♪ i'm sorry ♪

2.3K 245 147
                                        

Yoongi, bu haftaki son imza gününü bitirmişti ve bir sonraki hafta boş olacağını öğrendiğinde neredeyse oturup ağlayacaktı çünkü bu iş zordu. Sürekli gülümsemek zorunda olmak,önündekilerle ilgilenip onları dinlemek ve sayısız imza atmak...

Bunlar o kadar zordu ki bir an her şeyi bırakıp kaçmak istemişti. Ağlayarak yapmak istemediğini ve eski evine dönmek istediğini söylemek istemişti ama onu durduran tek şey hala onu bir gölge gibi izleyen Jimin'di.

Ona, onsuz da bir şeyler yapabildiğini göstermek istemişti. Yapıyordu da. Jimin onu öylece arkalarda izlerken yüzüne sahte bir gülücük yerleştirip önünde olan herkesle ilgileniyordu.

Biliyordu, Jimin'in içi gidiyordu.

Bir zamanlar Yoongi'nin de içi gidiyordu. Canı da yanıyordu. Jimin anlasın istiyordu, canının ne kadar yandığını.

Bunu gündüz yapmasına rağmen gece onun canını yakmaya çalıştığı için ağlayarak uyuyordu,Yoongi.

Birine dokunamıyordu bile, bir gün onun elini yeniden tutabilirim umuduyla. Şimdi tam karşısında duruyorken onu bu kadar kolay affedemezdi.

Bu kadar kolay olmamalıydı uykusuz geceler, yemek yiyememekten kilo vermeler, ağlamaktan kusmalar.

Bir o kadar yine kolay olmamalıydı onu hala zümrüt gibi parlak ve deli gibi sevmek ama yeşili gibi ölmek.

Bal gibi de kolaydı işte. Aşkından ölmek de, affetmek de, diğer her şey de.

Ama zoru oynamalıydı. Onun korktuğu şeyler kadar Yoongi de korkuyordu bir sürü şeyden ama o bunları takmamıştı.

İmza günü bitmesine rağmen oturduğu sandalyeden boş binada yayılan sesle arkasına yaslandı ve masanın üstündeki telefonu aldı.

chimhasjam:
Hyung, gülümsemen
çok güzel

minniegi:
Teşekkürler?

chimhasjam:
Ah, şey böyle birden şey
anlık yazdım.

minnegi:
Neden hala boş salondasın?

chimhasjam:
Hiçte bile.
Ben otelimdeyim.

minnegi:
Bebeğim, nefes sesinden bile tanırım seni :)
Ki bu iç çekişler ağladığının göstergesi.
Yalnız ağlamak nasıl bir duyguymuş?

chimhasjam:
berbat, hyung
iğrenç hissettiriyor

Yoongi ayağa kalkarak salonun en uç köşesinde duvar kolonunun arkasında sessizce ağlayan çocuğun yanına yürürken birden kendi kendine durdu. Kalbi sıkışıyordu o ağlayınca ama, Yoongi birçok kez tek başına ağlamıştı.

Bu aklına gelince hala iç çeken çocuğu yumruklarını sıkarak orada tek bırakmak üzere salonun çıkışına doğru yürüdü. Titreşen telefonu tam boş salondan çıktığı an cebinde kendini belli etti.

chimhasjam:
Hyung, gitme.
Yalvarırım, beni tek bırakma.

Bu mesaj Yoongi'ye tanıdık gelmişti. Bu yardım çığlığı, bu feryat ve tabi ki tek başına kalış. Sokakta o dondurucu soğukta dizleri en az kalbi kadar yaralı ve dağılmış bir şekilde Jimin'e yalvarmıştı. Ama Jimin o gece Minki ile sevişmişti.

Yoongi gitse bile şu an, yaptığı onun kadar kötü olamazdı.

Kimsenin olmadığı koridorda duvarın dibine çökerken elindeki telefonu sıkı sıkıya tutuyordu.

minnegi:
Sana da tanıdık geliyor mu bu yalvarışlar?
Neden gitmeyeyim Jimin?
Ha?
Bana bir neden söylesene.

chimhasjam:
Korkuyorum.
Buraya gelecek, hyung.

minniegi:
Hala bencilsin.
Sadece sen korkuyorsun sanki.
Ben gidiyorum Jimin-ah,
çünkü sen benden yüzlerce kere gittin, hala da gelmiş sayılmazsın.
Ben gitsem ne değişir sonuçta?

chimhasjam:
Senin için korkuyorum. Sana bir şey yapacak diye.
Senin için korkuyorum. Sana bir şey|
Senin için korkuyorum|
Senin için kork|
Sen|

Üzgünüm.

minnegi:
İlahi, güldürdün.
Şakacı çocuksun :)
Hala büyüyememiş bir çocuk.

Yoongi bunları yazarken bir yandan da akan gözyaşlarını siliyordu. Onunla kırıcı konuşmak, Yoongi'nin daha çok canını yakıyordu. Titreten elleri gibi mesaj bildirimiyle gelen titreşime cevap vermek istemiyordu.

Evine geçtiği zaman ilk işi Jimin'e göz kulak olsun diye birini göndermek olacaktı çünkü aklı onda kalırdı. Ondan önce klavyede ellerini gezdirmeye başladı.

minniegi:
Bir an için, anılarımızdaki bize bak.
Sen ve ben, ikimiz.
İyi anılar içinde.
Gülüyoruz, ağlıyoruz.
Beraber çok fazla anı paylaştık.

chimhasjam:
Ne tür anılar kaldı seninle?
Sana karşı gerçekten umursamaz mıydım?
Sormak istiyorum. Bilmek istiyorum.
Sadece iyi anılarla kalan ben miyim?

minnegi:
Hep yalnızmışım gibi hissettiriyor.
Bana anlattığın hikayeler, yalnızca mızmızlandığını düşünürdüm.
Daima benimle aynı hissettiğini düşünürdüm.
Seninle aynı yolda yürümek, seninle aynı hissetmek...

chimhasjam:
Yanılsamamda, kafamda, mutlu görünüyordun.

minniegi:
Kötü olan bendim değil mi?
Berbat olan bendim, değil mi?

chimhasjam:
Sonuna kadar bencil hallerimle,
ben berbattım, değil mi?
Hala zorluk çekiyorsun, değil mi ?
Sonuna kadar sadece benim için mutlu anılar olacak.

minnegi:
(Görüldü)

chimhasjam:
Gitme.
Beni bırakma.
Unutulmuş anılarımızdaki sen,
gitme.
Gitme, lütfen beni bırakma.
Bilirsin, bu beni yıkacak...

Hala zorlanıyorsun.
Berbat biriyim.
Özür dilerim.
Çok özür dilerim.
Çok zorluk çekiyorsun,
sadece iyi olan ben miyim?
Hala sorumsuzca özür diliyorum.

minniegi:
Üzgünüm, şu an iyiyim...

İyi falan değildi ama iyi göründüğüne emindi. Kimse ne olduğunu bilmiyordu. Şu anda canı çıkacakmış gibi acı çektiğini ve kollarını ağlayan miniğe sarmamak için nasıl zorlandığını kimse bilmiyordu.

Jimin güçsüz ve savsak adımlarla Yoongi'nin ardından yürürken tek dileği onun arkasından sarılmaktı. Ama kendinde o gücü ve cesareti bulamadığından sadece yavaşça ve korkak adımlarla Yoongi'yi takip ediyordu.

Yoongi dizleri titreyerek dışarıda onu bekleyen menejer arabasına yürürken yolun karşısına geçmek için bir an trafik ışığını unuttu.

Daha sonra dönüp baktığında kendisine doğru gelen bir motor gördü.

Bazen görmek birçok şey için geç kalmışlıktı.

Geç kalmışlık ise pişmanlık.

xxx

Jonghyun-ah :')

songs that i want you to hear | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin