1.Bölüm: Vehamet

369 15 2
                                    


İyi okumalar.

1.Bölüm: Vehamet

Aralık ayının soğuk bir günüydü. Soğuktan titreyen dişlerimin çıkarttığı ses, bu izbe mekanda aksediyordu. Ellerime geçirmiş olduğum siyah, deri renkteki eldivenleri bir çırpıda çıkartıp masanın üzerine bıraktım. Aynı şekilde siyah kar maskesini yüzümden çekip ahşaptan yapılma masanın üzerine yavaşça koydum. Bedenimi sandalye de rahat bir şekilde oturan adama çevirdim.

Babama.

Yüzünde yamuk bir tebessüm vardı. İstediği şeyi yapmış olmamın hazzını yaşıyor olmalıydı. Evet, bugün burada bir adamın canını almıştım. Bugün katil olmuştum. Siyaha bürünmüş bu hayatta, beyaz kalmaya çalışan küçük kız çocuğu artık tamamen siyahtı. Babam... Artık babamın istediği gibi bir kızdım. Duygusuz, acımasız, taş kalpli bir insan. Her insan böyle değil midir zaten? Her insanın bu duygulara sahip olabileceği bir an olmaz mı zaten? Elimde sıkıca tuttuğum silahı belime yerleştirirken babama doğru ilerledim.

"Ne o? Yüzünde güller açıyor?"

Mavi renge sahip olan hareleri yüzüme tırmandı. Oldukça rahattı. Masanın önündeki sandalyeyi tek elimle çekip, babamın karşısına oturdum. "Kızım git gide bana benziyor, gurur verici. Sahiden, büründüğün kişilik nasıl hissettiriyor?" Ters bir şekilde oturduğum sandalyenin demir kısmına koydum elimi. Git gide babama benziyordum. Annemken, babama dönüşmüştüm. Sahi, annemi özlemiştim. Bu akşam kabristana uğrasam iyi olacaktı.

"Hissetmiyorum." dedim donuk bir ses tonuyla. Yüzüme alık alık baktı. "Yani, değişen bir şey yok. Her şey eskisi gibi. Sadece... Sadece artık masum değilim. Hepsi bu."

Tam bir şey söyleyecekti ki kapının gıcırtısını işittim. Omzumun üzerinden demir kapıya baktığımda gelenin Onur olduğunu görebilmiştim. Babamın sağ kolu gibi bir şeydi. Elindeki dolu poşeti babama doğru uzattı. Babam ilk önce yeşil renkteki poşete kısa bir bakış attı. Daha sonra genişçe gülümsedi. Tabi ya, bunlar uyuşturucuydu. Babam uyuşturucu satıyordu. Bir nevi ticaret. Poşetin içini açıp içine göz gezdirdi. "Görüyor musun Mihran? Bunlar hep para." Güldü. Gülerken bile soğukkanlıydı.

"Takas ne zaman gerçekleşecek?"

Babam poşeti Onur'a doğru uzattı. Onur demir kapıdan çıktığında konuşmaya başladı. "Yarın. Gece yarısı." Kafamı onaylarcasına salladım. Annem bu halimi görse ne derdi? Üzülür müydü? Bu yaptıklarım onu üzer miydi? Bakışlarımı yerden çekip babamın yüzüne tırmandırdım. "Benim ufak bir işim var, gece yarısı eve dönerim." Oturduğum sandalyeden ayağa kalkıp büyük demir kapıya doğru ilerledim. "Eve geç gelme, kapıda kalırsın."

Alayla söylediği cümlesini umursamadan mekandan hızlı adımlarımla çıktım. Annemin yanına gitmem gerekiyordu. Onun bana, benim ona ihtiyacım vardı. Onur'un göz ucuyla bana baktığını gördüm. "Ne o? Çok mu çekiciyim? Tehlikeli sularda yüzüyorsun, uyarayım." Evet, bana nasıl baktığını görüyorum. Arkadaş veya bir abi gibi değil. Her an içime düşecek gibi. Benim gizlim saklım olmazdı, her şeyi açık açık konuşmak en iyisidir. Gerilmiş gibiydi, "Birol abi öldürür vallahi, aklımdan geçen aklından geçmesin."

Alaycıl bir ifadeyle güldüm. Adımlarımı yavaşlatıp bana yetişmesini bekledim. "Aklında geçen çok da umrumda değil. Ayrıca senin gibi yaşlı moruklar ilgimi çekmiyor, uzaklaş." Elimin tersiyle onu itip demir kapıdan çıktım. Onur denilen herif otuz beş yaşlarındaydı. Bense yirmi iki. Siyah renkteki motorsiklete yerleşip kaskı kafama taktım. Motoru sürmeye başladım.

Ölümün Soğuk Sesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin