17. BÖLÜM

556 32 8
                                    

---------------------------

-  Seviyor musun?

Herkes bana  odaklanmışken,  konuyu  değiştirmeye  çalıştım:

-  Çok saçma bir  soruydu bu, Caroline. Bu  tarz sorulara cevap  vermemize  gerek  yok bence, değil mi? 

Caroline ve Emily  hiçbir  söz  etmemişti. Kevin,  ne diyecekti  merak ediyordum. Derin bir  iç çekti:

- Bak,  sadece  '' evet ''  veya  '' hayır  '' de.

Kevin,  çok  ciddiydi.  Ciddi  olması normaldi,  sonuçta  onu sevip sevmediğimi  söyleyecek gibi  bir cevap verecektim.  Hem  Paul'u hem de  Kevin'i  sevsem  bir sorun  olur mu?  Olur. Ne diyecektim  gerçekten bilmiyordum. Aklımdan  hem  Paul'u,  hem de  Kevin'i  hayal ettim.  Onlara olan  sevgimi  karşılaştırdım. Ben  düşünürken  Kevin  konuştu:

- Papatya  getireyim mi ?  Seviyorum,  sevmiyorum  oynarsın ?

- Saçmalama.

Kevin,  ayağa  kalkmıştı.  Sanırım  artık  cevabı almaktan vazgeçti  diye düşünürken  konuştu:

- Ben  senin  vereceğin  cevabı anladım,  Anna.  Uzatmadan  söyleseydin  daha iyi  olurdu.  Zaten   aşırı derecede  Paul'u sevdiğini  belli ediyorsun.  Beni  öpmek istemediğin  anda bunu anlamalıydım.

Caroline:

- Hani  öpmüştü ?  Çok yalancısınız. 

Kevin,  odadan  çıkmıştı.  Bir an  filmlerdeki gibi  arkasından gitsem  mi  diye  düşündüm.  Vazgeçtim. Sonuçta,  filmlerde  birinin arkasından  koşan  kişi  ona  ya  özür diliyor  ya da  onu  öpüyordu.  Ben  ikisini  de  yapmayacağım  için gitmeme gerek yoktu. Gerçekten  sevmiyor muydum,  Kevin'i ?  Sevseydim   arkasından giderdim.  Ona  onu sevdiğimi  söylerdim. Belki  de ona olan sevgim geçicidir. 

Emily:

- Kevin'i  sevmiyor musun yani?

- Bilmiyorum. Sevmiyorum galiba.  Ama  onun  en yakın arkadaşlarından birini  seviyor olmam  onun  için  çok  kötü bir durum. Kendimi  kötü hissediyorum. Ama  Caroline'ı  döversem  iyi hissedebilirim.

Caroline:

- Benle  ne  alakası  var şimdi ? 

- Sen sordun.

- İyiki  de sormuşum.  Okula  gittiğinde  ikisinin  arasında  kalmayı  mı  tercih ederdin?

-   Hayır,  tabii ki.  Ama..

-  Aması yok.  Eğer  Kevin'la devam  etmek istiyorsan  odadan  dışarı  çık.  İstemiyorsan, bizimle  birlikte  yatağa uzan ve  Paul'u  düşün.

Caroline'a cevap vermeden  yatağa  uzandım.  Bu sanırım  Paul'u  seviyorum demek oluyordu. Paul'u düşündüm. Çok  sevimliydi.  Bana birazcık da  olsa  bir ilgisi vardır  diye düşünüyordum.

Caroline:

-  Daldın gittin bakıyorum da. 

-  Paul'a  rezil  olduğum anları  düşünüyordum.

Emily:

- Sen  onu  her gördüğünde  garip  hareketler  yapıyorsun zaten. 

- Ne?  Ben mi? Hahaha.  

-  Kar  yağmıştı... 

- Sakın devam  ettirme.  O hikayeden nefret  ediyorum. 

- Paul ve  arkadaşları bahçede  kar  savaşı  yapıyorlardı.  Anna ise  gözünü  Paul'dan alamıyordu...

- Ne?  Ona bakmıyordum bile. 

Caroline:

-  Evet..evet..

Emily:

- Kafası  yana  dönük bir biçimde  yürürken, Paul'la  bakışıyordu.  Tam  o sırada önündeki  duvara çarptı ve buzdan dolayı  ayağı  kayıp  yere düştü. Çenesi  morarmıştı. Hızla  ayağa kalkıp  okulun içine doğru koştu.  Paul mu?  Onun  ise  gülmekten  ne hallerde olduğu bilinmiyor.. ve SON.

- Masal anlatır gibi  anlatıyorsun. Ayrıca komik değil.

Caroline:

- Aşırı derecede komik.  Kim bu kadar sevdiğine rezil olur ki?

Biz gülüşürken,  üzerimde bir bakış hissettim. Kevin odadaydı ve bizi  izliyordu.  Ne zamandır buradaydı? 

Kevin:

- B-ben.. yarın  buradan  gidelim diyecektim.

Caroline ve Emily:

- Yarın mı?

- Evet. Bu tatil işi beni sıktı. Artık eve dönmek istiyorum. Bu arada, Anna...

Ne diyecekti  merak ediyordum. Uzun ve duygusal bir konuşma filan mı  yapacaktı?  Ne diyeceğini  merak ediyordum. Büyük  ihtimalle baya bir  ağır  konuşacaktı. Can kulağıyla dinledim.

-  Evden eşyalarını alıp Caroline'nın  evine yerleşebilirsin. Aynı evde durmak istemezsin yani.

Ciddi misin, Kevin. Bu muydu  yani? Ne diyorum ben ya ?  Ondan ayrılan benim. Üstelik en  yakın arkadaşını seven de benim. Tamam bana söz hakkı yok.

- Tamam. Beni kovuyorsun yani?

- Hayır, beni sevmiyorsun. Sevmediğin birini hergün görmek mi istiyorsun?

-  Sevmediğimi  söylemedim. Sadece... 

- Ne?

- Aşık değilim. Eskisi gibi arkadaş olalım istiyorum.

-  Seninle arkadaş olmayı  istediğimi mi sanıyorsun? 

BU çok   ağırdı. Ne diyeceğimi  bilemedim. Sanki bana  çok kötü biriymişim gibi,  ona çok kötü birşey yapmışım gibi davranıyordu. Çok mu kötü yaptığım?

-------------------------- SABAH----------------------------------

Alarmımın  sinir  bozucu sesiyle uyandım.  Caroline ve Emily'i de  uyandırdım. Kevin, her zamanki gibi  kalkmıştı. Uyandırmama  gerek yoktu. 

Hızla  kahvaltımızı  yapıp, bavullarımızı  hazırlamaya başladık. 

Caroline:

- Benim, acilen  telefon almam lazım. Dayanamıyorum! Bir an önce  eve gidip, babamdan  para koparmam lazım. 

Emily:

- Benimde..  İlk işim  internet paketi almak olacak. 

Toparlanmamız toplam ''bir saat''  sürmüştü. Sonunda  eve gidiyorduk.  Kapıyı  kapatmadan önce son bir  kez daha  inceledim. Çok fazla  şey yaşamıştım  burada.  Çoook fazla hem de.  ( Aslında  olayları burada  yaşamamıştım. fdgfdh)  Hikaye burada başlıyordu, daha sonra  Ada'da devam ediyordu. Vee... yine burada bitiyordu. Hayatım boyunca  unutamayacağım bu yılı.  Bir yandan da  en sevdiğim, en çok macera yaşadığım,  en çok  garip  olan,  en çok güldüğüm,  arkadaşlarımla  daha da çok  yakınlaştığım,  ilk defa en yakın arkadaşımla  çıktığım, bir yandan da en çok sıkıldığım,  ama yine de hep umutlu  olduğum bir  yaz tatiliydi. Yazın  çoktan  bitmiş  olması  umurumda değil. Ya da  dört-  beş ayımı adada  geçirmiş  olmam da umurumda değil.  Önemli  olan o sürede  yaşadıklarım. Ve  yaşadıklarım asla  unutulamazdı. 

Arkamdan  Caroline  bağırıyordu:

- Hadisene  artık!  Kaç saattir senin bavulunu  taşıyorum. Ne var bunun içinde ?!!

-  Tamam, tamam geldim..

............

DEVAMI  18. BÖLÜMDE !! 

ADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin