minniegi:
Ne
Jimin snsin değl mi
ELLrim tiriyor LANEt osun
(23.32)
Jimin bana cevap ver!
Lütfen...
Sen yazdın bütün bunları değil mi?
Bak sakinleştim hem, hadi gel doğru dürüst konuşalım.
(23.51)
Yoongi birden beyninde çakan şimşeklerle loş ışıkta tek kaldığı evden üzerine bir ceket bile almadan fırladı. Jimin ona gel demişti, öyle değil mi? O zaman koşarak gitmesi gerekiyordu. Hatta geç bile kalmıştı. Mesajı atalı kırk beş dakikayı bulmuştu çünkü.
Ayakkabılarını öylece ayaklarına geçirip bağcıkları umursamadan koşarak bahçeye çıkmıştı. Soğuk hava gecenin bu saatinde umrunda bile değildi. Jimin'den başka hiçbir şey umrunda değildi. Şu anda bildirim sesi gelip duran telefon bile.
Bağcıkları yüzünden bahçedeki parke taşlarına takılıp birkaç kere düşmüş ama ayağa yine kalkıp koşarak abisi ve Jimin'in evine gidiyordu.
Bir kez daha düşmesiyle sinirlenerek eğilip o bağcıklarını ayakkabısının içine sıkıştırdı. Nefes nefese ilerlerken telefonundaki bildirim sesleri susmuyordu.
Az önce düşünmüştü ya, Jimin'den başka bir şey düşünmüyordu. Aptallaşmış ve amansız bir şekilde kör olmuştu. Boynuna sanki biri kalın bit ip geçiriyor ama sıkmıyordu. Bu korku ve boynundaki ipin ağırlığı ile acı çekmesini istiyor gibiydi.
Evin bulunduğu sokağa girdiği gibi bu sefer telefonundan birinin aradığını belirten melodik ses Yoongi gibi boş olan sokakta yankılandı. Tek farkla diye içinden geçirdi, bomboşum ama kalbimdeki kavanoz Jimin ile dolu.
Cebindeki telefonu tamamen kapatmak için çıkardığında birden Jimin'in aradığını görmesiyle düzensiz nefesleri iki kat onu zorlamaya başladı. Düzensizlikleriyle oksijeni vücuduna istikrarsız alan çocuk gözleri karardığı için yandaki bahçe duvarına sırtını yasladı.
Telefonu açtı ve kulağına götürdü.Jimin'in sesini mi duyacaktı şimdi, uzunca bir aradan sonra?
"Alo, şey ben onu-"
"Jimin?"
"Yoongi bak yanlış oldu tamam-tamam mı? Aslınd-"
"Açıklama istemiyorum. Sadece, sesini duysam olmaz mı?"
Yoongi bekledi ve karşısındakinin de nefes nefese olduğunu fark etti. Acaba heyecanlanmış mıydı? Ah, bu ona umut veriyordu. Geç kalmışlıklarını unutması için beynine komut gönderiyordu.
"Bak, benim gitmem lazım. Şey, bir işim vardı ve ben-benim dönmem lazım."
Aceleci tavrı arasında kesik kesik mırıldanarak bir şeyler gevelemişti. Yoongi onun tatlı bu ses tınısını da duyduğu için dizlerinin bağının çözülmesiyle duvarın dibine sırtından destek alıp kayarak oturdu. Gitsin istemiyordu.
"Lütfen gitme..."
Gözleri dolarken fısıldadı kesik kesik. Acizlik akıyordu sesi ama düşünmemişti bile ne diyeceğini. İçindeki, bu çocuğa karşı beslediği duygu selleri biriken kavanozun kapağı gözlerinden bir yaş düşerken aralanmıştı.
Her şeyi şimdi dökecek ve o kavanozu sevdiği çocuğa karşı boşaltacaktı. Ancak o zaman bir nehir yaratabilirdi, Park Jimin'e hissettiklerinden. Sonsuz akan ve içinde ikisinin duyguları kaybolacak kadar büyük olan bir nehir...
Ama uzaktan gelen peltek ve her halinden sarhoş olduğunu anladığı tanıdık ses hayallerine ve kavanozun kapağına iki kat zincir geçerek kilit vurmuştu. Sadece Jimin'in açabileceği türden.
"Jimin neredesin Tanrı aşkına! Bıraktın beni böyle, madem barıştık gel ve gönlümü al, sevgilim! Ah, zor durumdayım..."
Ah, Yoongi anlamıştı Jimin'in telaşını ve gece vakti olan işini. Ama yine de yalvarıyordu. Adım sesleri telefona daha da yaklaşırken umutla yalvarıyordu.
"Jimin şimdi gitme...
Buradasın ama uzun sürmeyecek.
Sadece o belirli şarkıya kadar,
seni tetikledi.
Kalp kırık.
Onlar asla durmayacaklar."
"..."
"Bilmek istemiyorum.
Tahmin ediyorum nerede olduğunu.
Uzağa gitme.
Hepsini anlattılar,
ikimiz de zor olduğunu biliyoruz.
Gitme, gitme uzağa."
"Yoongi..."
"Sadece beni yalnız bırak.
Zihnim,
zamanımı harcıyorsun.
Artık o büyüklükte adımlar atmıyorum."
"Bak sana yazacağım sonra, tamam mı? Bir yanlış anlaşılma oldu attığım mesajda. Gitmem lazım şim-ah!"
Yere düşme sesi geldikten sonra odada ıslak ve ahlaksız sesler yükselmeye başlamıştı. Jimin telefonu kapatmadan yere düşürmüştü.
Yoongi hıçkırıklarını tutup telefonu buz gibi olan elleri ile kapatmıştı. Daha sonra buraya gelirken fark etmediği düştüğü için parçalanan dizlerine kafasını yaslayarak Jimin'den gelen mesajlara baktı.
chimhasjam:
yoongi, pardon ben onu minki'ye gönderecektim
gerçekten üzgünüm
hey bak şu sikik mesajlarına
min yoongi yolda falan değilsin, değil mi
bak cidden yanlışlıkla oldu
başka bir algıya kapılmanı istemiyorum
sana diyorum mankafa
lanet olsun gitmem lazım
(00.02)
seni arayacağım
Yoongi'nin boynunda duran ip asıl şimdi sıkmaya başlamıştı. Dinlediği şarkılar birbiri ile çarpışıyordu aklında. Hiçbiri bu yaşadığının üstüne dinlenmezdi ama dinlemek istiyordu. Tabi buradan kalkabilirse veya evin yolunu bulabilirse.
Onun geç kalmışlıkları hançer gibi batıyordu ruhuna. Onu elde edememesinin tek nedeni geç kalmış olmasıydı. Abisi hırsından Jimin'i de elinden almıştı. Diyecek veya yapacak bir şeyi yoktu. Bu yüzden şarkının kalanını yalnızlığına fısıldadı.
"Burada, ama uzun sürmeyecek.
O belirli şarkı gelene kadar.
Bilmek istemiyorum.
Nerede olduğunu tahmin ediyorum.
Ama uzağa gitme.
Bırakmaya çalışmalıyız,
zor olmasına rağmen.
Sadece git, ama uzağa gitme."
xxx
Hiçbir şey için geç kalmaman dileğiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want you to hear | yoonmin
Fanfiction[semi-texting] Yoongi, ne zaman dinlediği şarkı ona Jimin'i hatırlatsa içinde büyüyen şeyi üstünde kocaman 'Jimin'e hissettiğim ama onun bana hissetmedikleri' kavanozuna tıkardı. Bir gün sabah kalktığında bu kavanozun kapağını aralık bıraktı ve sade...
