Bırakmayacaktım, ölsem de son nefesime kadar onu hiçbir yere bırakmayacaktım. Varsın bebeği babası ben olmayayım varsın başkasının genin taşısın şuan tek önemli olan şey karımın beni sevmesi ve yanımda olmasıydı... Bir kez daha karımın omzuna öpücük bırakıp biraz daha özlediğim kokusunu içime çektim. Arya gücünün yettiği kadar sarılırken içimden bir ses de hiç susmadan beni bu denli severken nasıl olur da beni aldattığıydı.
Belli ki biz ayrıldıktan sonra bir anlık gafletle hatayla yapmıştı. Yoksa aksini düşünmek dahi istemiyordum. Keşke bebek bana ait olaydı. Şu zaman kavramı uysa kısır olmadığımı düşünebilirdim. Yine de İstanbul'a gidince doktoruma görünecektim. Belki bir ihtimal belki bir ümit bende de olabilirdi.
Arya bir kez daha seni çok özledim dediğinde bende dedim. Onu iliklerime kadar özlediğime dair yemin bile edebilirdim. Güzel karım seni çok seviyorum, hatalarınla kabul edecek kadar çok seviyorum. Arya benden ayrılınca gözyaşlarına baktım. Nasıl da boncuk boncuk ağlıyordu. Söz veriyorum sen itiraf edene kadar hatanı bir kez dahi olsun dile getirmeyeceğim. Oğlunu oğlum bileceğim.
Karımın yüzünü avuçladığımda uzanıp kırmızı burnundan öptüm. Arya acı dolu gülümserken ondan farkım yoktu. Ona sabaha kadar sarılmayı arzu etsem de bunun için biraz daha beklemem gerekiyordu. "Biraz daha iyiysen içeriye gidelim mi?" Arkadaşları bana karşı pek fazla pozitif değildi. Belki de haklıydılar insan ölesiye sevdiği karısını bunca ay arayıp sormaz mıydı?
"Aras şimdi sana bir soru soracağım ama doğruları bana bütün gerçekliğiyle anlatacaksın."dediğinde tam dedim Arya da kaldığı yerden devam etti. "Benim bilmediğim ya da söyleyemediğim kötü bir hastalığın mı var* Bir insan yalnızca beş ay gibi sürede eriyip bitmez. Senin bu halin zayıflığın beni hiç olmadığı kadar çok ürkütüyor. Bana doğruyu söyle hasta mısın?"
Karımın dudaklarına küçük bir buse bırakıp gülümsedim. "Hayır, güzelim herhangi bir hastalığım yok. Senden sonra doğru düzgün kendime bakamadım. Bilirsin ev haricinde yemek yiyemem. İş deposu falan derken bu kadar çok zayıfladım. Sakın beni düşünüp kendini strese sokma. Doktora sana çok iyi bakacağıma dair söz verdim."
"Şuan o kadar çok rahatladım ki üstümden koca bir yük kalktı." Diyerek tekrar belime sarıldığında bende ondan eksik kalmadım. "Sen hiç merak etme evimize bir gidelim ben seni ellerimle besleyeceğim..."
"Bunu benim söylemesi gereken kişi ben değil miydim?"
Arya tekrar benden ayrılınca eline karnına koyarak öyle konuştu. "Oğlum ve ben bize çok iyi bakacağına biliyoruz..." demişti. Bu durumda mutlu olamam gerekirken ben yay gibi gerildim. Yüzüm düşünce karımın elinden tutup "Hadi içeriye gidelim."demiştim. Arya da biraz daha iyi olduğundan olsa gerek sözümü ikiletmeden eliyle yüzünü silerek benimle gelmişti.
Salona geçtiğime Anıl ve Selen arlarında fısıldaşırken bizi görmeleriyle sustular... Karımla beraber yan yana oturduğumda bunca ay Arya'mın yanında olup destek verdikleri için teşekkür ettim. Normal şartlarda ayrılmış olsaydık yahut şuan Arya'nın hayatında biri olsaydı buna nasıl katlanırdım yoksa dayanabilir miydim, hiç bilmiyorum. Şuan tek bildiğim şey şanslı olduğum eğer bu bebek olmasaydı katiyen Arya ile beraber olamazdık. Çünkü ben gülüşüne ömrümü vereceğim kadının anne olmasını çok istiyordum. Bu yüzden içimden onlara çok iyi bakacağıma dair yeminler ediyordum.
Gece olup yatma zamanı gelince Anıl ile beraber onun evine gitmiştik. Otelde kalabileceğimi söylesem de izin vermemiş bana misafir odasını açmıştı. Eve ilk girdiğimiz evin belli kısımları boya kokuyordu. Yakın zamanda evlenecekleri için evin büyük kısmın da tadilat yaptırdığını söylemişti. Bir ailenin yaşayabileceğini hoş güzel bir ortamdı. Aklıma bunlar gelince bende gelecekle ilgili planlar kurmaya başlamıştım. Yatağa girdiğimde bir yanım hüzün doluyken bir yanım huzur doluydu. Aylar sonra karıma kavuşmuştum.
Şimdi eğri oturup doğru konuşmam lazımdı. Bizim ev bir aile için idealdi zaten bu yüzden yalnızca boş odayı bebek odasına çevirmemiz gerekiyordu o kadar... Mobilya falan da kolaydı. Doğum içinde karıma en iyi doktorları ayarlardım. Peki, doğrumdan sonra... Yüzde doksan bebek benden değildi. Yüzde onluk ihtimalle benden olsa mutluluktan arşa çıkabilirdim. Yine de gerçekçi de olmam gerekiyordu. Bir gün bu bebeğin babası ortaya çıksa ya da Arya bir gün itiraf etse en kötü ihtimal çocuk büyüdüğünde babası olmadığımı öğrense... Allah'ım nasıl büyük bir acıydı.
Bu acı hem hayata tutunma sebebim hem de katil olma sebebim olabilirdi. Eğer bir gün babası ortaya çıkıp oğlumu verin derse onu tek bir saniye dahi düşünemeden gebertirdim. Sorularımın cevabını yarın alacaktım. Bu düşüncelerle uyuyup uyandığımda Anıl kızların bizi kahvaltıya beklediğini söylemişti. Tekrar yola koyulup eve geldiğimizde kapı da bizi iki valiz karşıladı. Arya valizleri hazırladığını söyleyince hiç içeriye girmeden valizleri arabaya koyacaktım ki Selen'in göz ucuyla yardım et dediğini fark ettim. Bunlar ciddi miydi, her ne kadar zayıf cılız gibi görünsem de bu beş ay boyunca deli gibi spora gidip yorgunluktan bitkin düşüne kadar hem çalışmış hem de spor yapmıştım. İki valizi de sürüklemeye gerek duymadan tutacaklarından tutup zorlanmadan kaldırdım. Valizleri bagaja yerleştirip geri döndüğümde Arya kolları göğsünde beni bekliyordu.
"Nasılsın?" diye sorduğumda gözlerinin içi güldü. Bende ellerimi uzatıp ellerinden tuttum. "Bir yanım mutlu diğer yanım hüzünlü. Bir yandan tekrar aile olacağız diye sevinirken diğer yandan da buradan ayrılacağım diye çok üzülüyorum."
"Sık sık geliriz diyerek gönlünü ferahlatmak isterim fakat hamile halinle yolcuklara çıkmanı istemem. Doktorun yorulmaman gerektiğini söyledi. Her şeyden önce bebeğin sağlığı önemli..."
"Bebeğimiz..."dediğinde içerden Selen'in sesi duyulmuştu. Bizde beraber içeriye girip kahvaltıya ortak olduk. Ben kahvaltıdan hemen sonra yola çıkarız diye düşündüm fakat Selen ve Arya'nın ayrılması sandığımdan daha zor olmuştu. Sonunda ağlaşarak birbirlerine veda ettiklerinde yola koyulabilmiştik. Yolda bir yandan Arya sarsılmasın diye yavaş giderken diğer yandan da bir an önce eve gitmek istiyordum.
Bursa'dan çıkışta aklıma yine o kulübe geldi. Her Bursa'ya geliş gidişimde mutlaka oraya uğrardım. Oraya yaklaştığımda karıma gitmek ister misin diye sordum. Arya da tam olarak aklından bunun geçtiğini söyleyince gülmüştüm. Eğer daha önce kulübeye gidip gelmeseydim yerini bulmakta zorlanırdım fakat artık gide gele yerini ezberlemiştim. Kulübeye geldiğimizde arabadan inip karımın yanıma gelmesini bekledim. Karım yanıma geldiğinde elimi uzatarak onunla birlikte yokuşu çıkıp beraberce içeriye girdik.
Arya biraz duygulanıp etrafı süzdükten sonra burada seninle bir ömür yaşayabilirim demiştim. Bende seninle bir odada yaşardım da artık bir bebek vardı. Hattımızı artık iki kişilik yaşayamazdık. Arya o sırada elimi çekiştirip karnına koyacağı sırada ateşe dokunmuş gibi elimi çekip hava kararmadan gidelim diyerek alelacele kulübeden çıkmıştık. Söylediğim gibi eve hava kararmadan gelmiştik fakat ben karımı eve bıraktıktan sonra içeriye girmemiştim. Karıma hemen geleceğimi söyleyerek hastaneye koşturdum. Doktoruma geldiğimde olanları anlatmadan üstün körü de olsa en küçük bir ihtimalle bile olsa karımın hamile kalıp kalamayacağını sordum.
Bana kesinlikle baba olamayacağımı söyledi. Hiçbir şartta baba olamayacağımı söyleyince dünyam bir kez daha durdu. Oysa buraya bir ümit de olsun içimde umutla gelmiştim. Son umutlarım kül olurken bir daha test yaptırabileceğimizi söylemiş bende emin olmak adına kabul etmiştim. Doktor yapılması gereken tetkikleri yaptırmıştım. Sonuçlar çıktığı zaman haber vereceği için sesimi çıkarmadan oradan ayrıldım.
İçimde oluşan her ne haltsa tükenmişlik sendromu yaşıyordum. Lan bu nasıl hayattı karım hamile ve ben gelmiş kısırlık testi yaptırıyorum. Ben böyle hayatın içine tüküreyim. Tek dileğim testin bir umut pozitif çıkması aksi halde beni tahmin edemeyeceğimden daha fazla zorlu bir hayat bekliyordu...
HAYAT BİZE NELER GETİRİR BİLEMEYİZ AMA UZUN SÜRE IZDIRAP ÇEKECEĞİMİZDEN EMİN OLABİLİRİZ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHMAK KOCAM 🚬
Novela Juvenil# 1 - rastgele Her erkek can yakar mı?... Baktım sana.. Kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim.. Kısacası artık ben sana "hiç bir şey" değilim!