26.Bölüm: İsyan

44 4 0
                                    

Selaam, 🤚

Multimedya: Mor Ve Ötesi - Bir Derdim Var

(İlk paragraf, Sessizliğimle Dans adlı kitaptan alıntıdır. Bazı yerlerini birazcık değiştirmiş olabilirim ;) Okumanızı tavsiye ederim, muhteşem bir kitap...) Keyifli Okumalar. ♥️

                  26.Bölüm: İsyan

Sonsuza kadar ayrılacağımızı bilseydim anne, bilseydim ki kokunu artık duyamayacağım, bilseydim ki kadifeden yumuşak sesin artık olmayacak, kızmalarını ninni sayardım, bağırıp çağırmaların şarkı olurdu bana, emirlerin türkü... Bilseydim sonsuza kadar ayrılacağımızı elini hiç bırakmazdım anne. Sensiz geçen haylaz günlerimi, senli yapardım, seni kızdıracak haylazlıkları hiç mi hiç yapmazdım.  Bilseydim ki kızdığında bile, ok gibi sert bakışlar fırlattığında bile beni düşündüğünü, onun için kızıp sert sert baktığını, seni uysalca dinler köşene sığınırdım...

İçimde ki anneme karşı olan sevgi, hasret o kadar fazlaydı ki, canımı yakabilecek şeyler olsa dahi ona yakıştıramıyordum bu kirli işleri.
Masanın üzerine bıraktığım oldukça sade kutu bana, ben kutuya bakıyordum. Elimi hareket ettirip açmaya bile cesaretim yoktu. Belki de kaçmak istiyordum tüm bu olanlardan, yaşanmışlıklar, tüm bu gerçeklerden... Başımı hafifçe kaldırıp Korel'e baktım. Tam karşımda duruyordu. Sırtını duvara yaslamış, başı yana doğru hafif yatık bir şekilde bana bakıyordu. Dağınık saçları yosun yeşili gözlerini her ne kadar görmemi engellese de, gözlerinin içinde ki o yıkık küçük çocuğu görebiliyordum.

Bazen bakışları çok şey anlatıyordu, bazense hiçbir şey. Sadece bakmıyordu, çok şey anlatıyordu bakarken. Bazen yardım dilenir gibi, bazen kimseye ihtiyacı yok gibi. Tuhaftı, anlayabilmek güç olsa da duvarlarının arkasında ki o kırık dökük çocuğu görebiliyordum. Hafifçe tebessüm ettim. Bakışları dudaklarıma kaydı ilk önce, benim tebessümüm ile onun da dudaklarında mayhoş bir gülümseme belirdi. İç çekip önüme döndüm. Artık vakti gelmişti. Kutunun kilidine bastığımda kapağı yavaşça geriye doğru açılmıştı.

Kutuyu kucağıma alıp kapağı tamamen açtım. Bakışlarım ilk önce arkası dönük fotoğrafların üzerinde gezindi. Daha sonra birçok eskimiş mektubun üzerinde.
Titreyen elimle en üstte ki fotoğrafı aldım. Fotoğrafta annem vardı, yanında da bir adam. Bu adamı tanıyordum. Babamın verdiği kutuda ki fotoğrafta da bu adam vardı ve burada ki gibi aynı şekilde arkası dönüktü. Fotoğrafı kenarıya bırakıp adamın yüzünün gözüktüğü bir fotoğraf aramaya başladım. Bulabilmiştim. Yüzünde büyük bir gülümseme ile Meğreli'ye bakan bir annem vardı. Fotoğrafta Mustafa Meğreli Sancar annemin ellerini tutmuş, aşık gibi gözlerine bakıyordu.

O an...

O an anladım ki annem cidden bunu yapmıştı.

Babamı aldatmıştı. Babam ile evliyken başka bir adamla, Meğreli ile görüşmüştü.

Yüreğimin acıdığını hissettim.

Hep o yapmaz dediklerimizden yemez miydik zaten en büyük darbeyi? Öyleydi. Aldatma sözcüğünü adının yanına bile yakıştıramadığım annem cidden bunu yapmıştı. Fotoğraf elimden kayıp giderken diğer bir fotoğrafı aldım. Bu sefer yine el ele bir şekilde kafedeydiler. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. Gözlerimden düşen yaşlar, mektubun üzerinde ki mürekkepte yayıldı. O adam, Mustafa Meğreli onun için mi babama bir taşla iki kuş demişti? Ne kadar iğrenç bir şeyi ima ettiğini şimdi anlıyordum. Babamın elinden annemi almıştı, sıra bendeymiş gibi göstermeye çalışmıştı babama. Ve ben de bir aptal, saf gibi oyununda güzelce piyonu oynamıştım.

Ölümün Soğuk Sesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin