Bir an uykuya daldığını hissettiği zaman sabaha karşıydı, Yoongi'nin. Uyandığında da güneş falan parlamıyordu çünkü hava olduğunca kapalıydı.Eli otomatik olarak telefonuna gidiyordu. Onu cebine koyarak doğruldu.
Yerinden dengesiz hareketlerle kıpırdanırken başındaki ağrıya alıştığı için aldırmadan banyoda yüzünü özensizce yıkadı ve daha sonra ilk yardım çantasından ağrı kesici alırken aklına dün Jimin'in buraya geldiğini hatırladı ve düzgün yürüyemediği de. Birden ilk yardım çantasını kapıp salona koşmaya başlamıştı.
Sonra aniden durdu. Çünkü onu uyurken görmeyeli olmuştu baya. Ne yapacağını bilemez bir şekilde salonun kapısından kafasını uzatmıştı. Hemen kafasını geri çekip elini kalbine götürüp yaslandığı kapı pervazında aşağı doğru kaydı.
Oturduğu yerden, elindeki ilk yardım çantasının kulbunu sıkarak kafasını bir daha uzattı ve ilk sefere göre daha uzun baktı.
Gördüğü beden yüzünden kalbi bulunduğu küçük yerde bir sağa bir sola dövünmeye başlamıştı. Yerden kalkarak yavaşça emeklemeye başladı. İlk yardım çantasıyla çok zor oluyordu ama aldırmadı çünkü ayağa kalkacak gücü yoktu. Hemen Jimin'in yattığı kanepenin önünde, halının üstünde durdu. Elini telefonuna atıp onun fotoğraflarını çekti, daha sonra ise dikkatini Jimin'in attığı ve Yoongi'nin gece gözünden kaçırdığı mesajları gördü.
chimhasjam:
Yükselen bir fırtına var.
Ve ben bütün bunların ortasında yakalandım.
Kontrolünü eline alıyor,
olduğumu düşündüğüm kişinin, eskiden tanıdığım çocuğun.
Tanrım, dayanamıyordu. O kadar güzeldi ki gözleri dolmuştu. O kadar güzeldi ki, gözleri kendinden şüphe etmişti. Ve yine o kadar güzeldi ki, gözleri böyle bir manzarayı tekrar gördüğü için özlemden bu manzarayı gözyaşları ile kutluyordu.
Gözler bu uyuyan bedeni gördükçe kadehlerine yeni bir gözyaşı dolduruyorlardı. Birbiri ardına devrilen kadehler ve sonu özlemle damlaların bulduğu yollar... Gözleri bir süre sarhoş kalacaktı Yoongi'nin, bu güzel çocuk böyle uyumaya devam ettikçe.
Jimin'in ok gibi olan kirpiklerinin çevrelediği iri gözlerini izledi bir süre Yoongi. Yavaşça minik burnunu turladı ve en sonunda gözlerinin resmen şişenin dibini bulduracak kadar içmesine neden olacak güzel olan dudaklarında. Şişenin dibini gören özlem dolu gözler sarhoştu. Ondandı belki de bu kadar büyülenmiş görünmesi.
Minik elleri üstündeki örtünün bir ucunu tutmuş ve tombul yanağının altına sıkıştırmıştı. Böylece yanağı sıkışmış ve kuru dolgun dudakları aralanmıştı Jimin'in. Yoongi gözleriden kalbine doğru damlayan damlaları unutup yutkunarak ince uzun beyaz parmaklarını ona uzatmaya başlamıştı.
Ona dokunmayı o kadar çok özlemişti ki. Değmesine santimler kala birden durdu. Yüzüne çarpan gerçekliklerle titreyen elini kendine doğru çekti hızla. Düzensiz atan kalbinin üstüne bastırdığı soğuk eline sarıldı.
Jimin, buraya Yoongi için gelmemişti ki. Hiçbir zaman gelmeyecek gibi hissediyordu.
Telefonunun klavyesinde titreyen parmaklarını dolaştırdı.
minniegi:
Karanlıkta bir ışık var ve sıcaklığını hissediyorum.
Ellerimde, kalbimde, neden tutunamıyorum?
Odaya dolan bildirim sesi ile kıpırdanan çocukla Yoongi hızla gözlerini sildi ve boğazını temizledi. Kaşlarını çatan Jimin korkuyla birden yerinde doğrulunca ayağını koltuğun kenarına çarpmıştı.
"Ah!"Yoongi aceleyle yerinden doğruldu dolu gözlerle ayak bileğini tutan minik ellerin üstüne ellerini koydu.
"Ne oldu? Çok mu acıdı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want you to hear | yoonmin
Fanfiction[semi-texting] Yoongi, ne zaman dinlediği şarkı ona Jimin'i hatırlatsa içinde büyüyen şeyi üstünde kocaman 'Jimin'e hissettiğim ama onun bana hissetmedikleri' kavanozuna tıkardı. Bir gün sabah kalktığında bu kavanozun kapağını aralık bıraktı ve sade...
