Yoongi, Jimin'in tepkisini ölçmek amaçlı onun yüzüne bakarken. Bir belirti gördüğü an dizlerinin titrediğini hissetti. Elindeki bileti yerine koyarken öylece ona bakan Yoongi'ye gözlerini çevirmeden minik adımlarla koridora saptı ve bonyoya girdi.
Yoongi görmüştü gözlerinde, gitmesini istemiyordu.
Ama susuyordu. Hep susardı.
"Birbirimizi bulduk.
Yıkılmış bir yerden çıkmana yardım ettim.
Bana rahatlık verdin.
Ama sana aşık olmak benim hatamdı."
Öylece düşüncelere dalmıştı yine. Dün buraya Minki için değil Yoongi için geldiğini söylemişti. Ama neden bu Yoongi'ye başka bir yalan gibi geliyordu. Mutfağa gidip küçük bir kahvaltı tepsisi hazırlamaya koyuldu. Domatesleri tahta üzerinde dilimlerken hayallerinin ve hayatının da böyle dilimlere ayrıldığını izliyordu.
Birden acıyla irkilince parmağını kestiğini gördü. Artık alışmıştı bu yüzden dert etmeyip suyla yıkarken hazırda bulundurduğu yara bantlarından aldı mutfak dolabından.
Parmağına sararken kıkırdadı. Delirmiş gibi hissediyordu çünkü hiçbir şey gerçek hissettirmiyordu. Gerçek görünümlüydü. Zaten bu gerçeğe yakın görüntüde Yoongi mutlu görünüyordu.
Ama gerçekte değildi. Yorulmuştu. Çünkü Jimin susuyordu.
Jimin bir kere ona yardım etmişti eline yara bandını yapıştırırken. Unutması imkansız anılardan biriydi çünkü onun dokunuşları endişeliydi. Yoongi için endişelenmişti. Şimdi ise hepsinin yalan olduğunu düşünüyordu.
"Seni zirveye koydum.
Sana gururla ve açıkça sahip çıktım.
Zor zamanlarda, zor zamanlarda,
seni yakınımda tuttuğuma emin oldum."
Mutfağın önünden geçen kendi giysilerini giymiş Jimin, gideceğinin sinyallerini veriyordu. Hızlıca hazırladığı tepsiyi kavrayıp salona adımladı Yoongi. Ama Jimin vestiyere asılı kırmızı renkli kadın kabanına bakıyordu.
"Kız arkadaşının mı?" Jimin yutkunarak sordu. Bir süre cevap gelmeyince Yoongi titreyen ellerini sabitlemeye çalışıyordu. Salona adımlayan Jimin'i takip etmekle kaldı sadece.
Hayır, temizlikçi noona unutmuş olmalı diyemedi. Yalan söylüyordu ama yapacak bir şeyi yok gibi hissediyordu.
"Hiçbir şey hissetmediğimi söylemiştim, bebeğim, ama yalan söyledim.
Senin hayatın için neredeyse kendimden bir parça keserim.
Sanırım sadece sen kararını verene kadar başka bir pit duruşuymuşum*
Sadece zamanımı harcadın."
Her şekilde onun gideceğini biliyordu. Sadece biraz daha kalmasını sağlamak istiyordu. Çünkü yüzünü kim bilir ne zaman görecekti bir daha.
Koltukta telefonuyla uğraşan Jimin'in dizlerine bıraktığı tepsiden zaman kaybetmeden çatala taktığı salatalıkları ne olduğunu şaşmış çocuğun ağzına tıktı. Mesaj gelen telefonu umrunda değildi şu an.
"Hiçbir şey yemedin. Yemeyeceğini de biliyorum. Ye öyle git bari."
Yoongi açıklama yaparken domatesleri de ağzına tıkıştırdı küçüğün. Jimin itiraz etmiyordu ve şişmiş yanaklarla ağzındakileri çiğnemeye çalışıyordu. Kabul etmek istemese bile onun bedenine başka arzularla dokunan birinden çok böyle masumca dokunmadan bile şefkat gösteren bedeni özlemişti.
Yoongi dayanamayıp yanağı şiş olan çocuğun saçlarına daldırmıştı elini. Hafifçe okşarken nefesi soluk borusunda takılı kalmıştı. Neden daha da güçleniyordu içindeki sevgi? Neden bitmiyordu? Sadece canı acıyordu Yoongi'nin. Şimdi ellerine değen ve parmak uçlarını karıncalanmasına neden olan saç tutamlarına başkasının dokunacak olması ona acı veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want you to hear | yoonmin
Fanfiction[semi-texting] Yoongi, ne zaman dinlediği şarkı ona Jimin'i hatırlatsa içinde büyüyen şeyi üstünde kocaman 'Jimin'e hissettiğim ama onun bana hissetmedikleri' kavanozuna tıkardı. Bir gün sabah kalktığında bu kavanozun kapağını aralık bıraktı ve sade...
