---------------------------
- Seviyor musun?
Herkes bana odaklanmışken, konuyu değiştirmeye çalıştım:
- Çok saçma bir soruydu bu, Caroline. Bu tarz sorulara cevap vermemize gerek yok bence, değil mi?
Caroline ve Emily hiçbir söz etmemişti. Kevin, ne diyecekti merak ediyordum. Derin bir iç çekti:
- Bak, sadece '' evet '' veya '' hayır '' de.
Kevin, çok ciddiydi. Ciddi olması normaldi, sonuçta onu sevip sevmediğimi söyleyecek gibi bir cevap verecektim. Hem Paul'u hem de Kevin'i sevsem bir sorun olur mu? Olur. Ne diyecektim gerçekten bilmiyordum. Aklımdan hem Paul'u, hem de Kevin'i hayal ettim. Onlara olan sevgimi karşılaştırdım. Ben düşünürken Kevin konuştu:
- Papatya getireyim mi ? Seviyorum, sevmiyorum oynarsın ?
- Saçmalama.
Kevin, ayağa kalkmıştı. Sanırım artık cevabı almaktan vazgeçti diye düşünürken konuştu:
- Ben senin vereceğin cevabı anladım, Anna. Uzatmadan söyleseydin daha iyi olurdu. Zaten aşırı derecede Paul'u sevdiğini belli ediyorsun. Beni öpmek istemediğin anda bunu anlamalıydım.
Caroline:
- Hani öpmüştü ? Çok yalancısınız.
Kevin, odadan çıkmıştı. Bir an filmlerdeki gibi arkasından gitsem mi diye düşündüm. Vazgeçtim. Sonuçta, filmlerde birinin arkasından koşan kişi ona ya özür diliyor ya da onu öpüyordu. Ben ikisini de yapmayacağım için gitmeme gerek yoktu. Gerçekten sevmiyor muydum, Kevin'i ? Sevseydim arkasından giderdim. Ona onu sevdiğimi söylerdim. Belki de ona olan sevgim geçicidir.
Emily:
- Kevin'i sevmiyor musun yani?
- Bilmiyorum. Sevmiyorum galiba. Ama onun en yakın arkadaşlarından birini seviyor olmam onun için çok kötü bir durum. Kendimi kötü hissediyorum. Ama Caroline'ı döversem iyi hissedebilirim.
Caroline:
- Benle ne alakası var şimdi ?
- Sen sordun.
- İyiki de sormuşum. Okula gittiğinde ikisinin arasında kalmayı mı tercih ederdin?
- Hayır, tabii ki. Ama..
- Aması yok. Eğer Kevin'la devam etmek istiyorsan odadan dışarı çık. İstemiyorsan, bizimle birlikte yatağa uzan ve Paul'u düşün.
Caroline'a cevap vermeden yatağa uzandım. Bu sanırım Paul'u seviyorum demek oluyordu. Paul'u düşündüm. Çok sevimliydi. Bana birazcık da olsa bir ilgisi vardır diye düşünüyordum.
Caroline:
- Daldın gittin bakıyorum da.
- Paul'a rezil olduğum anları düşünüyordum.
Emily:
- Sen onu her gördüğünde garip hareketler yapıyorsun zaten.
- Ne? Ben mi? Hahaha.
- Kar yağmıştı...
- Sakın devam ettirme. O hikayeden nefret ediyorum.
- Paul ve arkadaşları bahçede kar savaşı yapıyorlardı. Anna ise gözünü Paul'dan alamıyordu...
- Ne? Ona bakmıyordum bile.
Caroline:
- Evet..evet..
Emily:
- Kafası yana dönük bir biçimde yürürken, Paul'la bakışıyordu. Tam o sırada önündeki duvara çarptı ve buzdan dolayı ayağı kayıp yere düştü. Çenesi morarmıştı. Hızla ayağa kalkıp okulun içine doğru koştu. Paul mu? Onun ise gülmekten ne hallerde olduğu bilinmiyor.. ve SON.
- Masal anlatır gibi anlatıyorsun. Ayrıca komik değil.
Caroline:
- Aşırı derecede komik. Kim bu kadar sevdiğine rezil olur ki?
Biz gülüşürken, üzerimde bir bakış hissettim. Kevin odadaydı ve bizi izliyordu. Ne zamandır buradaydı?
Kevin:
- B-ben.. yarın buradan gidelim diyecektim.
Caroline ve Emily:
- Yarın mı?
- Evet. Bu tatil işi beni sıktı. Artık eve dönmek istiyorum. Bu arada, Anna...
Ne diyecekti merak ediyordum. Uzun ve duygusal bir konuşma filan mı yapacaktı? Ne diyeceğini merak ediyordum. Büyük ihtimalle baya bir ağır konuşacaktı. Can kulağıyla dinledim.
- Evden eşyalarını alıp Caroline'nın evine yerleşebilirsin. Aynı evde durmak istemezsin yani.
Ciddi misin, Kevin. Bu muydu yani? Ne diyorum ben ya ? Ondan ayrılan benim. Üstelik en yakın arkadaşını seven de benim. Tamam bana söz hakkı yok.
- Tamam. Beni kovuyorsun yani?
- Hayır, beni sevmiyorsun. Sevmediğin birini hergün görmek mi istiyorsun?
- Sevmediğimi söylemedim. Sadece...
- Ne?
- Aşık değilim. Eskisi gibi arkadaş olalım istiyorum.
- Seninle arkadaş olmayı istediğimi mi sanıyorsun?
BU çok ağırdı. Ne diyeceğimi bilemedim. Sanki bana çok kötü biriymişim gibi, ona çok kötü birşey yapmışım gibi davranıyordu. Çok mu kötü yaptığım?
-------------------------- SABAH----------------------------------
Alarmımın sinir bozucu sesiyle uyandım. Caroline ve Emily'i de uyandırdım. Kevin, her zamanki gibi kalkmıştı. Uyandırmama gerek yoktu.
Hızla kahvaltımızı yapıp, bavullarımızı hazırlamaya başladık.
Caroline:
- Benim, acilen telefon almam lazım. Dayanamıyorum! Bir an önce eve gidip, babamdan para koparmam lazım.
Emily:
- Benimde.. İlk işim internet paketi almak olacak.
Toparlanmamız toplam ''bir saat'' sürmüştü. Sonunda eve gidiyorduk. Kapıyı kapatmadan önce son bir kez daha inceledim. Çok fazla şey yaşamıştım burada. Çoook fazla hem de. ( Aslında olayları burada yaşamamıştım. fdgfdh) Hikaye burada başlıyordu, daha sonra Ada'da devam ediyordu. Vee... yine burada bitiyordu. Hayatım boyunca unutamayacağım bu yılı. Bir yandan da en sevdiğim, en çok macera yaşadığım, en çok garip olan, en çok güldüğüm, arkadaşlarımla daha da çok yakınlaştığım, ilk defa en yakın arkadaşımla çıktığım, bir yandan da en çok sıkıldığım, ama yine de hep umutlu olduğum bir yaz tatiliydi. Yazın çoktan bitmiş olması umurumda değil. Ya da dört- beş ayımı adada geçirmiş olmam da umurumda değil. Önemli olan o sürede yaşadıklarım. Ve yaşadıklarım asla unutulamazdı.
Arkamdan Caroline bağırıyordu:
- Hadisene artık! Kaç saattir senin bavulunu taşıyorum. Ne var bunun içinde ?!!
- Tamam, tamam geldim..
............
DEVAMI 18. BÖLÜMDE !!