Düşünüyorum. Gerçekten, hem de uzun zamandır 3 gün belki 4 bilemiyorum. Pek günleri sayan ve tarihe dikkat eden bir tip değilimdir.Güneş hangi ara doğuyor ve hangi ara tekrar ölüyor bilmiyorum.
Masa da kahvaltı yaparken buluyorum kendimi. Sonra beynim beni ele geçiriyor ve tekrar yemek. Sanki o iki arada hiç hareket etmemişim gibi. Diğer odalar hiç kullanılmamış gibi.
Tabiki bir şeyler olmuştu. Her insanın hayatında olduğu gibi. Şirketten telefon gelmişti çizimlerin ne durumda olduğunu öğrenmek için. Bittiklerini söyledim. Diğer toplantıya getirmemi istediler 2 hafta ya da daha az bir zaman vardı. Bu iyiydi.Daha zaman vardı. Sonra tekrar çalışmaya başlayacaktım. Aynı klasik döngü... Temizlikçi gelmişti. Bir şirketle anlaşmıştım uzun zaman önce. üç-dört güne gelmeleri için. Aynı hayata devamdı. Her şey yerli yerinde sadece düşüncelerim bu kalıbın dışındaydı.
Bazı düşüncelerim cevap bulamayınca uzaya çıkmıştı. Kafam allak bullaktı. Ordan oraya beynimde sanki evler devriliyordu. Kulaklarımda sanki biri bas bas bağırıyordu. Ahh!
Fazlaca içki içme isteği uyandırıyordu bu durumlar bende. Ama mümkün değildi. Yasaklar listesindeydi bir kere. Yasak listesi demişken ilaçlarımı bu günlerde daha düzenli kullanmaya başlamıştım. Aklıma içki geldikçe yasak listesi ve ilaçlarımı hatırlıyordum , içeceğim zamanlara alarm kurmuştum.
Tamam tamam tabiki de bunlar aklıma geldiğinde direk onu hatırlıyorum.
Doğru tamam mı? Lanet olası kadın sank... Devamı gelse sanki kalbim param parça olacak ve nefessiz kalacaktım. Onun olduğu cümlede bile küfredemiyordum. Nasıl bir şey olmuştum böyle. Kendimi tanıyamıyordum. Önceden zombi gibi gezerdim, doğru. Ancak en azından bu kadar çok düşünmezdim. Sanki düşünceler beynimin her yanını fethetmişlerdi. Doğru, genelde düşünürdüm ama bu dalgınlıklarım ve boş bakışlarımın yanından bile geçemezdi.
Kafamı iki yana salladım ve kendime geldim. Etrefa baktım. Ah, evet çok güzel. Akşam olmuştu ve ben hâlâ masada oturmuş düşünüyordum. Lanet.
Kafam bir kaç saat boş olsa kendime gelecektim.Ama. Tanrım... Daha fazla dayanamayacaktım... İnanın bir daha en ufak bir şey düşünürsem bir yeri yumruklamam gerekecekti.
Telefonumu elime alıp And'i aradım. Uzun uzun çaldı yine... Ve sonunda açtı beyefendi:
"-Ne halt ettiğini hemen söyle!" Dedim.Ben sesimi hafif yükseltince(!) karşı taraf hemen atağa geçti:
"-Hop hop dostum. İyi misin?" deyince bana lafımı ikilettiği için bir kaç küfür mırıldandım:
"Ne halt ediyorsan oraya geleceğim o yüzden hemen söyle!" deyince hemen cevap geldi:
"-Tamam dostum tamam. Bizim sahildeyiz. Her zamanki yer." deyince sabaha kadar orda olacaklarını anladım. Telefonu kapatarak arabanın anahtarını ve telefonumu aldım. Yaklaşık 10 dakikalık bir yol vardı. Sürmek dikkatimi dağıtmıyordu. Nedense daha çok düşünüyordum. Sanki o 10 dakika bana 1 saat gibi geliyordu. Pekâlâ, müzik evet müzik. Pek dinlediğim söylenemzedi. O yüzden elimi torpidoya attım ve ilk gelen cd'yi taktım. Her ne olduğu pek dikkatimi çekmiyord...
Yavaşça başlayan şarkıyla önce kısa bir şok geçirdim. Sonra gözlerim radyoya gitti. Bütün araba taktığım şarkıyla çınlıyordu. Lanet olsun neden her kaçtığım şeyle baş başa buluyordum ki kendimi. Ne kadar kapatmak istesemde elim gitmiyordu sanki. Direksiyonu sıkı sıkıya tutuyordum.
Lanet garip zamanların hiçbirinde kendime hakim olamıyordum.
Her şey farketmeden gelişiyordu. Kontrol edemiyordum... Şuan olduğu gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAN
Ficción General"-Evet Rüzgar Bey buraya bu kadar telaş içinde gelmenizin bir sebebi olmalı. Sizinde bazı sorularınız vardı galiba ilk önce sizinkilerle başlayalım." deyince sırıttım. Tabiki... Elimi masaya koyarak yaklaştım. Gözleri bana doğru kaymamıştı bile ş...