"Arya Hanım sıra sizde içeriye buyurun..."
Danışma görevlisi önden yürürken elimi karnımın üstüne koyarak sıktım. Her iş görüşmesinde karnıma ağrılar girmesinin bir sebebi olmalıydı. Belki de ağrılarımın sebebi gastrit ya da ülserdi. Yoksa neden her defasında karnıma sancılar girsin ki?
"İçeriye buyurun..." Görevli kapıyı açıp içeriye girmemi isteyince başımı olumlu anlamda sallayarak içeriye girdim. Arkamdan kapı çekilirken tek odak noktam önündeki dosyaları inceleyen adam olmuştu. Beni fark edip başını çevirdiğinde "Ayakta kalmayın şöyle geçin..."dediğinde yutkunarak söylediğini yapıp deri koltuğa oturdum.
"Arya Hanım değil mi?" diye sorduğunda başımı olumlu anlamda salladım. Benim atik olup konuşmam gerekirken nutkum tutulmuş gibi adama bakıyordum. Başını eğdiğinde az önce dolmuş olduğum forma göz atmaya devam etti.
"Burada maliye mezunu olduğunuzu tecrübe olarak da yıldır kasiyerlik yaptığınız yazıyor. İşten neden ayrıldığınızı öğrenebilir miyim?"
Şimdi patronum askıntı oldu desem olmaz "İş yerimle ilgili bazı kişisel sorunlarım oldu. Genel olarak o iş bana bir gelecek vaat et etmiyordu. Bu yüzden kendimi geliştireceğim bir alana yönelmem gerektiğini düşündüm."
"Bana günlük yaşantınızda neler yaptığınızı söyleyebilir misiniz? Arya Hanımın bir günü nasıl geçiyor?"
"Şey çalıştığım zamanlarda sürekli işimle ilgileniyordum. İş ve ev arası bir döngüm vardı. Şimdi ise işten ayrılalı iki ay oldu bu süre zarfında aktif olarak iş aradım. Bakın bu alanda tecrübe sahibi olmayabilirim ama kendimi geliştireceğime dair inancım büyük... Hem kimse anne karnında tecrübe sahibi olmuyor değil mi? Gidip kendime tecrübe aşısı falan da yaptıramayacağıma göre bir yerlerden başlamam gerekiyor."
"Haklısınız bende annemin karnında öğrenmedim. Bu söyledikleriniz zaman ve emek isteyen şeyler... Arya Hanım açık olmak gerekirse kriterlerini bize uymuyor ben özel asistan istiyorum. Disiplinli ikna kabiliyeti yüksek..."
"Yaparım. Ben gerçekten bu işin altından kalkabilirim..."
"Ve sözümü kesmeyecek bir asistan... Özetle bu işe uygun değilsiniz... Ama ben size bir şans vermek istiyorum." Ciddi miydi? Ağzım açık ona bakarken biraz panik birazda heyecanla ayağa kalkıp elimi uzattım.
"Sizi asla pişman etmeyeceğim. Söz veriyorum çok çalışıp..."
"Sakin olur musunuz? Siz işe alıyorum fakat iki haftalık bir deneme süreciniz olacak. Şimdi sakince yerinize oturun da diğer şartlarımızı konuşalım..."
"Olur... Olur, ben otururum." Yerime oturunca ellerimi önümde birleştirip parlayan gözlerle yeni patronuma baktım. Şükürler olsun ki artık bir işim vardı. Patronum bana iş hakkında detayları anlatsa da benim anın mutluluğuyla aklım beş karış havadaydı. Patronum on dakika boyunca yapacağım işleri ve kurallarını anlatmıştı. Bende sessizce onu dinlemiştim. Sonunda konuşması bitmiş olmalıydı ki kaşlarını çatıp yüzüme baktı. Galiba en son bir soru falan sormuştu.
Bende gülümseyerek "Hemen işe başlayabilir miyim?" diye sordum.
"Az önce size zaten hemen başlayabilir misiniz diye sordum..." Tabi ya sordun "Yani o anlamda demedim. Şey nerden başlamamı istersiniz size kahve getirmemi ister misiniz ya da başka bir şey..."
Patronum sinirlendi mi bilinmez elini başına vurup "Asistanın sadece kahve getirip götürdüğünü mü sanıyorsunuz? Sizi ayakçım olarak almadım işe özel asistanım olarak aldım."
Cevap vermek yerine alt dudağımı dişledim. O da telefonun saatine bakıp "Dışarıya çıkıp sekreterimin yanına git... Seni öğle yemeğine götürsün orada da bütün detayları anlatır... Bakma öyle beş dakika sonra herkes öğle yemeğine gidecek..."
Adamı işe aldığına pişman etmemek adına ayağa kalkıp selam vere vere dışarıya çıkmıştım. İlk günüm böyle geçmişti. Eve geldiğimse ise ilk müjdemi anneme verdim. Babamı iş kazasında kaybettikten sonra annem yarı felç geçirmişti. Annem çoğu işini görse de yer yer yardıma muhtaçtı. Bu işi bulduğuma çok sevinmişti çünkü babamın emekli maaşı artık bize yetmiyordu.
İş hayatımdaki ilk günlerim böyle salak saçma geçmişti çünkü insanlar her şeyi bildiklerinden bana da sanki her şeyi biliyormuşum gibi anlatıyorlardı. Bana sanki şey gibi geliyordu üç yaşında ki çocuğun boyama yaparken boyayı dışına taşırması sonunda azar yemişim gibi geliyordu. Bilmiyordum işte sıfırdan başlasanıza ben sizin her bildiğinizi bilmek zorunda mıydım?
İlk haftayı iyi kötü atlattıktan sonra ben pazar yarın bütün gün yatar dinlerim derken patronum Aras Bey yarın için yemeğe gideceğini bu yüzden de erkenden yanında olmasını istemişti. Şehir dışında olduğu içinde geceyi orada geçirebilirmişiz. İlk haftadan ne şehir dışı ama ya böylede olmaz ki?
"Arya Hanım size bir soru sordum? Neden öyle algılamıyor gibi bakıyorsun?"
"Aras Bey ben şehir dışına çıkamam ben..."
"Ne saçmalıyorsun kızım sen ilanda seyahat engeli olmayan bir eleman arandığı bariz yazıyordu. Şimdi bana yok sizinle tek başıma çıkamam ailem izin vermez zırvalıkları yapacaksan hemen muhasebeye git..."
"Beni yanlış anladınız babam uzun süre önce vefat etti. Ailemin tek çocuğuyum. Çıkamam dedim çünkü annem yarı yatak onu hiç gece tek başına bırakıp çıkmadım. Yine de siz merak etmeyin kuzenimden anneme göz kulak olmasını isterim..."
Az önce sinirden köpüren adam gitmiş yerine daha ılımlı bir adam gelmişti. "Tamam, sen halletmeye bak olmazsa erken geri dönüş yapmaya çalışırız ama her şartta yarın benimle geleceksin aksi takdirde pazartesi sakın işe geleyim falan deme..."
"Siz hiç merak etmeyin Aras Bey, yarın hiçbir sorun çıkmayacak..."
BU HİKAYEYİ DAHA ÖNCE OKUMUŞTUM GİBİ DÜŞÜNMEYİN BU SATIRLARI İLK DEFA OKUYORSUNUZ...
SİZE HEM YENİ BİR KURGU HEM DE ESKİ KURGU DİYEBİLİRİM ÇÜNKÜ BU DEFA BAŞKA OLACAK.
AŞK YİNE AŞK KARAKTERLER YİNE AYNI HATTA OLAYLAR DA AYNI TEK FARK BU DEFA AŞK DAHA GÜZEL DAHA SICAK OLACAK...
AHKAM KOCAMA EVET DİYEN KAÇ KİŞİYİZ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHMAK KOCAM 🚬
Novela Juvenil# 1 - rastgele Her erkek can yakar mı?... Baktım sana.. Kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim.. Kısacası artık ben sana "hiç bir şey" değilim!