Arkasından bir güç onu sırtından kaldırma ittiğinden beri Yoongi, ne olduğunu şaşmış ve insan kalabalığını kafasında tartıp anlamlandırmaya çalışıyordu.
Karşı tarafta arabayla bekleyen menajer arabasından ona doğru koşan menajerleri görüyordu ama tepki veremeyecek kadar şoktaydı.
Ayağa kalktığı yerde derin nefesler alarak insan kalabalığını yardı ve ambulansı telaşla arayan bir kişinin omzuna çarpıp sendeledikten sonra kendine geldi. Bir şeyler dönüyordu ve Yoongi algılamak için fazla bulanık bir zekayla kalabalığın ikiye yarıldığı ve ayrı ayrı kümeler oluşturduğu görmesi anladığı anlamına gelmiyordu.
Sonra birden kendine yaklaşan motoru bazı parçaları eksilmiş ve dağılmış bir şekilde yolun kenarında gördüğü gibi birden iki kalabalıktan birini araladı. Gördükleri ile başını elleri arasına aldı.
Kan vardı...
Diğer kalabalığı yardığı an yerde yarı açık gözlerle sorulan soruları ya algılayamadığı için ya da Japonca olduğu için cevap veremeyen yüreğinin sızısını gördü.
Etrafındaki insanları defederek yanında diz çöktüğünde kanayan alnından süzülen kanın gözyaşlarına karıştığı yanağına elini koydu.
"Jimin..."
Acı içindeki çocuk hafifçe öksürerek karnını tutmaya devam ederken zorlukla açtığı gözlerinden süzülen yaşlarla fısıldadı. Karnına saplanan -büyük ihtimalle motorun farlarından olan- cam parçasının etrafını sıkı sıkı tutmuştu.
"İyi-iyisin, değil mi hyung?"
Yoongi ne yapacağını bilemez bir şekilde gözleri dolu dolu ona bakarken etrafındaki insanlar telefonlarını çıkarmış salak saçma işler peşindeydiler. Yoongi sadece Jimin'e odaklanmışken küçük olan konuşmak için açtığı ağzını, ağzından akan kan yüzünden kapatmak zorunda kalmıştı.
"Hyung, ben belki bencilim. Ama sana yemin ederim, senin için yapmayacağım şey yok. Her şey için, üzgünüm. Sana seni sevdiğimi söyleyemediğim için, bencilliklerim için, en çok da korkak olduğum için...O geldiği zaman inanma..."
Öksürükleri cümlesini tamamlamasını önlemişti ve ağzından süzülen kan onu boğuyordu. Cümleleri kesik kesik duyulurken de çok anlaşılır değildi. Yutkunduktan sonra gözleri kaymaya başlamıştı. Ama daha söylemesi gereken şeyler ve onlarca özür vardı.
Jimin yine korkuyordu, bu sefer bir daha gözünü açamamaktan.
Yoongi omzundan çekildiğini hissetti. Sağlık görevlileri hızlıca müdahale ederken Yoongi yolun karşısına doğru sürükleniyordu. Tek hatırladığı çırpınıp ağlamasıydı. Arabaya bindirilirken ve ortamdaki karışıklığı yeni yeni çözmüşken araba seyir haline geçmişti.
Menajerler aralarında video kayıtlarından bahsediyorlardı. Yoongi ağlayarak arka koltukların birinde öyleye otururken gözleri kararmaya başlamıştı.
Nerede olduğunun ve ne yaptığının farkında falan değildi sadece gördüklerini anlamlandırmaya çalışan beyni inkar ediyordu.Bir daha Jimin olmayan bir dünyaya göz açmak istememesi aklında dönen tek düşünceydi.
&
Gördüğü kabusundan uyandığı an nefes nefese yatağında doğrulan beyaz teni iyice solmuş Yoongi etrafına anlamsız bakışlar atarken yüzündeki gerginliği hissedip ellerini yüzüne atmıştı.
Kurmuş göz yaşları rahatsız hissettirirken ellindeki serumu fark etti. Kabusunun gerçek olmamasını dilerken kafayı yemiş gibi hissediyordu. Deli gibi telefonunu aramaya başlaması ile serumu hışımla çekip atmıştı. Bunu ilk yapışıydı ve can acısı o kadar da fazla değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
songs that i want you to hear | yoonmin
Fanfic[semi-texting] Yoongi, ne zaman dinlediği şarkı ona Jimin'i hatırlatsa içinde büyüyen şeyi üstünde kocaman 'Jimin'e hissettiğim ama onun bana hissetmedikleri' kavanozuna tıkardı. Bir gün sabah kalktığında bu kavanozun kapağını aralık bıraktı ve sade...