Min Yoongi ne yapıyordu? Ne yazmıştı öyle?
Sabah kalktığı gibi attığı mesaja cevap gelmediğini görmüştü. Jimin şaşırmış olmalıydı.
Ah, her şey çok ani olmuştu ve birden yazıvermişti. Bundan pişman mıydı bilmiyordu ama kalbi sıkışıyordu. Jimin ile bir ilişkisi dahi yokken neydi bu ihanet duygusu?
Çıldırmak üzereydi.
"Gitme.
İnancını kaybetme.
Beni burada bırakıp gideceğini söyleme.
Anıların içinde beni geride bırakıp gitme.
Sana tutunamayan gözlerime bakma.
Sadece, kal."
Bunu yapması gerektiğini söyleyen beyni ona aynı zamanda bu uydurduğu yalanın arkasında durması gerektiğini de tembihliyordu. Kalbini dinlemeyi bırakmıştı ve daha az acı çekiyor gibi hissediyordu.
Sadece gibiydi işte. Kendini mi kandırmaya çalışıyordu? Acizce gelecekti belki ama evet, buna ihtiyacı vardı.
"Aldanma.
Şeytana uyma.
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez.
Biliyorsun, kış bittiğinde ilkbahar yeniden gelir.
Sadece gitme."
Her ağlayarak uyuya kaldığı gece, az yıldız veya hiç yıldız görünmeyen gökyüzüne aptalca dilek dilediği için oluyordu bunlar. Yoongi kayan değil, yerinde asılı duran yıldızlara dilek dilerdi. Korkardı çünkü çocukça, kayan bir yıldızın dileğiyle beraber öylece kaybolacağından.
"Bugün bittiğinde yarın farklı olacakmış gibi hissettiriyor.
Sensiz gidebilmem mümkün olacak mı?"
Elindeki telefonu sıkı sıkı tutarken yazdığı şeyin ardından cevap gelmeyeceğini bir gecede anlamıştı. Daha sonra bir şey yapmamaya karar verip yatağına girdi. İçindeki tedirginlik yüzünden gözüne uyku girmiyordu.
Minki'yi düşündükçe içindeki öfke canının acısını daha da körüklüyordu. Jimin'nin bilip de sessiz kaldığı olaylar yüzünden ona karşı beslediği duygular olduğu yerde karmaşa içindeydi.
Yoongi bilmiyordu neden gelmediğini. Hala onu beklemesine rağmen neden gelmediğini anlayamıyordu. Acaba farkıda olduğu şeyler Minki'yi bırakması için yeterli değil miydi? Ya da asıl olayı bilmiyordu.
Evet, evet. Kesin Minki'nin asıl yediği bokları bilmiyordu. Şimdi oturup anlatsa da ona inanmayacaktı. Peki o kör güzel gözleriyle nasıl görecekti bütün gerçekleri?
Ah, Yoongi yine düşünceler arasında boğuşurken birden nefesinin kesildiğini hissetti. Berbat durumdaydı ve midesindeki kasılmalar geçmiyordu. En son eve gelen temizlikçi noona ona zorla bir şeyler yedirmişti ama ne zaman olduğunu bile hatırlamıyordu.
Yataktan doğrularak telefonunu masaya bıraktı. O sırada masadaki pasaportu ve Japonya bileti gözüne ilişti.
"Tekrar görüşeceğimiz güne kadar ,hoşçakal.
Bilen biri var mı? Bilen biri var mı?
Nasıl hissettirdiğini.
Tekrar görüşeceğimiz güne kadar ,hoşçakal."
Evet bunu yapabilirdi. Bir hafta sonrasına olan bileti incelerken gideceğini düşünüyordu ve geri dönüşünü Japonya'da yapacaktı. Buradan ve Jimin'den oldukça uzakta.
Bu bir an Jimin için kanat çırpan minik kalbi üşüdü çünkü Jimin onun kalbini ısıtan hatta acı vererek kasıp kavuran tek etkendi. Onu ortadan nasıl kaldıracağını bilmiyordu, bu yüzden kaçıyordu. Bir süre olamayacaktı buralarda ve en sonunda atlatırsa buraya geri dönme gibi bir düşüncesi yoktu.
"İnanma.
Kalp kıran hikayelere inanma.
Minik kalbinin gitmesine izin verme.
Birlikte verdiğimiz sözleri hatırla.
Gözyaşlarım akmaya başlıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want you to hear | yoonmin
Fanfiction[semi-texting] Yoongi, ne zaman dinlediği şarkı ona Jimin'i hatırlatsa içinde büyüyen şeyi üstünde kocaman 'Jimin'e hissettiğim ama onun bana hissetmedikleri' kavanozuna tıkardı. Bir gün sabah kalktığında bu kavanozun kapağını aralık bıraktı ve sade...
