktur hayatta bazen.

İşte tamda o günlerden bir gündü benim için. Gözümü kapatıp açmışım ama arada onlarca iş yapmışım gibi bir yorgunluk vardı vücudumda. Tanıdık beyaz tavanla bakışıyor ve kendime gelmeye çalışıyordum şu sıra. Beynimin içi bomboştu hayali bir dünyada yaşıyormuş hissi uyandırıyordu.

Kafamı hafiften kaldırıp vücuduma baktım. Herşey yerli yerinde duruyordu ancak hafiften uyuşuk gibiydim. Ayağa kalksam yalpalardım. İçmiş gibiydim ancak hastanede içme olasılığım neydi?

Kafamı daha fazla taşıyamayarak geriye yerine koydum. Oda çok sessizdi. Bu beni rahatsız ederken buraya nasıl geldiğimi en son neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.

En son hatırladığım kadarıyla Sahra hanım masasında oturuyor ve bende onunla konuşuyordum. Sekreteri gelmiş ve Sahra hanımı götürmüştü. Bundan sonrası biraz net değil gibiydi sanki... Peşinden gitmiştim. Hatırladığım en canlı kare burasıydı.

Fırtına hastasıyla ilgileniyor ve gidiyordu buraya kadar herşey güzeldi ancak bundan sonra başka... başka biri araya giriyordu. Erkek bir doktor Fırtına'nın kolunu tutuyordu. Sonra başka bir kıza göz kırpıyordu. Bundan sonrası kesilmiş gibi başka bir bölüme atlamıştım. Sanki reklam arası verilmiş gibi başka bir kareye girmiştim. Fırtına'nın sekreteri bana korkulu gözlerle bakkıyordu. Gerildim. Neler olduğunu biliyordum. Bu suratın getirilerini biliyordum. Artık puslu değildi. Olmuştu... olan olmuştu ve ben en kötü halimle-görmesini istemediğim tek halimle-karşısında durmuştum.

Mesele kendimden utanmam değildi mesele benden uzaklaşması benden korkması daha kötüsü bana acımasıydı. Bunu istemiyordum tek istediğim oydu acıması değil.

Tekrar etrafa bakmak için kafamı kaldırdım ve yaptığım bu hatanın hıncını kafamdan çıkarmak ister gibi kafamı sertçe sedyeye geri attım. Boş oda da kafamın çarpma sesi yankılanırken derin bir nefes alıp elimle saçımı karıştırdım. Sıkıntıyla nefesimi geri verirken ayağa kalkmaya çalıştım.

Burdan gitmeliydim. Nefes alamıyordum sanki. Hastaneye ne umutlarla gelip nasıl çıkıyordum. Onu isterken onsuz kalıyordum.

Gitmeliydim onun acıyan bakışları altında ezilmeden, parçalanmadan önce gitmeliydim. Yavaşça ayağa kalkmaya çalşırken iki ayağımda yere basarken bir an yer yerinden kaydı hızlıca sedyeye tutunmaya çalışırken kapının açılma sesi geldi. Sıkıca tutunmak zorunda kalmıştım.

Ben daha kendime gelemeden kapıda beliren beyazlıkla tekrar dengem sarsıldı. Bir gün için yetmez miydi?

Elimle sedyeye yaslıyken hızlanan ayak seslerini duydum ancak her zaman gözlerimi alamadığım yüze bakmak yerine kafamı yerden kaldırmadım. İçimden şansıma küfürler ederken. Ne Sahra Hanım'ı duyabiliyordum ne de benim ayakta kalabilmem için yardımlarını görebiliyordum. Kafamda tek bir düşünce vardı. Bir an önce buradan uzaklaşmak.

UZAKTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin