-ÜMİT-

75 4 10
                                    


Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgara salıver gitsin!
(1935-NFK)

Bar taburesinde oturmayalı ne kadar rahatsız olduğunu unutmuşum. Karşımda envai çeşit içkilerle bakışırken bir an babamın gölgesi gibi hissettim kendimi. Uzun yıllar önceki elinde bardakla bir gölgesi. Elimdeki sarı sıvıya gözüm kaydı: "

"-Bak bunu görüyorsun ya oğlum. Hah işte bizi bitiren bu Rüzgar'ım.Bizi bitiren ve parçalayan şey... şu masum görünen sıvı. Canımızı yakan, bize birbirimizi unutturan bu azıcık sıvı işte..."

Peki beni kendime unutturabilir miydi?

Arkadan çalan fon müzik ayağımda ritim. Herhangi bir müşteriydim burada. Şu tabureye oturan milyonuncu kişi belki. Bu insanların içinde farklı olmak bu kadar mı zordu onu anlayamamıştım doğrusu. Bir insan için diğerlerinden farklı olmak bu kadar mı zordu? Kaç aydır aynı isim aynı kadın ve aynı düşüncelerden kendimi alamazken. Tek istediğim farklı olmaktı. Diğer insanlardan,diğer hastalardan ve diğer erkeklerden...

Çok zor olsa gerekti yoksa onca çabama rağmen daha bir adım yaklaşamamak olur şey değildi doğrusu.

Yaklaşık bir gün önce konuşmuştuk malum şahısla ve ben 2 saate yaklaşan bir süredir kendimi ve kafamdaki o çekilmez düşünceleri unutmak için çabalıyordum. Bir taburenin üstünde belki 6 belki 7inci bardağımdaki sıvı gibi bu düşünceleriminde akıp gitmesini istiyorum . Eminim yine çok şey istiyorum.

Çünkü başım dönmeye başladığı halde hâlâ ondan başka bir şey düşünememek sarhoş olmamışım demektir.

Bir kaç nefes, bir kaç kadeh, bir kaç düşünce...

Durduğum yer çok mu dardı yoksa dünya çok mu üzerime geliyordu? Tavana gözlerimi diktim. Gayette genişti. Acaba klostro fobim mi vardı? Dünya çok üstüme geliyordu kesin...

Tavana bakarak derin bir nefes aldım. Kesinlikle bahtsızdım. Kader denilen şeye şu aylarda inanmaya başlamıştım. Gerçekten vardı. Yoksa bu rastgele karşılaşmalar olasılıklarım sonucu olamazdı. Bizi bir araya getirip her seferinde acı çektiren ancak benim bahtımdan beklenirdi. Şimdiden sahiplendiğime güldüm.

Barmen sonunda bir tepki vermemle bana baktı. Evet komik bir sey oldu ne var yani?

Yanımda bir hareketlilik hissedince kafamı yavaşça sağa kaydırdım ama başımın dönmesinden ötürü sadece göz ucuyla bir bayan olduğunu anlayabildim.

Fon deep yaptığım bardağı yüzümü buruşturarak masaya bıraktım. Barmene elimle işaret verince yanımdan ince bir ses duyuldu:
"- Bu benden olsun yakışıklı." Barmen buraya gelirken:
"- Kalsın" dedim. Bir viski daha söyledim. Anahtarımla bakıştım. Buradan arbayla ayrılamayacaktım büyük ihtimal. Arabaya binersem bu birazcık intihar olurdu. Dünya biraz dönüyorduda:
"-Hiç mi oluru yok?" Yanımdaki bayan konuşumca ilk bana demediğini zannettim ancak kimseden ses gelmeyince:
"-Efendim?" Barmenin uzattığı içkiyi alınca cevap verdi:
"- Kızla diyorum hiç mi oluru yok?" Kafamı biraz daha sağa kaydırıp gövdesine doğru bakmaya çalıştım ancak dünya yerinden oynadığından sadece elimle kendisini göstererek:
"-Sen?.." diyerek elimi bıkkın bir şekilde aşağıya indirdim. Hayır bize Dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü ortaokulda öğretiyorlardı da bu kadar olamazdı:
"- Buralara ait olmadığın çok belli. Hangi bara girdiğini bile önemsememişsin. O derece kafan bulanık. Bunun sebebide açık değil mi dostum? Şu ilişki zırvalıkları." yanımdaki psikolog bayan kendi analizini öne sürerken çok bitkin hissettim. Tanımadığım bir insan bile anlamışken malum şahış... aman lütfen anlamasın olur mu?:
"-Hey daldın! Neyse ben cevabımı aldım." Gözlerim sadece ellerini görecek kadar çevrilebildiğinden içkiyi fon deep yaptığını gördüm.

UZAKTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin