'' Hadi artık seni bekliyoruz, Anna. '' dedi Kevin, bıkmış bir şekilde.
Bizimkileri çok bekletmiştim. Hep birlikte bir tatile çıkacaktık. Ben de çok heyecanlıydım, oturmuş hayal kuruyordum. Sanırım hayallerime fazla dalıp, onları biraz beklettim.
Hızla valizimi de alıp kapıya doğru sürükledim. Kevin, gözlerini devirdi. '' Nerede kaldın, kaç saattir seni bekliyoruz ?! ''
Başımı eğerek '' Pardon, dalmışım '' dedim. Kevin'da bu dediğimi fırsat bilerek, iğrenç espirilerinden birini yaptı.
'' Suya mı daldın yoksa? Arka bahçedeki havuzda olduğunu söyleseydin, bu kadar beklemezdik seni. ''
Derin bir nefes alarak cevap verdim. '' Lütfen sus. ''
Valizlerimizi taksilere doldurduktan sonra artık yola çıkmaya hazırdık. Taksiler diyorum, çünkü Emily ve Caroline'nin valizleri tek taksiye sığacak kadar değildi. Zaten, bir valiz ayakkabı dolusuydu.
Bu ikisi o kadar çok benziyorlardı ki birbirlerinin aynısı desem yeridir. Onları gerçekten çok seviyorum, tabii beni zorla alışverişe çıkarmalarını da saymazsak.
Taksilere bindikten birkaç dakika sonra, havaalanında indik. Tüm ücretleri Kevin'in ailesi karşılıyordu. Kevin, ailesiyle pek konuşmazdı. Hatta birbirleriyle pek görüşmezlerdi bile. Ben bile onun ailesiyle daha fazla konuşuyordum sanırım.
Bu arada, söylemeyi unutmadan.. Ailemi iki buçuk yıl önce trafik kazasında kaybettiğimden beri Kevin'in evinde kalıyorum. Onunla gerçekten çok yakınız. Arkadaştan da öte diyebilirim. Ama kesinlikle bu yanlış anlaşılmasın, birbirimize karşı hiç yanlış duygular beslemedik, beslemeyeceğiz de.
Herneyse, uçak biletlerimizi alıp uçağa bindikten sonra, tam üç saatlik bir yolculuk için arkamıza yaslandık. Tam gözlerimi kapatıp uyuyacaktım ki.. Caroline'nın çığlığıyla herkes ona baktı.
Merakımı gidermek için '' Ne oldu? '' diye sordum.
Elindeki telefonu bana çevirerek, '' Sipariş edeceğim kırmızı ayakkabı bitmiş. Bu nasıl olabilir ? ''
'' Uçak şimdi kalktı, ve sen hala elinde telefonla ayakkabı bakıyorsun. Daha önce hiç uçağa binmedin mi sen? Ya da.. uçak modu'nun niye adının 'uçak modu ' olduğunu biliyor musun? '' dedi Kevin gülerek.
Daha sonra görevli Caroline'nın yanına gelerek ' Telefonunuzu kapatır mısınız ? ' dedi.
Kevin, biraz sinirli gibiydi. Nedenini ben de anlayamamıştım. Ama fazla kurcalamak istemedim. Muhtemelen ailesiyle ilgili bir tartışma çıkmıştı. O yüzden sorup da moralini bozmak istemiyordum.
---
'' Hadi, Anna. Mızmızlanma. Uçakta mı kalmak istiyorsun? ''
Kevin'in sesiyle gözlerimi açtım. Gerçekten üç saat boyu uyumuşmuydum?
Hep birlikte uçaktan inip, yeniden taksiye bindik. Bu sefer de kalacağımız otele gidecektik
Otele de yerleştikten sonra kendimi yatağa attım. Gözlerimi kapamamla açmam bir oldu.
Caroline yine bağırıyordu. '' Ciddi misiniz siz? Kevin, Anna? Saat daha öğlen on iki. Hemen kalkın sahile gidiyoruz. ''
Kevin, gözleri kapalı bir şekilde cevap verdi. '' Siz ikiniz gidin o zaman. ''
'' Saçmalamayın, hep birlikte bir tatile geldik, sadece ikimiz gidersek olmaz. '' dedi Emily bize üzgün bakışlar atarak.
'' Tamam. '' dedim. '' Ne zamandır, birlikte bir yerlere gitmiyorduk. Hadi o zaman. Kalk Kevin. ''
'' Beni burada tek başıma bırakma, Anna. '' Kevin yüzünü buruşturdu.
'' O zaman gel. '' dedim.
' Tamam. ' dercesine kafasını salladı.
Caroline ve Emily, yine aşırı süslenmişler ve makyaj yapmışlardı.
'' Zaten denize gireceğiz, niye makyaj yaptınızki. '' dedim.
Bana tip tip baktıktan sonra, Emily cevap verdi. '' Bizim denize gireceğimizi kim söyledi?''
'' O zaman gitmiyoruz ! '' dedi Kevin sevinçle.
Emily, devam etti. '' Bronzlaşmak için gidiyoruz tabii ki. Süt gibi kalmayı istemiyorum. ''
Emily ve Caroline'nın aksine ben bronzlaşmayı sevmezdim. Denize girmek daha eğlenceli geliyordu bana. Aslında yüzmeyi bilseydim, daha eğlenceli olacaktı. Sadece boyumu aşmayan yerlere gidebiliyorum. Derinlerde ise, suda çırpınan bir kedi gibi gözüküyorum.
Sahilede geldikten sonra, Caroline ve Emily direk bronzlaşmak için kendilerine yer hazırlıyorlardı.
Kevin da karşı tarafımda bir adamla konuşuyordu. Ne konuştuğunu merak ettiğimden yanına gittim. Bana bakıp gülümsedi ve ben daha sormadan anlatmaya başladı. '' Ada turu varmış, ona gidiyoruz. ''
'' N-ne? Ne adası ? Ne yapıcaz orada Kevin ? Gitmeyelim bence. ''
'' Saçmalama. Sadece bir saatlik bir tur. Toplu gideceğiz zaten, korkma. Birsürü kişi gidiyor. Gemiyle gideceğiz. Çok eğlenceli olacak. Sen Caroline ve Emily'e söyle. Belki onlarda gelir. ''
' Tamam ' anlamında başımı salladıktan sonra Caroline ve Emily'nin yanlarına gittim. '' Kızlar? Ada turu varmış, Kevin gidelim diyor. Siz de gelsenize. ''
Caroline gözlüğünü çıkarıp bana baktı. '' Ada turu mu? Ciddi misin Anna? Ne yapacaksınız? Vahşi doğayı keşfe falan mı çıkıyorsunuz ? ''
Biraz güldükten sonra cevap verdim. '' Beni de Kevin zorladı. Çok hevesliydi, hayır diyemedim. ''
Emily, uzandığı yerden kalkmadan cevap verdi. '' Selfie çekmeyi unutmayın. ''
Birkaç dakika sonra Kevin bana seslendi. Sanırım artık tur başlamıştı. Koşarak onun yanına gittim. Birlikte gemiye bindikten yaklaşık bir saatlik sıkıcı bir zaman diliminden sonra adaya gelmiştik. Herkes elinde fotoğraf makinesiyle etrafı çekiyordu.
Biz de birlikte yürümeye başladık. Kevin, iyice ilerilere gitmişti. Artık öbür insanları göremiyordum bile. Korkmaya başlamıştım. Kevin'a seslendim. '' Kevin! Artık daha fazla ilerilere gitmeyelim bence. Kaybolacağız yoksa. Hadi gel, geri döne- '' birden ayağımın takılmasıyla yere düştüm. Kevin'da yanıma doğru hızla koşuyordu.
'' Neyin var, iyi misin? ''
Ayağım yerde turan taşa takılmıştı. Bacağım yara olmuştu ve kanıyordu. Kevin, bana sarılarak beni ayağa kaldırdı ve birlikte tekrar geldiğimiz yere doğru yürüdük.
Kevin, şaşırarak bana baktı. '' Anna.. Öbür insanlar nerede? ''
İlk önce Kevin'a baktım, daha sonra da karşıma.
Ortalıkta kimse yoktu.Titreyen sesimle Kevin'a cevap verdim.
'' Sanırım burada kaldık, Kevin. ''
---
ARKADAŞLAR BÖLÜMLERİ TEK TEK TEKRARDAN DÜZENLEYİP YAZDIIĞIM İÇİN BU BÖLÜMLE ÖBÜR BÖLÜM ARASINDA FARKILILIK OLABİLİR. EN KISA ZAMANDA TÜM BÖLÜMLERİ DÜZENLEYECEĞİM. ♥