♪ shouldn't come back ♪

2.2K 261 120
                                    

Yoongi birden açtığı gözleriyle doğruluğu sert yere nereden geldiğini kestirmeye çalıştı. Gri yorganının bir kısmı hala üstünde ve bir ayağı düştüğü yatağındaydı. Yeni yeni yataktan düştüğünü anladığında tutulmuş eklemleri ve gördüğü berbat rüya yüzünden sırılsıklam olmuş üstü ile yerden bir iki denemede kalktı. Düştüğü rahat yatağa tekrar yattığında kaçan uykusu ile düşünmeye başladı. Yeni evindeydi.

Japonya'ya geleli bir hafta olmuştu.

Kimse onu merak etmemişti giderken. Ama herkesin haberi olmuştu burada yaptığı geri dönüşle.

Geri dönüşü büyük ses getirmişti ve ona olan ilgi fazlaydı. İlk başta çok ara verdiği için değişik gelse de sonradan alışmıştı bu ilgiye Yoongi. Telefonlar, röportaj teklifleri, iş birliği yapmak isteyenler sıradaydı. İş için kullandığı telefon sessizde olmasına rağmen ışığı yanıp sönüyordu. Gecenin bu saatinde bile arayan vardı.

Bir sürü samimiyetsiz telefon almıştı ve sahte sevecenlik görmüştü. Bunları takmıyordu çünkü normal hayatında sahtesi bile yoktu. Telefonu çok nadir çalar, mesaj kutusuna fatura veya reklam bildirimleri gelirdi. Yakın zamana kadar bu böyleydi. Hatta kapı zilinin melodisini bile unutmuştu Kore'deyken.

Ama şimdi kesinlikle yalnız hissetmiyordu. Bu kadar sahteliğin arasında düzenlediği imza gününde onu görmeye gelenlerin gözündeki saf neşeyi, karşılıksız sevgiyi ve saf şefkati görmüştü Yoongi.

Elindeki imza atmaktan dolayı yara ve yer yer su toplayan elini incelerken gülümsedi.

Hepsiyle tek tek ilgilenmişti ve insanları bir imza vererek, ellerini tutarak veya onlarla sohbet ederek onları nasıl bu kadar kolay mutlu edebildiğini düşündükçe mutlu oluyordu.

Min Yoongi mutsuz olabilirdi ama kesinlike mutlu edebiliyordu. Kocaman kalbi ve parlak gülümsemesi yüzünde olduğu zaman mutlu olmanız için ona bakmanız yeterliydi.

Ama ne kadar gülümsese de boşlukta gibi hissediyordu.

Çünkü Jimin yoktu.

Sadece alışık olmadığı bu şey onu boşlukta hissettiriyordu. Ama kesinlikle acı çekmekten daha iyiydi. Yalnızlıktan ve ağlamaktan da.

Yoongi bugün olan fan buluşmasının öncesinde menajerinin ona getirdiği iş birliği sözleşmesinde kalmıştı aklı. Jimin'in şirketiydi ve büyük ihtimalle Jimin ile çalışmasını istiyorlardı. Ama Yoongi o ara karar verememiş ve askıya almıştı.

Onun sesini deli gibi canlı duymak istiyordu ama bir kez daha kendi iradesini ayaklar altına almayacaktı. Gerçekten fazla yorulmuştu.

Onu hayatından yavaşça çıkarmaya çalışıyordu. Ama her yerde o vardı. Gayet iyi gittiğini düşündüğü bir anda, ki o bugün oluyordu, hayranlarının arasında siyah şapkalı ve gözlüklü biri dikkatini çekmişti.

İlk başta tam anlayamamıştı ama nerede görse tanırdı. Bu Jimin'di.

Yoongi biliyordu ki, o pişman olmuştu. Ve onun eskiden yaşadıklarını şu an o yaşıyordu. Her ne kadar saklamaya çalışa da gözlerinin altındaki morluk ve şişlik bunu açıklıyordu.

Jimin yalnızdı, kimsesi yoktu şu an. Yeni yeni pişman olup geç kalınan zamanların ardından bakıyor ve kim bilir belki daha nelerle uğraşıyordu.

Yoongi onu görmemiş gibi yapmakta çok zorlanmıştı. Ne de olsa görmemiş, duymamış ve bilmiyor gibi yapmak Jimin'in işiydi.

Onun ilk yaptığı gibi Jimin'i görmemezlikten gelmişti ve bu ne kadar kalbini acıtsa da artık bunu takmıyordu. Jimin daha fazlasını da çektirmişti. Bu onların yanında bir şey değildi.

songs that i want you to hear | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin